Akdeniz diyeti açıkçası besinsel zenginlik açısından yaşam boyu vücudumuzun yaşamsal fonksiyonlarının ideal şekilde çalışmasına temel hazırlayan optimal bir beslenme şeklidir.
Bugün yıllardır Akdeniz diyeti ile beslenen toplumların birçok hastalığa karşı koruyucu etkisi sebebiyle daha kaliteli bir yaşam sunduğunu bize gösteriyor diyebiliriz. Ancak bugün görüyoruz ki; taze sebze ve meyveler, kuru yemişler, integral tahıllar, ekşi maya, baklagiller ve zeytinyağından daha zengin, yeterli miktarda balık, tavuk, hindi, süt ürünleri, daha az kırmızı et ve nadiren tatlıların yer aldığı Akdeniz diyetini tam anlamıyla uygulayanlar artık azınlıkta. Ve bu değişimin batı ülkelerinde görülen hastalıkların artık Akdeniz ülkelerinde de gün geçtikçe arttığını bize gösteriyor.
Obezite başta olmak üzere. Ancak bugün biliyoruz ki; Akdeniz diyeti zengin tekli doymamış yağ asitleri ve diyet lifi içeriği, az doymuş ve trans yağ asidi, dengeli omega 6/omega 3 esansiyel yağ asidi oranı sebebiyle endotel fonksiyonu iyileştiren, oksidatif hasarı azaltan, inflamasyonu dizginleyen, trombosizi azaltan, bağırsak mikrobiyotasında sağlığa yararlı bakteri sayısını ve çeşitliliğini düzenleyen, immüniteyi arttıran, serum lipid profilini iyileştiren, insülin direncini kıran, yağ dokusunu azaltan etkilere sahiptir.
Dolayısıyla Akdeniz diyeti; obezite, kalp hastalıkları, tip 2 diyabet, hipertansiyon, otoimmün sistem hastalıkları, birçok kanser türü, karaciğer yağlanması, yaşa bağlı gelişen nörolojik hastalıklara karşı koruyucu etkileri olan en değerli beslenme tarzıdır diyebilirim.