“What/If” oldukça kışkırtıcı, gizemlerle örülü bir dizi. Sizin bu projeyi kabul etme sebepleriniz nelerdi?- Liste oldukça uzun... Anne Montgomery gibi ahlaksız, rezil, insafsız bir karakteri daha önce hiç oynamamıştım. Anne’i oynamanın eğlenceli olacağını düşündüm. Ayrıca dizide günümüzde çok fazla şahit olduğumuz bir konu anlatılıyor. Kişisel başarı elde etmek ya da kendi ajandamızı kabul ettirmek için ahlaki değerlerimizden ne kadar ödün veriyoruz? Amaca giden her yol mübah mıdır? Yani oldukça ilginç konuların içine daldım “What/If” ile...* Bunları ben de size sorayım; size göre amaca ulaşmak için her yol mübah mı? İstediğinizi elde etmek için ne kadar ileri gidersiniz?- İstediğimi elde etmek için neleri göze alırım, bir düşüneyim... Bazı şeyler, tüm fedakârlıkları hak ediyor. Ama bu “bazı şeyler”in içinde iş yok. O yüzden Anne ile ortak noktamız yok diyebilirim. Ayrıca benim ahlaki değerlerim, Anne’den oldukça yüksek. Farklı hırslarım var. Çok yakınlarım dışında kimseye karşı gözü kara, cesur bir insan değilim. Anne’de ilgimi çeken tek şey, gardırobu yani giysileri... (Gülüyor)Oynadığım karakterlerin hayatını yaşamaktan sıkıldım* İş konusunda hırslarınızın olmadığını söylüyorsunuz. Bu yüzden mi kariyerinizde zirveye ulaştığınız dönemde her şeyi bırakıp iş hayatına uzun bir ara verdiniz?- Evet... Yaşarken farklı şeyleri denemek, değişmek, gelişmek de önemli benim için. Ama bizim işimizde var olan döngünün içine girince, her şey bitiyor. Hayatımız sadece “sonraki proje, daha sonraki proje, ondan sonraki proje”den ibaret oluyor... Bundan çok sıkılmıştım, kendime bir saniye bile katlanacak tahammülüm kalmamıştı. Tüm bunlardan uzaklaşıp normal insanlar gibi yaşamak istedim. Yeni şeyler öğrenmek, yeni şeyler denemek...Bu kariyeri seçince, sürekli başkalarının hayatlarını yaşıyorsun. Oynadığın karakterin evi, oynadığın karakterin şehri, oynadığın karakterin hayatı... Biri bitiyor, diğeri başlıyor. Sonra da diğeri... Kendine ait hayatı, oynadığın karakterlerden kalan zamana sığdırmak zorundasın. Uzaklaşma sebeplerimden biri buydu.Sonraki projelerin sonu yok. Artık senaryo yerine canım ne istiyorsa onu okumaya karar verdim. Sadece oynadığım karakter için araştırma yapmak değil, canım ne istiyorsa onu öğrenmek istedim. Karakterlerin değil, kendi zevklerimin peşine düştüm.Önceliğim hep karakterlerin hayatlarıydı. Bir müddet de olsa başkalarının hayatlarından, başkalarının hikayelerinden uzaklaşıp kendiminkini yaşamak istedim. Herkese de tavsiye ederim.Judy Garland rolü gelince çok düşünmeden kabul ettim* Kendi hayatınıza odaklanmak için ara verdiniz ama oyuncluğa dönüşünüz de hızlı oldu. “What/If”ten sonra “Judy” filminde Liza Minnelli’nin annesi efsane şarkıcı ve oyuncu Judy Garland rolünde izleyeceğiz sizi...- Bu rol benim için çok özel. “Judy” ile ilgili sevmediğim tek bir şey bile yok. Çocukluğumun, anne ve babamın ikonik figürünü canlandırmak söz konusu olduğunda çok da düşünmedim. Her şeyi sindirerek çalıştık. O kadar yavaş bir araştırma dönemi geçirdim ki, projeden projeye koşuyormuş gibi hissetmedim bile...