Yemek yapmak sana ne ifade ediyor?
Mutluluk… Yemek yaparken, bir şeyler üretirken çok mutluyum, gülüyorum, bana göre mutfak bir aşk. Bir sofra kursan, imza yemeğin ne olurdu? Ne yemek olursa olsun belki de yediklerinizin içinde en lezzetlileri olurdu, elimin lezzeti çok farklı, soğan da kıyma da kavursam başka bir lezzeti oluyor.
Asla yiyemem dediğin yemek var mı?
Bamya. Aslında güzel yapıyorum ama çocukken misafirliğe gitmiştik, bamya pişirmişlerdi, lapa olmuştu, o günden sonra bamya yemeyi bıraktım. İyi yemek konusunda tüyo versen... Öncelikle severek yapmak, sonra iyi malzeme kullanmak lazım. İyi malzeme kullanırsanız, inanın yemekler çok lezzetli oluyor. Bir de tabii püf noktaları var. Mesela bir sütlaç yapıyoruz, birçok ev hanımı sütlacın pirincini önceden haşlıyor, sonra sütün içine dahil ediyor, sonra da nişastayla bağlıyor. İşte orada bir lezzet kırılması oluyor. Ben hiç şimdiye kadar pirinci ayrı haşlamadım. Pirinci ıslatırım, sütüm kaynamaya başlar, pirinci koyarım, pirinç sütle beraber pişer, en son şekerini veririm, kaymak tadında bir sütlaç olur. Bir restoranın vardı, yarışmaya girince onu durdurdun.
Şimdi planların neler?
Önceki restoranım otel terasıydı. Şimdi düzayak bir yer olacak. Türk mutfağı ve saray mutfağı yapacağız.
“24 YA DA 48 SAAT YAŞAR” DEDİLER
Balıkesir, Manyaslı olduğunu biliyoruz. Nasıl bir ailen vardı?
Annem ev hanımıydı, babam Kıbrıs gazisi, teknik ressamdı.
Sana yemek sevdasını kim aşıladı?
Kimse... Aslında benim mutfağa giriş hikâyem 1 yaşında başlıyor.
Nasıl yani, konuşmaya başlamadan mutfağa girmeye mi başladın?
Yeni yürümeye başladığımda… “Adam olacak çocuk” derler ya, o misal. Zaten 1 yaşımda da mutfakta çok talihsiz bir kaza geçirmişim. Anlatır mısın? Şeker Bayramı arifesiydi. Annem mukabeleye gidiyordu. Babam da eve tüp alacaktı. Tüpçü “Tüp var ama takacak kimse yok. Sen takarsan vereyim” demiş. Babam takmaya çalışmış ama gaz kaçırıyormuş. O sırada mutfaktaymışım. Abim kucaklayıp içeri götürmüş ama tekrar mutfağa gitmişim. Babam tüpü denemek için kibriti çaktığı anda sızan gaz alev almış, ben alevlerin içinde kalmışım. O arada babamın camı açmasıyla da tüp patlamış. Ve ben cayır cayır yanmışım. Doktorlar “24 ya da 48 saat yaşar” demiş. 45 yaşımdayım, yaşıyorum ve hâlâ mutfaktayım. Mesela o olaydan sonra ellerim yapışmış, yıllarca açılmadı, 7 yaşına gelince ameliyatla açıldı. Yeri geldi, ellerimle ilgili de bir şey söylemek istiyorum.
Ellerinle ilgili sosyal medyada yapılan yorumlardan mı bahsedeceksin?
Evet, önyargı çok kötü bir şey. Mesela yemek videosu çekiyorum, altına “Ne kadar çirkin ellerin var. Git ellerine bakım yaptır” yazıyorlar. Ellerimdeki izleri, yanıkları çirkin görüp böyle yorum yapıyorlar. Beni çok üzüyor. Ben bu ellerle hayatımı kazandım.
Yemek yapmaya nasıl başladın?
7 yaşındayken, babam ameliyat olmuştu. Annem hastanede onunla ilgileniyordu. Evde de benden üç yaş büyük bir abim ve benden beş yaş küçük bir kardeş vardı. Kalktım, mutfağa girdim; kapuska yemeği ve tarhana çorbası yaptım. O gün tesadüfen Bursa’dan teyzem geldi, ona bir güzel sofra kurdum. Hatta o, yemekleri annem pişirdi sanmış. Giriş o giriş, sonra hep mutfaktaydım.
Yemek eğitimin yok, okuyabildin mi ?
İlkokul mezunuyum. Ailem çok okutmak istedi ama ben yemek yapmak istiyordum. Zaten yaş ilerleyince hayat mücadelesi başladı. 17 yaşımda anne oldum. Evliliğim 10 sene sürdü, sonra ayrıldım, anne-babamla yaşamaya başladım. Oğlum 9, ben 26 yaşındaydım. Para kazanıp çocuğuma bakmam gerekiyordu. Bir iş görüşmesine gittiğinde “Eğitimin var mı” diye sorduklarında “Hayır” deyince kapılar yüzüne kapanıyor. Kendi çevremle başladım işe, birilerinin misafirleri geleceği zaman ben yaptım yemekleri. Yemek yaparak oğlumu büyüttüm, askere gönderdim, evlendirdim...