- Peki sonra?- Bu tür olaylar artmaya başladı. Parka gidip oturuyordu, eve nasıl döneceğini bilemiyordu. Son yıllarda hiç uyumuyor, bizi de uyutmuyordu. Sadece davranışlarında değil, bedensel olarak da denge sorunu başlamıştı. Sürekli bir şeyler kırılıp dökülüyor, gece beş-altı kez uyanıyor, kapıları çarpıyordu. Kaygılar, öfke nöbetleri, kaba davranışlar, olmayan hikâyeler anlatmalar... Fakat bir türlü doktora götüremiyorduk. Sonunda bir gün dedim ki, 'Ben çok hastayım, doktor seni de görmek istiyor. Genetik olup olmadığını öğrenmek istiyor. Hepimiz muayene olacağız, ne olur bana yardım et.' Zar zor götürdük. Daha ilk testte, 'Durum kötü' dediler.- Alzheimer? - Evet, ilk doktor ünlüce de bir profesördü, 'Alzheimer' dedi, kesti attı. 'İlaçları şunlar bunlar', o kadar! Hastalığı anlamaya çalışmak, ona çaktırmadan ilaçlarını verme çabası, müthiş gergin günlerdi. O sırada 11 yıl çalıştığım gazeteyle de bağlarım koptu.Ertesi gün ben evde yokken, annem kimseye haber vermeden yine evden çıkmış. Karşıdan karşıya geçerken araba çarpmış. Hastaneden aradılar, nasıl uçtum gittim bilmiyorum. Annemin başındayken bir haber daha geldi.O günlerde Adnan Menderes'in hayatını anlatacak bir dizide Berin Menderes'i oynayacaktım. Telefondaki ses, rolü benden aldıklarını söylüyordu. Hayatımın çarkı sanki tersine dönmeye başlamıştı. İşler iptal ediliyor, aksilikler üst üste yığılıyordu. Sanki bir el beni ayaklarımdan havaya kaldırmış sarsıyordu. O yaşıma dek hayatımda biriktirdiğim, sahibi olduğumu sandığım ne varsa dökülüyordu. Dağılıyorum zannediyordum ama yeniden başlıyormuşum. Hiçbir şeyin sahibi değilmişim. Hiçbir şey bilmiyormuşum. Sonunda her şey o kadar dibe gitti ki, bana yine yukarıdan başka yön kalmadı. İşte o sıralarda annem için bir başka doktor önerdiler.