hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Uyusun da büyüsün. Ama ya uyumuyorsa...

    Uyusun da büyüsün. Ama ya uyumuyorsa...
    expand
    KAYNAKGözde Akgüngör Pamuk / Cnnturk.com

    Yeterli gıda bir bebek için ne kadar önemliyse yeterli uyku da en az o kadar önemli. Uykusu eksik kalan çocuklar sık hastalanıyor, öğrenme problemleri yaşıyor ve genellikle huzursuz oluyorlar. Uzmanlar, çocuğun kendi kendine ve yeteri kadar uyumasını sağlamak için “uyku eğitimi” yöntemlerini öneriyor. Peki ama uyku eğitimi bebeğe ve ebeveyne ne sağlıyor, farklı yöntemleri var mı ve nasıl uygulanmalı? Eren Kaya, araştırma ve deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı "Uyku Kitabı"yla, tüm bu sorulara ışık tutuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ebeveynlerin doğumdan sonra yaşadığı en zorlu süreçlerden biri uyku. Dilimize "bebek gibi uyumak" ifadesi yerleşmişse de bir bebeğin uyku düzenini oluşturmak sanıldığı kadar kolay değil. Babalar bu sorumluluğu nadiren üstlendikleri için uykusuz ve harap olan ise çoğunlukla anneler oluyor. Buradan çıkış noktası ise "uyku eğitiminde" görülüyor. Eren Kaya da, "Uyku Kitabı" ile çocuklar için uyku öneri ve deneyimlerini, uyku eğitiminin detaylarını ebeveynlere anlatıyor.

    Eren Kaya, sağlık ve uyku alanındaki araştırma ve deneyimlerini önce blogu, ardından da oluşturduğu "Beşer Yapım Bakım Onarım" (BYBO) adlı internet topluluğuyla anne babalarla paylaşıyor. Çok merak edilen uyku sorunları ve uyku eğitiminin detaylarını ise Ağaçkakan Yayınları'ndan çıkan "Uyku Kitabı"nda anlatıyor. Kaya, uyku eğitimiyle ilgili en çok merak edilen soruları yanıtladı. 

    Uyusun da büyüsün. Ama ya uyumuyorsa...

    Uyku neden bu kadar önemli? 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    2009 yılında Archives of Womens Health’de yayınlanan bir çalışmaya göre depresif annelerin rahatsızlıklarının ilk nedenleri arasında uykusuzluk var. 2015 yılında yapılan bir başka çalışmanın sonuçlarına göre ise evlilik içi problemlerde uykusuzluğun da azımsanmayacak bir rolü var. Uykusuz olduğunuzda hem çocuğunuza hem eşinize ve evinize yeterli ve gerekli ilgiyi vermeniz çok zor. Ne kadar isteseniz de bozuk bir uyku düzeni ile gün içerisinde sağlıklı işlemeniz mümkün değil.

    Uyku, tüm hayatınız boyunca hem fiziksel hem ruhsal sağlığınızı direkt olarak etkiler. Sağlıklı ve düzenli uykunun olmadığı durumlarda yaşam kalitesinin yüksekliğinden bahsetmek mümkün değildir. Uyku, beyin başta olmak üzere tüm vücut fonksiyonlarını destekler ve doğru çalışmalarına yardım eder. Siz uyurken beyniniz bir sonraki güne hazırlanır. Gün içerisindeki performansınız tamamen geceyi nasıl geçirdiğinize bağlı olarak değişir. Eğer sürekli olarak düzensiz, yetersiz ve kalitesiz uyuyorsanız ne iş hayatınızda ne de ev hayatınızda verimli olmanız mümkün değildir. Uyku eksikliğinin vereceği hasar kısa vadeli olabileceği gibi uzun vadede de genel olarak sağlığınıza zarar vermeye başlar ve kronik bir sağlık sorunu yaşama ihtimaliniz artar.

    Bir çocuk uykusunu almazsa ne olur?

    Çocukların bedensel ve zihinsel gelişimleri için düzenli ve yeterli uykuya ihtiyaçları vardır. Uykusu eksik kalan çocuklar sık hastalanırlar, öğrenme problemleri yaşarlar ve genellikle mutsuz/huzursuz çocuklar olurlar. Dr. Marc Weissbluth Healthy Sleep Habits, Happy Child isimli kitabında şöyle der: “Uyku problemleri (ya da bozuklukları) çocuğun yalnızca gecelerini değil gündüzlerini de kötü etkiler. Çocuk zihinsel olarak uyanık kalmakta zorluk çeker, dikkatini toplamada zorlanır, konsantrasyon güçlüğü çeker ve dikkati çok kolay dağılır. Aynı zamanda fiziksel olarak fevri hareketleri olur, hiperaktif ya da tembel olur.” Bütün bunlar da çocuğun ya da bebeğin gelişimini olumsuz etkiler elbette... Yapılan araştırmalara göre uyku sorunu olan bebeklerin %84’ü, ilerleyen yaşlarında da şu veya bu şekilde uyku problemi yaşamaya devam ediyorlar. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bebeklerin ya da çocukların uykularının kalitesiz olması ayrıca sürmenaj benzeri bir yorgunluğa/bitkinliğe neden olur. Sürmenaj, Sürekli ve aşırı çalışmaktan kaynaklanan yorgunluk ve/veya bitkinliktir. Tam olarak nasıl/hangi noktada ortaya çıktığı bilinmemekle beraber ortaya atılan görüşlerden biri beyindeki sinir hücrelerinin biyokimyasal elemanlardan fakir kalmasıdır. Sürmenajlı kişilerde günlük rutin hareketleri gerçekleştirmek dahi işkence gibi gelir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Uyusun da büyüsün. Ama ya uyumuyorsa...

    Bütün bu uyku meselesinin özü uyku eğitimi mi? 

    Bütün bu meselenin özü uyku eğitiminden ziyade uyku rutini diye düşünüyorum. Eğitim her çocuk için şart değildir fakat uyku hijyeni gereklidir. Araştırmalar, bebeklik/ çocukluk döneminde yeterli ve düzenli uyumayanların bu sorunu yetişkinliklerine taşıdığını ve çözmekte zorlandıklarını gösteriyor. Bu bağlamda hem ailelerin hem de pediatristlerin bebeklerin sağlıklı bir uyku düzeni oluşturabilmeleri için çalışmaları gerekiyor. Bebeklerde uyku hijyeninin altın kuralı bir rutin oluşturmaktır. İlk 1-2 haftadan sonra emzirme düzeni yerleştikten, anne-baba ve bebek birbirlerine biraz alıştıktan sonra bu rutin rahatlıkla yerleştirilebilir. Uyku Kitabı'nda bu rutinin nasıl olması gerektiğine değiniyorum. Çocukların bedensel ve zihinsel gelişimleri için düzenli ve yeterli uykuya ihtiyaçları vardır. Uykusu eksik kalan çocuklar sık hastalanırlar, öğrenme problemleri yaşarlar ve genellikle mutsuz/ huzursuz çocuklar olurlar.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Her çocuk farklı diyoruz. Tek bir uyku eğitimi yönteminden söz edilebilir mi? 

    Edilemez. Nasıl uyku rutini tek bir yöntem baz alınarak uygulanamazsa uyku eğitimi de aynı şekilde… Her aile ve her bebek farklıdır; farklı düzenleri ve ihtiyaçları vardır. Bu düzen göz önüne alınarak eğitime başlanmalıdır. Benim Uyku Kitabı’nda anlattığım yöntem, pek çok kitabı ve tecrübeyi okuduktan sonra kendime ve kızıma uygun olarak oluşturduğum bir eğitim. Çocuklarına uyku eğitimi vermek isteyen anne-babalara önerim, tek bir kaynağa bağlı kalmadan, ulaşabildikleri bütün kaynakları okuduktan sonra kendilerine uygun olan yöntemi uygulamaları olur. 

    Bebek için ömrünün ilk aylarında hayati önem teşkil eden iki şey var; beslenme ve uyku. İkisinden biri eksik kalırsa sağlıklı olması mümkün değil. Bu sebeple ilk 6 ay zaten sadece anne sütü diyoruz. Hayati önem arzeden beslenmeyi sağlamak için ebeveynlerin bebeğin nasıl emzirilmesi ve hangi dönemde ne sıklıkta emzirilmesi gerektiğini öğrenmeleri gerekiyor. Emzirme ile birlikte rayına oturtulması gereken kısım da düzenli ve yeterli uyku. Tıpkı beslenme gibi bebeğin uyku ihtiyacı da karşılanmazsa sağlığını kaybetmesi kaçınılmazdır. Bu sebeple, eğer doğal olarak oluşan bir uyku düzeni yoksa bebeğin, bunu sağlamak için her hangi bir uyku eğitiminin şart olduğunu düşünüyorum. 

    Uyusun da büyüsün. Ama ya uyumuyorsa...

    Bazı ebeveynler “Ben çocuğumu ağlatmaya kıyamam” diyor. Uyku eğitimi neden çocuk ağlatmak gibi düşünülüyor? 

    Geçtiğimiz aylarda kıymak meselesi ile ilgili kısa bir yazı yazdım BYBO Facebook Grubu’nda. Bizim insanımız ağlamaya ve duygulara dünyanın batısının yüklediğinden çok daha farklı anlamlar yüklüyor. Bu anlamın içerisinde muhakkak "acı" var. Bir taraftan acı ile besleniyor, diğer taraftan bu besin kaynağına engel olmaya çalılşıyoruz. Bundan daha ilginç olan ise bunu başarıyoruz. "Acı sevgisi " denen bir kavram var. Bu sevgi anlamsız bir duygusallığı hayatın her alanına taşımamıza neden oluyor. Çocukların ağlaması meselesi buna dahil. Mesela çocuğa çöp gıda yedirirken kıyabiliriz, günde 8 saat ekran karşısında uyuştururken kıyabiliriz, dışarıda oyun oynama hakkını elinden alıp eve hapsederek kıyabiliriz, yaşıtlarıyla sosyalleşme şansı vermeyip bizlerle birlikte ev gezmelerine sürükleyerek kıyabiliriz ama sağlıklı ve düzenli uyumasını sağlamak için biraz bağırmasına müsaade edemeyiz, çünkü kıyamayız. Bebeğe "kıyamadığı" için uyku eğitimi vermeyip sabahın 2'sine 3'üne kadar ayakta tutarak işkence etmenin, onu gün ışığından, büyüme hormonundan, düzenden ve huzurdan mahrum bırakmanın neresi "kıymamış olmak" ben bunu anlamıyorum. 

    Uyku eğitimi, bazen bebeğin bağırmasına müsaade etmeyi gerektirebilir. Her ne kadar pek çok uyku eğitimcisi ağlatmak olarak tanımlasa da ben buna “Bağırmasına izin vermek” diyorum. Takdir edersiniz ki konuşma becerisi henüz gelişmemiş olan bebeklerin ağlamak dışında bir iletişim yolu yoktur. Ancak, biz yetişkinler bazen bu ağlamaları bizlerin yaşadığı gibi algılıyor ve acı, umutsuzluk, çaresizlik barındırdığını varsayıyoruz. Oysa bebek için “Beni kucağında uyut” demekten öte bir anlam taşımaz çoğu zaman. Bunu sözcüklerle dile getirmesi mümkün olmadığına göre, elbette ağlayacak. Önemli olan o ağlamaları tanımak ve ne içerdiğini doğru tahmin edebilmek. Ağlamanın ne kadarının haddi aştığına anne/baba karar verebilmeli. Hangi noktada acı çekiyor olduğunu anlamak lazım. Yoksa 3-4 yaşındaki çocuk da yemek yememek ya da dişlerini fırçalamamak için ağlıyor. O zaman da acı çektiği için mi ağlıyor? 

    Uyku eğitiminin bebeği ağlamaya terk etmek olduğu zannının ve bebeğin psikolojisinin bozulması tehdidinin bu kadar gelişigüzel yapılıyor oluşuna hayret ediyorum doğrusu. Bir çocuğun travmatik diye tanımlanabilecek bir hadise yaşaması için çok ciddi fiziksel ya da ruhsal darbe alması gerekiyor. Klinik bir teşhistir bu. Uyku eğitimiyle bunu başarmak kolay değil.

    Bebek ve çocukların uyku ihtiyaçlarını önemsemiyor muyuz? 

    Önemsediğimizi düşünmüyorum. Çünkü bizler kendi sağlığımız için uykunun ne kadar önemli olduğunun ayırdına varabilmiş yetişkinler değiliz. Dolayısıyla bunu çocuklarımıza aktarmamız çok mümkün olmuyor. Özellikle akıllı telefonlar icad olunup mertlik bozulduktan sonra zaten problemli olan uykularımız hastalık yaratacak düzeyde sorunlu hale geldi. Ben bu röportajı okuyan hemen hemen herkesin uyumadan önce muhakkak telefonlarıyla selamlaştığına ve telefonlarının muhakkak başuçlarında onlarla birlikte uyumaya çalıştığına eminim. Uykunun hayati öneminin farkında olmayan yetişkinler en azından çocuklarının sağlıklı uyku haklarını verebilmek için uyku konusunda bilgilenmeliler. 

    Uyusun da büyüsün. Ama ya uyumuyorsa...

    Blog ve sonrasında oluşturduğun Beşer Yapım Bakım Onarım (BYBO) grubunda bu görüşlerini pek çok anneye aktardın. Önemli bir bölümü de BYBO’dan cesaret alarak çocuklarına uyku eğitimi verdi. Bunu da gözönüne alırsak yöntemin daha bilinir hale geldiğini söyleyebilir miyiz? 

    Kesinlikle söyleyebiliriz. Benim Uyku Kitabı’nı yazma sebebim blogdaki uyku yazılarının tahminimden çok daha fazla ilgi görmesi ve cevaplarına yetişemediğim sorular oldu. Kitap yayınlandıktan sonra bu sorular kesildi demeyi çok isterdim ama onlar hala devam ediyor. BYBO’da yarattığımız ve uygulanıyor olmasına çok mutlu olduğumu bir bilenler bilmeyenlere anlatsın mottosu var. Bazı durumlar için insanlar en çok bilenden duymak istiyorlar cevapları. Mesela emzirme ile ilgili sorular için Tomris (Cesuroğlu) hala aranıyor, uyku konusunda da ben. Her iki konuda da verdiğimiz bilgiler kolay kolay geçerliliğini yitirecek değiller. BYBO’luların bu zamana kadar bilinir hale getirdikleri konular çok fazla. Belki bu belli başlı çocuk yetiştirme yöntemlerini elden ele dağıtmaya devam ederlerse bu zamana kadar yarattığımız farkı kat kat arttırabiliriz. 

    Çocuk yetiştirme konusunda bazı öneriler “mutlak doğru” olarak görülebiliyor. Uyku meselesi de böyle olabilir mi? Yani senin önerdiğin yöntemin alternatifleri olabilir mi? 

    Çocuk yetiştirme konusunda çok az öneri mutlak doğru kabul edilmeli bence. Mesela emzirmenin mamadan çok daha sağlıklı olduğunun tartışması olamaz. Bebeklerin yaşlarına göre uyumaları gereken saat aralıkları tartışma konusu olamaz. Ama elbette uyumalarının nasıl sağlanacağı konuşulabilir ve hem aile hem çocuğa göre uygun olan yöntem seçilebilir. Mesela bizim annelerimiz ne yaptıklarını bilmeden uyku eğitimi vermişler bizlere. Bilhassa çok çocuklu annelerin o zamanlar okuyayım, öğreneyim, uygulayayım deme şansları yokmuş pek. Dolayısıyla içgüdüleriyle ve tecrübeyle uyumamızı sağlamışlar. Bu da bir yöntemdir.

    Uyku Kitabı, Bebekler ve Çocuklar için Öneriler, Deneyimler, 
    Eren Kaya
    Ağaçkakan Yayınları, 171 sayfa

     

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow