Hastalığın teşhisi için ilk aşamanın klinik muayene olduğunu kaydeden Yabanoğlu, "Tiroit bezi normalden büyük olarak hissedilir. Bununla birlikte vücutta ısı artışı, terleme ve nabız sayısında yükseklik, gözlerde öne doğru büyüme, ciltte renk değişiklikleri, ayaklarda yaygın ödem görülebilmektedir. Hastanın öyküsü alındıktan ve klinik muayene gerçekleştirildikten sonra gerekli kan testi incelemelerinde, tiroit hormonları (serbest T3 ve T4) yüksek ve TSH hormonu düşüktür. Ayrıca hipertiroidiye bağlı bazı otoantikorların yüksekliği, hemoglobin düşüklüğü ve diğer kan hücrelerinde sayısal ve yapısal bozukluklar görülebilir" dedi.
Tedavi yönteminde, hastaların bireysel değerlendirilmesi önem taşıyor
Graves hastalığının günümüzde üç farklı yöntem ile tedavi edildiğini belirten Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Yabanoğlu, "Bu yöntemler antitiroit ilaçlar, radyoaktif iyot tedavisi ve cerrahidir. Tedavideki öncelik sırası; hastanın yaş, cinsiyeti, gebelik, emzirme, eşlik eden diğer tiroit hastalıkları, aile öyküsü, hasta uyumu, hastalığın şiddeti, tiroit bezinin büyüklüğü, göz bulguları değerlendirilmesi sonucunda belirlenir. Graves hastalığında genellikle tiroit bezi homojen olarak büyür, fakat bazı hastalarda tiroit bezinde nodüller de bulunabilmektedir. Bu hasta gruplarında kanser görülme sıklığı son dönem kılavuzda yüzde 2 iken, yapılan son çalışmalarda ve bizim klinik deneyimlerimiz ile bu oranın arttığı görmekteyiz.