◊ 6 Şubat depremlerinde Hatay çok etkilenen illerimizden biriydi. Depremde yakınlarını kaybettiğini okuduk. Seni çok zorlamayacaksa ilk duyduğun anı hatırlıyor musun?
Depremin olduğu saatte yeğenimin telefonuyla uyandım, “Amca yalvarırım yardım et, burada her yer yıkıldı” dedi. Ailemin tamamı orada, Hatay dışında yaşayan sadece birkaç kişi var. Önce ne olduğunu anlamadım. Hemen geri aradım, telefon zor çekiyordu, bir süre sonra düştü, “Amca burada çok büyük deprem oldu, her yer yıkıldı, bize yardım et” deyince onu biraz sakinleştirdim. Öbür yeğenimle konuştum, aynı cümleleri söyledi. Hızla toparlandım, bir yeğenim var TIR şoförü, Bulgaristan’dan geliyordu, o ve arkadaşım yola çıktık.
◊ Neyle karşılaştın?
Korkunçtu. Korkunç bir kaos vardı, her şey yıkılmıştı. İlk gittiğimiz yer, yeğenim ve eşini kaybettiğimiz enkazdı. Beni arayan yeğenlerim kurtuldu. Çıkar çıkmaz hemen yardım etmeye çalıştılar. Abimlerin binasında abim, yengem, abimin yeğeni ve torunu maalesef hayatını kaybetmişti. Abimin kızı ve iki çocuğunu da başka bir enkazda kaybettik. Birinci dereceden 12 yakınımızı kayıp verdik. Mesela amcamın oğlu çok uzun süre enkaz altında kalmıştı, hipotermi olmuş. Adana’ya gitti, sonra bir daha ulaşamadık.
◊ Bulamadınız mı?
15’inci gün cenazesine ulaşabildik. Osmaniye’ye defnetmişler. Onu ararken kimsesizler mezarlığına gittim. Yaşadığım herhalde en korkunç anlar da benim için oradaydı.
◊ Ne yaşadın?
Olay yeri inceleme ekibi bir çadır kurmuş. Kimsesizler mezarlığına defnedilen, yüzü tanınır halde olanların fotoğrafları çekilmiş ya da kimliklerine ulaşılabilmişse o görseller konulmuş. Bilgisayarın başına oturuyor, yakınınız var mı diye bakıyorsunuz. Düğmeye bastıkça “Bu da mı, bu da mı” diyorsunuz. O duyguyu unutamıyorum. Bütün gençliğim, çocukluğum, bir sürü çok iyi arkadaşım...
◊ Bu gördüklerin, yaşadıkların sana neler öğretti?
Para ve konfor hiçbir şey değil. Abim Mehmet 35 yıl TIR şoförlüğü yaptı. Niye? Ev sahibi olabilmek için. 35 sene boyunca mezarı için çalışmış. Eğer biz öğrenemediysek daha da bir şeye gerek yok, sahip olduklarımızın esiri olmamalıyız, onların kölesi olursak onların altında kalabilme ihtimalini doğa bize çok sert gösterdi. Dayanışma halinde olup hiçbirimizin imtiyazlı olmadığını anlamalıyız.
HEP ÇABADAYDIK, HİÇ VAZGEÇMEDİK
◊ ‘Yargı’ dizisi üç yılda sana neler kattı?
‘Yargı’ya büyük minnet duyuyorum. Hayatın öre öre bize getirdiği her şeyi doğru okuduğumuzda, yapmayı arzu ettiğimiz şeyi daha kolay yapabilir hale geliyormuşuz. Mesela ‘Afara: Bir Arabesk Müzikali’ni yapmayı hep istiyordum.
‘Yargı’ henüz satılmamıştı. Ben ‘Afara’nın provasına başlamıştım, Ankara’ya gidip geliyor, arkadaşlarımla çalışıyordum. Senaryoyu okuduğumda da Sema’ya “Eren’i oynamayı çok istiyorum, bunun için menajerimi arayıp ricacı olacağım” dedim.
Ankara’dayım o ara, cast yapılmaya başlandı; Kerem (Çatay) ile Ali (Bilgin) Sema’yı aramışlar, “Biz cast’a başladık, bir oyuncumuz tamam” demişler, “Benim niye haberim yok” diye şakalaşmış Sema, “Kendisi Uğur Aslan, kocanız” demişler. O kadar mutlu oldum ki anlatamam. Buradan tek çıkarımım var, alnımı secdeden kaldırmasam yeridir. Şunu da göz ardı etmemek lazım; hep çabadaydık, Sema da öyle, ben de. Hiç vazgeçmedik.
◊ Üç sene boyunca bu kadar sevilen bir işte oldun, çıta o kadar yükseldi ki, bittiğinde olacaklar sana bir tedirginlik veya korku hissi veriyor mu?
Tuhaf bir korkuya da kapılıyorsun. Bu kadar iyi bir şeyin içerisinde olabilecek miyim, aynı zamanda birbirimizi çok seven bir ekibiz, hakikaten yatılı okul gibi benim için.
◊ ‘Yargı’ senin kendi önyargılarından sıyrılmanı sağladı mı?
Şunu net söyleyebilirim; depremden sonra her şeye başka türlü bakıyorum. Anda olmak önemliymiş. Bir de ben insanları zaten çok seviyordum, yine yaşadığım trajediden sonra anladım ki, insanları gerçekten çok seviyormuşum.
◊ ‘Afara: Bir Arabesk Müzikali’ de devam ediyor...
Evet, benim bireysel hikâyem üzerinden ilerliyor. Demin sohbetini yaptığımız konuların da içinde olduğu, hayat gibi bir müzikal... İnsanlara çok da birbirimizden farkımızın olmadığını anlatmaya çalışıyorum.