Bazılarınız bilir, benim ilk öğretmenim annemdir. Birinci sınıfları okuttuğu yıl bana bakacak kimseyi bulamadıkları için mecburen yanında götürüyor ve en arka sıraya oturtuyor. Bir süre sonra bakıyorlar ki ben okumayı sökmüşüm, her şeyi dinlemişim, öğrenmişim diğerleri gibi. İkinci sınıfa da annem ve öğrencileriyle mecburiyetten devam ediyorum ve her şeyi yine öğreniyorum. Bakıyorlar olmayacak böyle, beni kaydediyorlar okula ve ikinci sınıfı yeniden okutuyorlar. Beş buçuk yaşında olmam dışında bir sorun yok. Çalışan öğretmen anne çocukları okulda büyür zaten. Sonra annem başka bir sınıf alıyor ve beni başka bir öğretmen okutmaya başlıyor. Bilin bakalım o kim? Babam. Dokuz yaşımda babamdan karnemi alıp ilkokuldan mezun oldum. Dolayısıyla ikisiyle de aramda anne-baba olmalarının ötesinde bir bağım var benim. Hem okulda, hem evde, her şeye, her öğrencilerine ne kadar emek vererek çalıştıklarına, nasıl bir adanmışlıkla yaşadıklarına birebir şahidim. Öğretmen okulu öğretmenler olarak onların donanımı ve idealistliğiyle yetiştirilmek de başka bir şans. Çok şey borçluyuz ilk önce Ata'mıza ve Cumhuriyet öğretmenlerine. Hakkınız, sabrınız ve vefanız ödenmez. Hayatımdaki tüm öğretmenlerime sonsuz teşekkür ederim. Tüm öğretmenlerimizin, ellerinden, yüreğinden öper, günlerini kutlarım.