hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Ya Çok Seversen'in Meryem'i Mine Kılıç: Madalyonun diğer yüzü var ve çok renkli

    Ya Çok Seversenin Meryemi Mine Kılıç: Madalyonun diğer yüzü var ve çok renkli
    expand

    Bugüne kadar rol aldığı yapımlarda kötü karakterlere hayat veren Mine Kılıç, Kanal D’nin sevilen dizisi “Ya Çok Seversen”le bu kez ters köşe yapıyor. Dizide Meryem karakterine hayat veren Kılıç, bu durumdan duyduğu mutluluğu şu sözlerle anlattı: “Bir şeyi bir kere iyi yaptığında herkes bildiğinden gitmek istiyor. Ama bu projede madalyonun diğer yüzü var ve çok renkli.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    ◊ Bir yaz dizisiyle karşımızdasınız. Meryem karakteriyle tanışmanız nasıl oldu?

    - Ay Yapım benim çalışmak istediğim bir şirketti. Daha önce de çalıştık birkaç kere. Başka bir işle anlaşmak üzereydim ki bu işin bilgisi geldi. Meryem aslında tipolojik olarak hiç benim gibi bir karakter değil. Ama biraz menajerimin de ısrarları sonucu bir deneme çekimi yapalım dedik.

    ◊ Kendine benzemeyen bir karakter canlandırmak aslında oyuncuların daha çok tercih ettiği bir durum değil mi?

    - Ben deneme çekimini çok seven bir oyuncuyum. Projede aşağı yukarı ne olacağının mesajını veriyor. Girdim deneme çekimine, beğendiler ve aldılar. Çok sıkılmıştım hep aynı işleri yapmaktan. Yaz dizisi enerjisi, komedi, biraz daha genç yaşa hitap etmek, Beste Sultan ve Ali Bilgin ile çalışmak beni çok mutlu etti. Karakteri de sevdim.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    ◊ Meryem renkli bir karakter. Çekimler eğlenceli geçiyor mu?

    - Çekimlerde çok eğleniyorum. Meryem biraz irrasyonel bir karakter. Tek kaşı havada kötü kadın değil. Çok ters köşeleri var.

    ◊ Sizi genelde kötü rollerde izledik. Bu dizide canlandırdığınız karakter ile kalıpları yıkacak mısınız?

    - Çevrede bunun ilk geri bildirimi şu cümleyle oldu: “Sen aslında komedi oyuncusuymuşsun.” Üst üste kötü rollerde yer almamın sebebi aslında Türkiye’deki kısır senaryolar, kısır roller. Bir şeyi bir kere iyi yaptığında herkes bildiğinden gitmek istiyor. Ben bu projede bu fırsatı bulduğum için çok mutluyum. Bakın bir de madalyonun diğer yüzü var ve çok renkli, gelin buraya diyorum.

    İLK KEZ BİR YAZ İŞİNE “EVET” DEDİM

    ◊ Sürekli aynı rollerin gelmesi rahatsız ediyor muydu?

    - Çok ediyordu. Bununla ilgili ciddi anlamda iş seçmeye başlamıştım. Bu sene de eğer aynı renkte karakterler gelirse dinleneceğim demiştim. Bu iş geldiği için çok şanslı hissediyorum kendimi. Çünkü kendimi denemek istediğim bir alandı.

    ◊ Komedi de ayrı bir risk, insanları güldürmek daha zor...

    - Komedi çok zor. Dozunu ayarlamak lazım. Sanki bu proje ilk projemmiş de oyuncu olarak kendimi iyi ifade edebileceğim bir fırsatmış gibi geliyor.
     
    ◊ Yaz dizilerinin reytingler anlamında bir dezavantajı oluyor değil mi? Bu risk korkuttu mu sizi?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hayatımda ilk defa yaz işine “evet” dedim. Bu büyük bir risk. Çünkü yapımcıların en iyi yatırım yaptıkları projeler hep eylül zamanına denk gelir ve yaz projeleri evet reyting’i tatilcilerden dolayı biraz daha düşüktür. Şöyle bir avantajı oldu benim için: Kışı biraz yanlış projeler seçtiğimi düşünerek sorguladığım için bu işte kendimi ifade edebildiğimi hissettim. Bu yüzden de Meryem karakteri için gözümü bile kırpmadan evet dedim.

    Ay Yapım’a çok güvendim. İnanılmaz titizlikle çalışıyorlar. Ali Bilgin gibi bir yönetmenle çalışmak muhteşem. Ben birkaç kere “Yargı” dizisinin kıyısından döndüm. Başka işleri tercih ettiğim bir dönemde bin pişmanlıkla “ah bunu seçmeseydim şu an Yargı’daydım” diye söylendim. Çok beğendiğim bir işti o da.
     
    ◊ Neden olmadı “Yargı”?

    - Karakter bana geldiği zaman 2 gün arayla başka bir işle görüşmüştüm. Önce Neva karakteri sonra da Derya karakteri olacaktı ama iş takvimimle tutmadı. Türkiye’de gerçekten dizi sektöründe “bir dakika ya biz bir şeyleri becerebiliyoruz” dedirten bir iş. Çok isterdim, orada kendimi de çok görüyordum.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     

    SEZGİLERİM GÜÇLÜ AMA ÇOK DA ŞÜPHECİYİM

    ◊ Canlandırdığınız Meryem karakteri gizli bir şey yaptığında dil sürçmeleriyle kendini ele veriyor. Siz gizli bir şey yaptığınızda kendinizi nasıl ele verirsiniz?

    - Kafam hızlı çalıştığında şimdiki zamanın içinde bir şeyler kaçırıyorum. Ve kafamdakileri çözmeye çalışırken o ana vermem gereken tepkileri doğru zamanda, doğru yerde vermiyorum. Bu dışarıdan bir saflık gibi görünüyor.
     
    Aslında büyük saçmalıyorum. Kendimi hiç olmayacak durumlara sokuyorum. Sakarlaşıyorum mesela. Meryem de öyle. İnanılmaz hızlı düşünen bir kadın. Hızlı düşünürken o an durumu toparlayacak kadar zihnini kontrol altında tutamayınca böyle gaflar yapıyor. Benim hayatımda da var bu.

    ◊ Bir de Meryem uyanık ve sezgileri güçlü. Sizin bu yönlerinde durum ne?

    - Akrep burcuyum. Sezgi denince bize bir dönsün gözler istiyorum. Sezgilerim kuvvetli ama sezgileri yönetimim zayıf. Meryem’de de var o. Meryem sonucu hemen kabul ediyor. Ben kendi hayatımda çok şüpheciyim. İnanılmaz şüpheyle, sorgulama refleksiyle yoğrulduğunda o zaman sezgileri duymama yönüne dönüyorsun.
     
    ◊ “Ya Çok Seversen”i seyirciler neden izlesin?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    - Dizi dediğimiz şeyin mantığı biraz hayattaki bir sürü zihin bulanıklığından biraz olsun insanları uzaklaştırmak. Bunun için çok doğru bir proje bu çünkü birtakım vicdani ilkeleri hedef almıyor. Nemalanmıyor bazı duygu sömürülerinden. Senaristimiz Kübra Sülün’ün insanlara eğlenebilecekleri rahatlamayı deforme ederek değil onları biraz güzelleştirerek yaşatmaya çalıştığını düşünüyorum. Hayatın içinde dinlenme alanımız için doğru bir durak bence. Keyfi kaçan gelsin.

    Astroloji benim oyun alanım

    ◊ Astrolojiye ilginiz var. Onunla ilgili çalışmalar yapıyor musunuz?

    - Hiçbir şey yapmıyorum, biraz evrenin işleyişini anlamaya çalışıyorum. Magazinsel astrolojiyle uzaktan yakından alakası yok söylediğim şeyin. Astrolojik danışmanlık almam. Yakında sevdiğim arkadaşlarım varsa, onlara sorular sorarım.

    ◊ Hayati kararlarınızı burçlara veya gezegenlere göre verir misiniz?

    - Bende o yok. Astrolojiye sadece biraz bilimsel bir araştırma metodu gibi bakıyorum. O benim oyun alanım. Rehberim değil.

    ◊ Peki aldığınız kararlarda duygularınız mı ön plandadır mantığınız mı?

    - Benim aldığım hiçbir kararda tek bir şey baskın gelmiyor. Bence akıl dengesiyle kalp dengesi birbirine ne kadar yaklaşabilirse aldığı kararların sonuçları o kadar berrak oluyor. Zihnim çok çalıştığında onu susturmaya veya çok duygusallaştığımı hissettiğimde onu birazcık ehlileştirmeye gitmeye çalışıyorum.

    Popülarite kaygım hiçbir zaman olmadı

    ◊ Sizi ne aşk hayatınızla ne de arkadaşlarınızla görüyoruz ekranlarda. Özel hayatınızı bu kadar kapalı yaşamayı nasıl başarıyorsunuz?

    - Bu mesleği yapan insanların bir araya geldiği bir havuz var. Oradaki insanlar daha çok bir araya gelip daha çok o etkileşimleri insanlarla paylaşmaktan mutlular. Ben kendi havuzumda, sınırlı sayıda insanla yaşıyorum hayatı ve o hayatta benim sektörümden insanlar olmadığı için birinin gözüne takılmıyor. Çünkü ben ne kadar az o kadar öz insan kafasındayım. Gece hayatı, AVM, kafeler hatta lansmanlar pek bana göre değil.

    ◊ Popülarite kaygınız da yok o zaman...

    - Yok, hiçbir zaman olmadı. Hatta oyuncu için biraz zararlı buluyorum bunu. Çünkü o zaman başka bir maske takman gerekiyor.

     

    Yalnızlığı çok seven bir insanım

    ◊ Aşkta nasıl bir Mine var?

    - Aşk benim için bir insanın kendiyle meselesi. Önce kendinle meseleni tam olarak tutturman gerekir. Yalnızlığa tahammül edemiyorum diye başka bir insanın eksiklerine tahammül eden bir kadın olarak görmek istemedim hiçbir zaman kendimi. Mümkün olduğunca aşkı saklayarak, gerçekten bana benim gibi yaklaşımla geldiği zaman değerli bularak yaşadım. O da biraz yalnızlık sürecini daha uzun kılıyor ama ben yalnızlığı da çok seven bir insanım. Yalnızlığıma düşkünüm. Her şeyin inanılmaz çabuk tüketildiği bir ortamda benim istediğim şeyi bana verebilecek çok az insan çıkıyor. O yüzden yalnızlık güzel.

    ◊ Nasıl bir adama tahammül edemezsin?

    - Sorgulamayan, düşünmeyen, ezbere yaşayan, vicdansız hazır elementçi, düz mantık adamlara...

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow