Herkesin hayatı bizim gibi sanıyordum. Fakirliğinden utanan bir çocuk değildim. Aksine dile getiren bir çocuktum. Mesela okulda bir yardım dağıtıldığında gider, “Efendim, biz de fakiriz, bizim de bu yardıma ihtiyacımız var. Ne güzel botlar veriyorsunuz. Bize de verin” derdim. Şimdi etrafıma bakıyorum, gençler utanıyor. Ya bu durumu saklıyor ya da fakirliğinden ötürü anne babayı suçluyorlar. “Sen doğurdun beni. Yapmak zorundasın. Almak zorundasın” diyerek isyan ettiklerini görüyorum. Çok üzülüyorum.Farelerin içinde büyümüş bir kadınım. Neden korkacağım? Hiç unutmam, çocuğum daha... Bahçede minderin üstünde oturuyorum. Altımda yumuşak yumuşak bir şey kımıldıyor. Anneme seslendim, “Anne altımda bir şey kımıldıyor” diye. Meğer yılanmış. Annem korkusuz bir kadındı. Geldi yavaşça, “Sakın kımıldama” dedi. Yılanın kafasını tuttu, götürüp attı. Allah onu başımdan eksik etmesin. Ben de ona benzemişim. Allah’tan başka kimseden korkum olmaz benim.