* Amerika’da okudunuz, öyle değil mi?- Bir arkadaşım, ailesiyle Amerika’ya yerleşti. “Ben de gideceğim” dedim. Sınava girdim. Bir sürü okuldan kabul geldi. New York yakınlarındaki bir okula gittim. O üç sene beni epey zorladı. Hatta üzücüydü diyebilirim. Karlı bir ocak günü gittim, herkes çoktan tanışıp kaynaşmıştı. Zaten sınıftakiler de pek dost canlısı değildi. Ondan sonra Macaristan’a geçtim. * Neden Macaristan?- Avrupa’da okumayı çok istedim. İlk tercihim Almanya’ydı ama Macaristan oldu. Orası da kötüydü. Devamında buraya dönüp Bilgi Üniversitesi’ne başladım. Televizyon Haberciliği ve Programcılığı’nda üçüncü senemdeyim. * Uzay Heparı gibi önemli bir müzisyenin oğlusunuz, sormamak olmaz; müzik hayatınızın neresinde?- 4-5 yaşımdan beri piyano çalıyorum. Zaten bütün aile müzisyen. Büyük halam konservatuvarda baş öğretmendi, babamı o yetiştirmiş. Beni de klasik müzik eğitiminden geçirmeye çalıştı ama ben hep kulaktan çaldım. Resmi eğitimden kaçtım. 15 gün halama gider Bach’ları, Chopin’leri çalışır, sonra bir ay radyodan duyduğum parçaları çıkartırdım. Son dönemlerde halamın kapısını tekrar çaldım. O eğitime girmeye hazırım.
OYUNCULUĞUN DAHA KOLAY OLACAĞINI DÜŞÜNMÜŞTÜM
* Ya oyunculuk, o nasıl başladı? - Hep istediğim bir şeydi. Lisede tiyatroyla ilgiliydim. * Bu konuda kendinize bir yol çizdiniz mi?- Bunu biraz utanarak söylüyorum ama oyunculuğun daha kolay olacağını düşünmüştüm. * Nesi zor geldi?- Keşke bu işe daha fazla eğitim alarak kalkışsaydım. Zaten ilk performanslarımda bu çok belli. Kameraya alışık olmamam, oyunculukla ilgili teknik bilgimin azlığı... Başlarda işin ağırlığını kavrayamadım. Bana oyun gibi geldi. * Eleştirilere açık mısınız?- Geçen gün taksiye bindim, şoför bana “Abi ben senin oyunculuğunu beğenmiyorum. Çok yapmacık ve emanet duruyorsun” dedi. Önce bozuldum. Ama adamın dürüstlüğünü takdir ettim. “Çok iyisin, kralsın” da diyebilirdi. Doğru söyledi. Akşam eve gidip, “İyi oynamadım, kendimi geliştirmem gerek” demezsen, ister 20 ister 50 yaşında ol, bu işi beceremezsin.