Acil bir ruh sağlığı alarmına ihtiyaç var! Prof. Dr. Osman Müftüoğlu yazdı...
ÖNCE şunu belirteyim, aşağıda okuyacağınız cümleler bana ait değil, bir okurun e-postasından aktaracağım bir alıntıdır ve o cümlenin tamamı şudur: “Hocam, ruh sağlığımız fena halde bozulmuş durumda. İki yıldır COVID-19 nedeniyle sokağa çıkmaya korkuyorduk, evlerimizde kapalı kaldık. Şimdi de ‘çürük karot raporu korkusu’ nedeniyle evlerimize girmeye korkuyoruz, sokağa mahkûm olduk!” Son günlerde duyduğum en mantıklı, ruh sağlığı durumumuzu en net ve açık bir şekilde ifade eden bu cümleleri sizinle de paylaşmamın sebebi şu: Acil bir ruh sağlığı alarmına ihtiyacımız var. Detaylar için buyurun...


Prof. Dr. Mehmet Sungur
Anlaşılan o ki bundan sonraki sağlık önceliklerimiz arasında depremzedelerin sadece beslenme ve barınma sorunlarını çözmek değil, aynı zamanda yaşadıkları ruhsal depremin acılarını da bir an önce giderebilmeleri için ihtiyaç duydukları desteği sağlayabilmek için ülke düzeyinde bir ruhsal yardımlaşma ve psikolojik destek sürecine girmek de var.

Prof. Dr. Kemal Sayar
RUH sağlığı hepimizin genel sağlığının zorunlu ve ayrılmaz bir parçasıdır. Ve unutmayalım ki son yıllarda ülke genelinde bir “ruh sağlığı depremi”nin ilk sarsıntılarını zaten yaşamaya başlamıştık. Neredeyse 2 yılı geçen ve halen de çoğumuzun kafasını karıştırmaya devam eden, birçok kayıplar verdiğimiz, eşimizi dostumuzu aile bireylerimizi kaybettiğimiz COVID-19 salgını, ardı ardına gelen yangın ve sel felaketleri, yakın kuzeyimizdeki komşularımız arasındaki süre giden veya bitmek bilmeyen savaş hali ve yine hepimizi etkileyen ekonomik gelgitler ruhsal dengemizi zaten altüst etmiş durumdaydı. Çok değil birkaç ay önce Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da bu konuya dikkati çekmiş, “Son 3 yılda 61 milyon kişi sinir ilacı, 12.3 milyon kişi de antidepresan ilaç kullandı” şeklinde son derece önemli bir açıklama yapmıştı. Ayrıca yine son yıllarda hastanelerin psikiyatri bölümlerine başvuran hastaların sayısında da dikkati çeken bir artış olduğu çok iyi biliniyor. Şimdi ise bu saydıklarımdan çok daha büyük, çok daha derin yaralara yol açan muazzam bir felaketle karşı karşıyayız. İşte bu nedenle yaşadığımız bu “küçük kıyamet”in, hepimizi derinden sarsan bu “büyük felaket”in oluşturabileceği ruhsal sorunlara karşı süratle ve etkili tedbirler alınması gerekmektedir.

