Memleketin Erzurum’u, doğduğun toprakları unutmuyorsun. Çok güzel bir okul yaptırdın değil mi?
- Erzurum doğduğum vatan, toprağım. Orada camisi, kütüphanesi, misafirhanesi, taziye evi, bilgisayar odaları, sinema salonu olan bir kompleks yaptırdım. İnsanlar gidip ücret ödemeden çayını kahvesini içebilir, tatlısını yiyebilir. Muhabbetini, sohbetini edebilir. Çocuklar bilgisayarda çalışıp kitap okuyabilir. İngilizce hocası var... Korona öncesi haftanın 3 günü ücretsiz İngilizce dersi veriliyordu. Çocuklara haftada 1 gün sinema gösterimi yapıyorduk.Sinema gösterimi demişken, hemen konuyu sosyal medyadaki Marlon Brando ve Al Pacino’nun etkisine getirmek istiyorum. İki aktörün ikonik karakterlerini kendine ve işine adapte ettin. Al Pacino ve Marlon Brando hayranlığını anlatır mısın?- Toplasan beş-altı tane film izlemişliğim vardır. Evimde TV yok. Son 10 senedir televizyon karşısına oturup bir şey izlemedim diyebilirim. Tesadüfen o filmi izledim.Hangi filmi? “The Godfather” mı, “Scarface” mi?- “The Godfather”. Hayat mücadelem, yetişme tarzım, yaptıklarım filmde anlatılan hislerle eşleşiyor. Kötü tarafları değil. Aile bağı olsun, iş kültürü olsun, işi sahiplenmesi olsun. Bunları beğendim. Bizim yetiştiğimiz ortamda da bu değerler ön plandaydı.
Yakında Las Vegas ve Londra lokasyonları açılacak, değil mi?
- Bu lokasyonların hepsinin yatırımları korona öncesi yapıldı. Sadece inşaatları ve dekorasyonları vardı. Korona dönemini iyi değerlendirip burayı (Los Angeles), Dallas’ı ve Boston’u hazırladık. Ağustosta Vegas hazır olacak. Vegas biliyorsun bu işin şampiyonlar ligi. Londra hazır, gelecek ay Londra’yı açacağız. Sonra sırada Riyad var. İstanbul’da iki hamburgerci açacağız. Biri Galata’da, diğeri Galata Port’ta. Oralar da hazır olmak üzere. Korona döneminde herkes mekan kapatırken biz fırsat bilip birçok lokasyonu hazır hale getirdik. Bu da bizim nasıl iyi bir operasyona ve markaya sahip olduğumuzu gösteriyor.Dört kıtada lokasyonlarınız var. Etin tedariğini yaparken aynı kaliteyi nasıl sağlıyorsunuz?- Bizim en büyük silahımız etimiz. İki-üç tane çiftlik sadece bize et tedarik ediyor. Amerika’da ve Orta Doğu’da wagyu etini en çok satan markayız. Hepsi anlaşmalı olduğumuz ya da sadece bizimle çalışan çiftlikler.Nişantaşı’nda otelin var. Otelcilik daha büyük bir operasyon. Nasıl gidiyor?- Otelcilik tam bana göre bir iş. Hep hayalimdi bir otel ve altında da restoran açmak. Çok şükür oldu. İnsanlar içeriye geldiklerinde neyin nasıl olması gerektiğini, müşterinin ne istediğini, müşteriye nasıl farklı ve kendi evinde hissettirileceğini çok iyi bildiğim için otelim olsun istiyordum. Nusr-Et restoranıyla birlikte Park Hyatt Otel’i bir çekim merkezi yaptık. Müşterinin ne istediğini biliyorum. O yüzden tam benim işim otelcilik.Senin kalbine yakın olan favori lokasyon var mı?- Hayalini kurduğum üç yer vardı... Dubai, New York ve Londra. Bu üç yerde de mutlaka olmalıyız demiştim. İkisi oldu, üçüncüsünü açacağız. Favorim var mı? Hepsi benim için çok özel. En çok hangi lokasyonu sevdiğimi çok soruyorlar. Ben de onlara “Hepsi benim bebeğim, hiçbirini birbirinden ayırt etmiyorum” diyorum.Nusret, PR şirketleriyle çalıştığın söylentileri var. Herkes bir şey söylüyor. İşin aslını sen anlatır mısın?- Hayatımda hiçbir PR şirketi ile çalışmadım. Ne bir anlaşmamız, ne bir sözleşmemiz oldu. Hayatımda hiçbir PR şirketiyle tanışmışlığım da yok.