Merve Dizdar: En önemli özelliğim çok çalışkan olmak
Hep birbirinden farklı karakterlerle karşımıza çıkıyor. Ödüllere de doymuyor. En son Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kuru Otlar Üstüne’ filmiyle Cannes Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kucakladı. Şimdi bu film Türkiye’nin Oscar adayı oldu. Ona Altın Portakal kazandıran ‘Kar ve Ayı’ da bu hafta vizyonda. Hürriyet'ten Hakan Gence, Merve Dizdar’la buluştu; ismi büyüdükçe yaşadıklarını, ödüllerinin hikâyesini ve başarısının sırrını konuştu: “Cannes sokaklarında tek başıma, elimde ödülle yürümeye başladım. Her şeye duyduğum bir minnet duygusu vardı.”
Merve Dizdar’la ‘Kar ve Ayı’ filminin öngösteriminden önce Kadıköy Sinematek’te buluşmak için sözleşiyoruz. Zaten sinema salonları onun sevdiği yerler. Bütün şöhreti ve başarısına rağmen hep aynı sıcaklıkta. Etrafına neşe ve nezaket dağıtıyor. Hayata pozitif bakıyor ve oyunculuk odaklı yaşıyor. Yan yana sinemanın koltuklarına oturuyor, son filminden Nuri Bilge Ceylan’a, Cannes sokaklarında yaşadıklarından aşka kadar uzanan muhabbetimize başlıyoruz...
İlk olarak altı sene önce ‘Yutmak’ oyunun için bir araya gelmiştik. O zaman sadece tiyatro yapan bir kadınken şimdi Türkiye’nin en önemli isimlerinden biri oldun. İzleyicinin sevgilisi haline geldin. Bir sürü ödül kazandın. Neler hissediyorsun?
Çok fazla duygu, hepsi birbirine karışık. İnanılmaz bir altı sene yaşadım Hakan. Hiç unutamayacağım yıllar oldu.
Bütün bu kariyer sıçraması planlı mıydı? Yoksa tesadüfler mi seni buraya getirdi?
Çok çalışmak... Tabii şans ve iyi bir ekip de çok önemli. Ama eskiden hiçbir şeyim yoktu. Benim için yetenekli diye düşünebilirsin, düşünmeyebilirsin ama en önemli özelliğim çok çalışkan olmak. Kim çok çalışıyorsa da mutlaka bu ona geri döner diye inanıyorum.
Hem mesleki olarak hem isim olarak bu kadar büyümek seni korkutuyor mu?
Yok, ben bütün hayatımı bu mesleğe adamış biriyim. Bundan sonrası için de böyle olacak. Bu söylediklerin beni korkutmaz, tam tersi mutlu ediyor. Çünkü tek anılmak istediğim şey, iyi oynamak, iyi oynamaya çalışmak, iyi anlamak... Bunlar benim tek isteğim!
Egon bütün bu popülerlikten nasıl etkileniyor?
Oyunculuğun tanımında, alkışlanmak, beğeni, kendini göstermek var. Sağlıklı kullanabiliyorsanız ego önemli, herkeste var. Benim de iş konularında biraz egom vardır ama kimseyi rahatsız etmez.
Nasıl?
Bunu kibir anlamında söylemiyorum ama bu meslekte çok çalışmış, dramaturji bilen, hikâyeyi anlayabilen biriyim. Bir şey gördüğümde de “Bence böyle, beş şekilde de oynayayım, siz bakın” derim. Kabul edilmiyorsa kişinin tercihidir. Son söz yönetmenindir. Ama günün sonunda benim dediğim doğru çıkar. Çünkü sezgileri çok kuvvetli biriyim. Hep de böyleydim, ufacık rollerde bile.
Çevrendekiler, arkadaşların seni çok seviyor. Hakkında olumsuz konuşanı görmedim. Sanki mesleğinde diğer oyuncularla rekabete girenlerden değilsin...
Evet, ben kendime güvenirim. Kimsenin ne yaptığıyla, nasıl oynadığıyla, neler yapabileceğiyle ilgilenmiyorum. Her zaman daha iyisi var. Ben kendime zul bir insanım, kimseye zul değilim. Sabaha kadar o rolü kendim düşünürüm. Biriyle rekabet, birini kıskanmak kendini yediğin bir şey, bence en tehlikelisi.
Dünyada bu kadar olumsuzluk varken nasıl bu kadar pozitif düşünmeyi başarıyorsun?
Hedefime odaklanıyorum. Bir insan bence işi olmasa da uyanmalı ve bir şeyler yapmalı. Ben öyle yaşıyorum.
Pollyanna mısın biraz?
Hep böyleydim. Depresif değilim, melankoliğim. Üç günde bir melankolikliğim tutar ama hemen çıkarım. Bir de olumsuz konuşmanın kötüyü çağırdığına inanırım. Tiyatro yaptığım parasız günlerimden birinde, herkes birbirine iş bağlamaya çalışıyordu. Bir iş geldi, Türkiye’ye yabancı bir ekip gelecekmiş, biz de kostümlerini giydireceğiz. Eve gittim, işim yok, param yok. Bir oyuncu olarak “Garsonluk yapayım ama başka bir oyuncunun kostümünü giydiremeyeceğim” dedim. Kendime saygımı yitirirdim. Ertesi gün “Yapamayacağım” dedim. “Neden” dediler. “Bir reklam çekimim var” dedim. Ama yoktu. Gerçekten bir hafta sonra bir deterjan reklamı geldi.
Peki aşk? Sürekli setlerdesin...
Ben biraz fazla iş odaklıyım. Doğum günleri, yılbaşları... Özel günlerin hepsinde çalışmak ve sette olmak istiyorum. Bundan şikâyetçi değilim. Haftanın altı günü çalışıyorum. Az tatil istiyorum Hakan. En uzun tatilim bu yıldı, düşün.
Kaşlarımı bir gün aldırmam gerekirse...
Rol arkadaşın Gökçe Bahadır’ın yüzündeki çizgilere dokunmamasına birçok oyuncudan övgü geldi. Bunun yanı sıra birçok genç oyuncunun estetikleri ve mimiksiz suratları da çok eleştiriliyor. Sen de mimiklerinden besleniyorsun. Estetik mevzusuna bakışın nedir?
‘Ömer’de müthiş bir kadromuz var. Herkes oyuncu ve oyunculuğa takmış durumda. Estetik konusunda da kim ne istiyorsa onu yapsın. Benim estetik yapmama sebebim, kendimi böyle daha iyi hissediyor olmam. Kaşlarımı bir gün aldırmam gerekirse de bunu rol için yaparım.
Hiç hayat muhasebesi yaptın mı?
Konservatuvar mezunu biri olarak çok zorlandım. Çünkü kendinizi oyuncu olarak var etmek için çok çalışıyorsunuz. Ama o kadar zorlanmama rağmen hayatta hiçbir ‘B’ planım olmadı. “Olmazsa şunu yaparım” demedim. Bütün zamanımı buna harcadım.
Ödüllü, güzel, başarılı... Biraz defolarını söyle de rahatlayalım...
Hiperaktifim, biraz sinirliyim, çok sabrım yok, hızlıyım.
Bu kadar başarılısın. Seni nasıl biri kendine âşık eder?
Yeteneğe âşık olurum ben. Bu güldürme ya da sohbet yeteneği de olabilir. Hayran olmalıyım, bence aşk böyle bir şey.
İlk randevuda en dikkat ettiğin şey nedir?
Jest severim. Kırtasiye malzemeleri falan seviyorum.
Bir ‘kurşunkalem’ olsun, buna tamam mısın?
İnce düşünülmüş, küçük şeylerle mutlu olurum. Mesela renkli kalemler, post-it’ler, bunlar en çok kullandığım, sevdiğim şeyler... Şaka bir yana, ayrıntıda gizli detaylar hoşuma gider.
Yıpranmış bir hayatımız var
İki sinema filmin ve dizilerin var. Oyunculuk alanında nasıl bir boşluğu doldurdun da bütün bu işler sana geliyor?
Teşekkür ederim Hakan. Ama öncelikle evet, içinde olmaktan çok mutlu olduğum iki filmim var. ‘Kar ve Ayı’ ve ‘Kuru Otlar Üstüne’. ‘Ömer’ dizimizin de yeni sezonu başlıyor, onunla ilgili de heyecanlıyım. Nisa severek oynadığım bir karakter. Oyunculuk çok zor bir meslek, buna çok kıymet verdiğim görülüyordur. Replikleri herkes söyler tabii ki ama herkesin yapabileceği bir şey mi bilmiyorum. Hafife indirgenmesini istemem. Ben oyunculuk için hayatımı verdim ve veriyorum.
Bu süreçte neler yaşıyorsun?
İşimiz duygu ve insanlar, bu duyguları yoğun hissetmek yorucu olabiliyor.
Rollere çok girer misin?
Düşünürüm. Çok sağlıklı, uzun, güzel bir Yaşam… Bilmiyorum, inşallah olur ama yıpranmış bir hayatımız var. Karakteri inşa etmek sanıldığı gibi kolay değil. Duygudan çıkamamaktan bahsetmiyorum ama tortusu kalıyor üzerinizde. Sonra yenileniyorsunuz ve bir sonraki başlıyor. Yıpranmak ve duyguları açmak. Parçalanmak ve tekrar toplanmak. Bu yanlış da gelebilir ama ben böyleyim.
Oyuncular bir karakterde başarılı olunca genelde onlara benzer roller gelir. Senin canlandırdığın karakterlerin biri diğerine benzemiyor. Bu algıyı nasıl kırdın?
Öncelikle tiyatrocuyum. Daha çok para kazanma hırsım yok, daha iyi rollerde oynama hırsım var. Bu biraz neye inandığınızla da ilgili. Bana her işten sonra hep benzer roller gelecek dendi. Ama ben hiç öyle düşünmedim.
‘Merve ödülü aldın’ yazdım
Cannes’da En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kucakladın. İçine doğmuş muydu?
İçime doğmuş olmasının imkânı yoktu. İnanılmaz isimler vardı. Hakkımda Juliette Binoche ve Sandra Hüller gibi oyuncularla aynı sıraya konduğum yazılar yazıldı. O his bile bana yetmişti.
İsmin okununca ne hissettin?
‘Film çok güzel, bir ödül kesin alır’ diyordum. Sıra en iyi kadın oyuncuya geldi. “Mervo Duzdar” diye bir kelime duydum. Bilge (Nuri) Hoca’ya baktım. Alkışlayınca anladım. “Allah” dedim. Sonrası flu. Bir parti vardı. Havai fişekler patlıyordu. Elimde ödül oradan çıktım. Cannes sokaklarında tek başıma elimde ödülle yürümeye başladım. Bunun hissini açıklayamam, her şeye duyduğum bir minnet duygusu vardı.
Otel odasında sen ve ödül baş başa kaldınız. Kafandan neler geçti?
İki kere gittim Cannes’a. İlk hafta film gösterilmişti. Otelden çıkarken otelin kartına bir not yazdım “Mervecim, ne zaman üzülürsen, ümitsizliğe kapılırsan bunu oku, filmin Cannes’a gitti.” O notu buldum.
Hemen düzeltme yapsaydın...
Yaptım tabii “Merve ödülü aldın” diye ekledim.
Tekrar bir kış filmi yapmayacağım dedim ama...
Bu hafta vizyona giren ‘Kar ve Ayı’ seni nereden yakaladı?
Filmin senaryosunu çok beğenmiştim, yönetmenimiz Selcen’in de (Ergun) ilk filmiydi. Ben de içinde olmak istedim. Filmde idealist bir hemşire olan Aslı rolündeyim. Aslı, ailesi karşı çıksa da mesleğini yapmak için atandığı köye gidiyor. Gittiği köye uyum sağlama çabası, daha önce solumadığı bir havada yaşadığı olay sonrası vicdan muhasebesi... Pek çok şeyi sorguluyor seyirci de Aslı’yla birlikte.
Film Artvin Şavşat’ta, karlar içinde çekilmiş. Neler yaşadınız?
Epey soğuktu, hatta filmden sonra tekrar bir kış filmi yapmayacağım dedim ama tam peşine ‘Kuru Otlar Üstüne’nin setine gittim.
Bir yere ait olmadığını hissettin mi hiç?
Ben hep yaşıyorum bunu. Dedim ya, üç günde bir melankolik oluyorum. Sanatçılığın bir parçası herhalde bu. Buna sığınmak istemiyorum ama çok da derdim olmasa bu mesleği yapamazdım bence.
Bu film kadın olmanın zorluklarını gösteriyor. Sence bir film ya da sanat bu tip konularda bir şeyleri değiştirebilir mi?
İnsan olmanın zorluğu aslında, insanlar birbirine hayatı zorlaştırabiliyor. Ben sanatla nefes alıyorum. Her izlediğimizden etkileniyoruz, bir yerinden yakalıyor sizi.
Bir diğer sinema filmin ‘Kuru Otlar Üstüne’. Nuri Bilge Ceylan’la çalışmak zor mu?
Nuri Bilge Ceylan’ın zaten hayranıydım. Beni seçtiği için de çok mutluyum. Çok iyi anlaştık. Ben de o derece rollere ve karakterlere takığım. Hoca “Bir de şunu dene” dediğinde ben “Şunu da deneyeyim mi” derim. Zamanımız vardı, çok şey denedik. Bu bence bir oyuncu için nimet.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Yeşilçam'ın ünlü oyuncusundan üzen haber! Sokakta kalınca fenalaştı...Necdet Kökeş hastaneye kaldırıldı
Uzak Şehir'in Alya'sından eğlenceli kareler
MASTERCHEF'TE 6. CEKETİ ALAN YARIŞMACI 21 ARALIK 2024 | MasterChef'te 6. ceketi kim aldı, hangi yarışmacı elendi?
REYTİNG SONUÇLARI AÇIKLANDI 21 ARALIK 2024 | Reyting sonuçlarında kim birinci oldu? Yalan, Can Borcu, Gönül Dağı, Yabani, MasterChef...
Serdar Ortaç: Sahne moral kaynağım