ZOR BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ
‘Karanlık zamanlar’ deyince söz dönüyor dolaşıyor memleket meselelerine geliyor. Yaşananların müziğine ve hayatına ne kadar yansıdığını anlatıyor: “Canım ülkem Türkiyem’de bu tip savaşlar, kavgalar varken gözüme uyku girmesi mümkün değil. Sabaha karşı uyanıp sürekli beste yapıyorum. Zor bir dönemden ve zor bir testten geçiyoruz. İnsanlar fazla öfkeli, hep bir şeylerin savaşı ve mücadelesi içerisinde. Zor bir döneme tanıklık etmek bir müzisyen için hem ilham verici hem de bir o kadar zor ve kırıcı. Çünkü her şeyin tozpembe olduğu bir dünyanın içinde insan çok iyi üretemiyor. Biraz içerlemek, bozulmak, üzülmek sizi üretim aşamasına sokuyor. Bende de stüdyoya girip yeni bir şeyler yapıp insanlara müziğimle umut vermeye çalışmak gibi bir refleks doğuruyor. Ülkenin bu tatsız halinde çok fazla konser yapamıyoruz. Yapsak da tadı tuzu olmuyor” diyor.Bunları söylerken o hep pırıl pırıl parlayan gözleri yerde sabit bir noktaya takılıyor. Bugünden mutsuz. Peki geleceği nasıl görüyor? Umutlu mu her şeyin ileride daha iyi olacağına dair? Cevap gerçek kadar katı: “Valla ben ‘eğlendiren’ taraftayım. O yüzden de hep umut vermeye çalışıyorum...”
KİLO ALMIŞSIN DEMESİNE BOZULUYORUM
Laflamaya ara verip provaya geri döndüğünde artık kafamdaki o hareketsiz caz konseri imajı yerle bir. Sadece iki şarkıda sandalye üzerinde oturuyor, sonra hooop bildiğimiz Kenan konserlerine dönüyor sahne. Yine ayakta ve hareketli. Yeri gelmişken söyleyelim, bu caz projesinin konserleri bu ilk konserle sınırlı kalmayacak.Provası bittiğinde saat 19.30. Saatlerdir çalışıyor ve aç. Konserden önce bir yemek molası veriliyor. Tabağına azıcık püre ve küçük bir parça et alıyor. Ben olsam asla doymam. Zaten ben onun zayıfladığını düşünürken, onun bana “Kilo almışsın biraz” demesine bozulmuşum, ben hiçbir şey almadan birlikte kulisin yolunu tutuyoruz. Öyle büyük kulis kaprisleri olanlardan değil. Sadece mumları sevdiğini öğreniyorum. O hazırlanırken yine dibine çekiyorum sandalyemi...Uzun süredir konuşmuyor. Neden eskiye nazaran daha kapalı yaşadığını merak ediyorum. Dört-beş yıl öncesine göre daha kapalı yaşadığını kabul ediyor: “İnsan ister istemez yoruluyor. Bazı şeyleri azaltmak, biraz izole olmak, hayatın tantanası içinde kendine zaman ayırmayı öğrenebilmek gerek” diye noktayı koyuyor.