Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Geysu Karlıkaya, Alzheimer hastalığı hakkında toplumda doğru sanılan yanlış bilgilere dikkat çekti.DOĞRUSU: Yaşlandıkça hafif düzeyde unutkanlıklar olması, örneğin yeni tanışılan birinin isminin unutulması, anahtarların kaybedilmesi veya ilk defa gidilen bir yerde yolun şaşırılması normal olabiliyor. Alzheimer ise unutkanlık dışında bulguların da eşlik ettiği bir hastalık. Hafıza kaybına ek olarak başka bilişsel alanlarda da bozukluklar ortaya çıkıyor ve giderek diğer alanlara yayılıyor. Beyin hücrelerindeki hasar sebebiyle çok uzun yıllardır tanınan kişilerin isimleri veya yıllardır her gün gelinen evin yolu unutulabiliyor. DOĞRUSU: Nadiren de olsa Alzheimer hastalığı 30-40lı yaşlarda da görülebiliyor. Bu durum genellikle genetik geçişli Alzhemier hastalığında gelişiyor. DOĞRUSU: Günümüzde yaşam süresinin uzaması nedeniyle Alzheimer hastalığı görülme sıklığı arttı. Öyle ki 65 yaş üzerindeki kişilerde bu oran yüzde 10 iken, 85 yaş üzerinde yüzde 50ye yaklaşıyor. Bu sebeple de hemen herkesin belli bir yaş üzerindeki aile üyelerinden biri Alzheimer hastası oluyor. Genetik geçişli Alzheimer hastalığı tüm hastaların sadece yaklaşık yüzde 5ini oluşturuyor. 65 yaşından sonra başlayan Alzheimer hastalarında genetik geçiş olma olasılığı 30-60 yaş arasında başlayan hastalara göre çok daha düşük seyrediyor. DOĞRUSU: Bilimsel olarak böyle bir ilişki gösterilememiştir. DOĞRUSU: Alzheimer hastalığı bunamanın en sık görülen sebebidir. Ancak tedavisi çok daha kolay olan vitamin eksiklikleri, hormonal bozukluklar, hidrosefali vb. pek çok hastalık da benzer bulgulara sebep olabiliyor. Bu nedenle kesin tanı bunama belirtileri olan kişilerin nöroloji uzmanları tarafından ayrıntılı değerlendirilmesinden sonra konulmalı. DOĞRUSU: Karlıkaya, günümüzde Alzheimer hastalığını tedavi etmenin veya ilerleyişini durdurmanın mümkün olmadığını belirterek, Verilen ilaçlar, bulguların kötüleşmesini yavaşlatmak, davranış bozukluklarını düzeltmek ve komplikasyonların önlenmesine yönelik oluyor diyor. KISMEN DOGRU: Hastalığı önleyici bir ilaç olmadığı bir gerçek. Ancak sağlıklı ve dengeli beslenme, Akdeniz diyeti, beyin ve vücut egzersizleri ile iyi bir sosyal yaşamın hastalık riskini azalttığına dair çalışmalar mevcut. E, B, C vitaminleri, balık yağı, gingkobiloba ve selenyum takviyelerinin önleyici tedavideki rolleri ise tartışmalı. DOĞRUSU: Alzheimer hastalığı yavaş ilerleyici bir hastalıktır, tanı aldıktan sonra uzun süre yaşam kalitesi korunabiliyor. Hastalığın hasta yakınları tarafından doğru anlaşılması hastaya yardımcı olmak için ilk şartı oluşturuyor. diyen Prof. Karlıkaya şu bilgileri veriyor:Hastanın keyifle yapabildiği aktivitelere devam etmesi, yakınları tarafından hastada saldırganlık ve korkuya yol açacak davranışların iyi tanınarak kaçınılması, hastanın kendisini güvende hissedeceği pozitif bir yaşam çevresi sağlanması ve mutlaka konuyla ilgili sağlık personellerinden yardım alınması yaşam kalitesinin korunmasına yardımcı oluyor. DOĞRUSU: Alzheimer hastalarının çoğu hastalığın başlangıç dönemlerinde bir şeylerin ters gittiğinin farkında oluyor. Hastalık; hafıza bozuklukları ve daha önce kolaylıkla yapılan işlerde zorlanmalar, depresyon ve agresif tavırlara sebep olabiliyor. Bu dönemde hasta yakınlarının yaklaşımı hastayı rahatlatmak açısından çok önem taşıyor. Hastalık ilerledikçe her şey bulanıklaşıyor ve farkındalık da azalıyor. DOĞRUSU: APOE e4 geni taşıyan kişilerin tümünde Alzhemier hastalığı görülmediği gibi Alzheimer hastalığı bu geni taşımayan kişilerde de gelişebiliyor. APO E geninin üç çeşidi var; e2, e3, e4. Toplumun yarısından fazlasında APO E e3 geni bulunuyor. APOE e4 geni ise sadece bir risk faktörüdür, bunun dışında henüz bilinmeyen başka riskli veya koruyucu genler olma olasılığı yüksektir. Alzheimer hastası olma riski 85 yaşından sonra yaklaşık yüzde 50dir. Tek Apo E4 geni olan kişiler bu yüzde 50 oranını 75 yaşında yakalıyor, her iki ebeveynden de bu geni alarak 2 kopya taşıyanlar ise bu oranı 65 yaşında yakalıyor.