SOKAKTA BAKTIĞI BİR KÖPEK VARDI...
Meslektaşım Osman Wöber’i kaybetmişiz. Ne kadar erken, ne kadar acı bir haberle uyandım sabaha. Osman komşum da aynı zamanda. Sabah erken saatte köpeklerimizi parka götürme yarışımız vardı. Hatta eski köpeğim Pinyon’un ısırdığı tiyatrocu dostlarım arasındadır. Şu öyküyle hatırlamak isterim: Osman’ın sokakta da baktığı bir köpek vardı ve her sabah 6.45 de Osman’ın kapısında beklerdi. Yemeğini yer, gezer, Osman’ın köpekleriyle parkta oynar ve sonra ertesi sabaha kadar Maçka’dan Rumeli Caddesi'ne kadar sessiz sessiz giderdi. Bu ayrılışa her sabah sessiz sessiz ağlar , ertesi gün 06.45 olmasını beklerdim . Bazı yağmurlu günlerde Osman ona kıyamaz, çok büyük olmayan evinin bir köşesini açardı. Tiyatro konusunda bazen ters düşerdik, varsın olsun, biz tiyatroyu mutlu insanlar, huzurlu canlılar, dengeli bir doğa için yapmıyor muyuz zaten, köpeklerden konuşalım derdik. Osman bir gün Ankara’ya taşınma kararı almıştı, vedalaştık. Ertesi sabah mahallede pek çok kişi şu öyküyü anlattı bana: Saat 06.45 de kapıda dikilen can, ezilme pahasıyla da olsa uzun süre koşmuş otomobilin ardından.
Tabi ki Ankara’ya gidememiş ama ertesi sabah da Maçka’ya gelmemiş. Osman’ın güzel yüreğini bu örnekle anlatmak istedim. Şu an saate bakıyorum , tamamen tesadüf eseri neredeyse 06.45! Huzurlu uyu dostum. Özlemle..