Nehir, Semiramis ile buluşup ona yalan söylediğin için özür diledi:
‘Kardeşim hariç ailemden kimse hayatta değil. Yakından benden kurtulursunuz, herkes kurtulur. Ben de kendimden kurtulurum.’
Azem, Piraye’nin evine gitti. Kapıda Ayça ile karşılaştı. Ayça’nın soğuk tavrına bir anlam veremedi. Piraye ile bir araya gelen Azem, sorunun ne olduğunu öğrendi:
‘Talip, eve gelip Ayça’ya her şeyi anlatmış. Böyle bir şey ona bile yakışmadı ama… Gidip anlatmış işte! Ayça da allak bullak oldu. Bana sordu, ‘doğru mu’ diye ben de tutuldum kaldım. Ne diyeceğimi bilemedim. O yüzden çağırdım sizi. Ne yapmak lazım şimdi?’
Piraye’nin sözleri Azem’de büyük bir üzüntüye neden oldu. Daha sonra Ayça ile bir araya gelen Azem onunla konuştu:
‘Benim gerçek adım Azem. Sabıkam var diye, kimse iş vermeyecek diye seni ve herkesi kandırdım. Özür dilerim Ayça. Hem öğretmenin hem dostun olarak yaşadığımız her şey çok güzel ve gerçekti, ismim dışında. Sana kendimi savunmayacağım, herkese karşı bunu yapmaktan çok yoruldum. Annene söylemiştim, kendisi değil ama hatıraları kötü bir adamım. Hiçbir hayat hikayesi tertemiz bir sayfa değil. Ben çok büyük hatalar yaptım, pek çok şeyden sorumluyum ama sana söylenen o korkunç şeyi ben yapmadım. Affet beni ve şunu da unutma ben seni çok ama çok seviyorum.’
Ayça’nın yanından ayrılan Azem, Talip’in yanına gitti. Karşısında Azem’i gören Talip büyük şaşkınlık yaşadı. Azem, Talip’e verdiği sözü tutup onu dövdü.