* Romantizm senin için sadece bir edebiyat akımından ibaretmiş anlaşılan...- Aynen abi. “Ya benimle evlenir misin?” dedim, Sanem de “olur” dedi. Benim eşim su damlası gibi çok zarif bir kadındır, bir yere gidince nereye oturacağımıza dakikalarca karar veremez. Bir anda “evet” deyince kıllandım. Bu sefer de nikah tarihini taktım kafaya... Bir ara mı, bu yaz mı, seneye mi derken, dönüp “Ne zaman evlenelim?” diye sordum. “İstediğin zaman” diye cevap verdi. 1 Nisan’da karar verdik, 26 Temmuz’da evlendik. Evlenmemiz 2,5 aylık bir paket program yani (gülüyor).* Bu “uzatmalı” aşkın bir de meyvesi var...- Çok şükür! 2,5 yaşında Ferit adında bir oğlumuz var. Rahat bir babayım. Millet kendi hayatında beceremediği şeyleri çocuğuna yüklüyor. Piyano, keman çalacak, şunu öğrenecek falan filan... Hepimiz bir aileye doğduk, onlar ne yediler ve içtilerse biz de onları yedik. Ahlakları neyse onu aldık. Bizim de çocuğumuz, ana baba olarak biz ne kadarsak onu alacak.* Ben böyle bir rahatlık görmedim arkadaş...- Rahatız biz dedim ya. Ders falan da aldırmıyoruz. Bizim çocuk doğdu, 2,5 ay sonra okullardan kayıt için mail’ler yağmaya başladı. Eğitim kelimenin tam anlamıyla bir pazar haline gelmiş, okullar da hayat gibi hormonlu.