Dilan Çıtak: Birinin kızı olarak anılmak çok asabımı bozuyor!
Yeni şarkısı ‘Güllere Sor Beni’ ile dinleyicilerinin karşısına çıkan Dilan Çıtak Hürriyet'ten Hakan Gence'ye çok özel açıklamalar yaptı. İşte o röportaj...

Çok güçlü bir sese sahip, yaklaşık 10 senedir şarkılarını dinliyoruz. Bir yandan fırtınalı hayat hikâyesi de şarkılarıyla kapışır halde. “Hakkımda çıkan müzik ve magazine dair haberler birbiriyle yarıştı” diyor. Dilan Çıtak’la yeni şarkısı ‘Güllere Sor Beni’ için buluştuk. Nasıl yanlış tanındığını, hayatını, evliliğini ve müziğini konuştuk.
Dilan Çıtak üzerinde rahat bir eşofman takımıyla çekim için hazırlanıyor. Kıvır kıvır saçlarından insan gözünü alamıyor. Çok dobra, içinden geçen dilinde. Zaten kendini “Ben dürüstlüğün vücut bulmuş haliyim” diye tanımlıyor. Hayatının zorluklarını tüm samimiyetiyle anlatıyor. Başlıyoruz sohbete...
◊ Yeni şarkın ‘Güllere Sor Beni’ çıktı. Hikâyesi nedir?
Kadınlar çiçek, gül bekler. O gülleri alamadıklarını ve hak etmediklerini düşünüyorlarsa hiç öyle düşünmesinler. O gülü getirmeyen kişi sizden bu şarkıyla şöyle bir mesaj alsın: “Artık beni o getirmediğin güllere sorarsın.” Şarkı Azeri-Türk arkadaşlarımız Sheyh Ree ve Ozade’nin imzasını taşıyor.
◊ Gül bekleyen kadınlardan olduğunu söyleyebilir miyiz?
Kırmızı gül kalbimi büyük çalar, bazen kıro bir hareket gibi durabilir ama kimin getirdiğine bağlı.
◊ Şimdiye kadar beklediğin gülleri aldın mı?
Bazen aldım, gül olmasa papatya da oldu.

Yine tripli bir şarkı söyleyeceksem, trip atmayı damar söyleyerek sevmiyorum. Bir de tam benim dilime ve mizacıma yatkın bir şarkıydı.
◊ Giderli bir kadın mısın?
Yere burnum düşse almam. Olumsuz durumlardan etkilensem bile asla karşı tarafa çaktırmam, belli etmem ama içim içimi yer. Sonra sert patlarım, giderliyim.
◊ Seni ne böyle yaptı?
Galiba hayat beni böyle yaptı, yordu. Bunlar aslında psikiyatristimle görüştüğüm konular, insanların içinde oldukları ruh hali ve geçmişleriyle alakalı... Benim şu an hissettiklerimin geçmişle ilgili olduğunu düşünüyorum.
◊ “Beni hayat böyle yaptı” dedin. Hayat hikâyene baktığımızda yıllar sonra biyolojik babanın Türkiye’nin tanıdığı bir isim olduğunu (İbrahim Tatlıses) öğreniyorsun. Birlikte vakit geçirme şansınız oluyor. Ama sonra yine araya kırgınlık giriyor... Gördüğümüz kadarıyla fırtınalı bir hayatın var. Sen hayatını nasıl anlatırsın?
Trajikomik olabilir, gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum. Bir noktada artık deliliğe vurup gülmek gerektiğini düşünüyorum. Çünkü diğer türlüsünün bir ucu yok. Benim hayatım aslında zor, savaş dolu bir hayat... Bir kere insanların beyinlerinde beni hiç tanımadan bir Dilan tasviri oluştu. İçinde olmak istemeyip istemsizce içine girdiğim birçok konunun sanki başkarakteri benmişim ve bu karakteri de ben yazmışım gibi adlandırıldım. Ama aslında o hikâyelerin hiçbiri benim ruhumu yansıtmıyor. Bu senaryo yazılırken bana eğer sorsalardı, bu gerçekten başrolünü almak istemeyeceğim bir film olurdu.
◊ Kendini nasıl tanımlarsın peki?
Hayatında Dilan’ın olması bir insana verilebilecek en güzel hediye diye düşünüyorum. İki eli kanda olsa bir telefonla yanınıza gelecek belki de tek insanım. O yüzden bence Dilan’la dost olmak gerçekten şahane bir duygu. Hiçbir insanı ezmem, çalıştığım insanın kalbini kırmamak için elimden geleni yaparım.

Asla. Kime iyilik yaptıysam fazlasıyla kazık yemişimdir.
◊ Kendinde en değiştirmek istediğin özellik nedir?
Arkama bakmadan yürüyebilmek isterdim. Yaşadıklarımdan sonra arkama çok bakıyorum, halbuki devam et, önüne bak. Yolunda belki bir taş vardır, o taşı görürsün, üstünden atlayabilirsin. Ama ben hem arkaya bakıp arkada takılı kalıyorum hem de önümdeki taşı görmeyip ona takılıyorum.
◊ Hayatında bir şeyi değiştirme şansın olsa neyi değiştirirdin?
Varoluş sebeplerimden birini değiştirmek isterdim.

◊ İlk şarkını çıkarmanın üzerinden 10 sene geçti. Şarkıların sayesinde insanların seninle ilgili bir fikri oluştu. Sence en yanlış anlaşıldığın şey ne oldu?
Ben müzisyenim ama müzisyen olarak değil, sadece birinin kızı olarak anılmak benim gerçekten çok asabımı bozan bir konu.
◊ Bu süreçte hiç ünlü bir ismin kızı olmanın artılarını yaşamadın mı?
Başlarda hayır, sonra belki ‘Aramam’ projesiyle birazcık yaşamış olabilirim. Mesela senin geçmişini bilmiyorum, anneni, babanı tanımıyorum, sadece işinle ilgili bir fikrim var, herhangi bir önyargım yok. Ama benimle ilgili, daha beni tanımadan, insanların elinde koca bir data var. Müzikte 10 seneyi devirmişim, müzikalite olarak insanların beni yeteri kadar tanıyabileceği bir zaman bu. Ama hep müziğimin önüne geçecek başka haberler yapıldı, hakkımda çıkan müzik ve magazine dair haberler birbiriyle yarıştı. Ve magazin daha ağır basınca bu sefer müzik arka planda kaldı. Eğer benim magazin tarafım olmasaydı sadece müziğimle ve kendi rakiplerimle yarışacaktım. Şimdi rakiplerimle bile yarışamıyorum. Benim için büyük bir dezavantaj.
◊ Sence hak ettiğin yerde misin?
Saydığım sebeplerden dolayı olmak istediğim yerde değilim, daha çok çalışmam gerekiyor. İnsanlar iki çalışıyorsa benim beş kat çalışmam gerekiyor.
◊ Babanla barışmışken neden küstünüz?
O konuya girmek istemiyorum. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” diye bir laf var ya, sen doğru olduğun zaman yanlış olan bir yerde istenmezsin, bunun özeti bu.
◊ Biyolojik babanı bulduktan sonra onu yeniden kaybetmek seni nasıl etkiledi?
Ben zaten bir babamı kaybettim, Cem babamı. Benim için kayıp orada noktalandı. Sonrasında bir şeyi bulmadım da kaybetmedim de. Sadece önemli bir sanatçıyla tanıştım ve sonra tanışıklığımız orada noktalandı. Bu saatten sonra da böyle devam eder bu iş.
‘ROMANTİKTİ, PEŞİMDEN KOŞTU, TAV OLDUM’
◊ Yaşadıkların ilişkilerine ve erkeklere bakışına nasıl yansıdı?
Hiç yoğun bir aşk hayatım olmadı. Bugüne kadar üç erkek arkadaşım oldu. Üçüncüsüyle de evlendim zaten. Bekârken de çapkın değildim. Hep büyük bir sadakat duygum oldu. Kolay âşık olmam ama küçük bir ilgide, çok küçük bir nüans olduğunda kalbim kayar. 18 yaşında Cem babamı kaybettikten sonra da bende böyle bir açık olmuş olabilir.
◊ Eşin Levent de (Dörter) kalbine öyle mi girdi?
Romantikti, peşimden koştu. Kalbim de boştu, üstüme düşüp her şeyimi düşünüyordu. Ben de tav oldum.
◊ 2,5 senedir evlisiniz. Eşin de müzisyen. Aynı mesleği yapmanın çiftler için ne kadar güzel olduğu söylenir hep. Sizin için nasıl?
Benim de böyle mi söylemem lazım bilmiyorum. Ama ben dürüstlüğün vücut bulmuş haliyim. Zor aynı işi yapmak.
◊ Neden?
Fikir çatışmaları yaşanıyor. Ben, dediğim dedik çaldığım düdük bir tipim, o da aynı. Bizim en büyük kavgalarımız ondan çıkıyor.
Şu an öyle bir şey yok. Karnımda hamile bir kedi fotoğrafı paylaştığımda “Dilan hamile” diyorlar mesela. Küçük bir tartışmada da hemen boşanıyorlar haberi yayılıyor. O yüzden çok normal karşılıyor, aldırış etmiyorum. Bir de bizim küçük bir tartışmada bile birbirimizi Instagram’dan çıkarma olayımız var...
◊ Ama o zaman dedikodu çıkar tabii, çok normal...
Ben mesela bir tartışmada hemen WhatsApp’tan engellerim onu... O beni Instagram’dan engeller (gülüyor). Bir de çok nazar değiyor Hakan. O yüzden artık sosyal medyaya birlikte fotoğraflarımızı da koymuyorum.
‘YANINIZDA OLANLARIN KIYMETİNİ BİLİN’
◊ Pop söylüyorsun ama arabesk söylediğin sanılıyor. Bu algıyı yıkmayı başardın mı?
Bununla ilgili inanılmaz bir hikâyem var: Okan Bayülgen’le birbirimizi tanımadığımız dönemlerde bir gün Dada Salon için “Dilan çıksın mekânda, çok iyi ses, şu kişinin kızı” falan demişler. Okan da “Biz burada türkücü çıkarmıyoruz” demiş. Ama bir gün tesadüfen beni bir Fransız restoranın açılışında izledi. Yabancı bir repertuvarım vardı. Kulise gelip “Sen ne yapıyorsun? Sesine âşık oldum” dedi. Çalışmaya başladık. İnsanlar genelde benim evde halay çektiğimi düşünüyor, ki halay çekerim sorun yok ama kültür olarak gerçekten bunu taşımıyorum. Arabesk hissetmiyorum.
◊ Senden popstar olur mu?
Benden popstar olur ama doğru yatırımı, doğru şekilde, doğru yol haritasıyla yapmak gerekiyor. Benim hedefim de bu.
◊ Nasıl bir yol haritası çizdin kendine?
Benim hep yol haritam oldu. Plansız ilerlesem bugün Hakan Gence’yle röportaj yapıyor olmazdım. Hep beni biraz daha yukarıya taşıyacak bir hamlem var.
◊ Çok sağ ol. 35 yaşına gireceksin. Yolun yarısı derler. Sende neler değişti?
30 yaşına kadar yaşadıklarının pek farkında olmuyorsun ama 30’dan sonra ‘Ben eski Dilan değilim’ demeye başladım. Hayatın içinde bir şeyleri deneyimledikçe bunlar sana kırılma noktaları getiriyor. Mesela eskiden her şeye üzülürdüm. Artık kendimi soyutlamayı biliyor, üzüleceğim şeylerden uzak duruyorum. Magazinde çıkan haberler, yorumlar artık beni etkilemiyor. Okumuyorum, okusam da içine dalmıyorum. Onun dışında şunu söyleyeyim; kendimi hiç 34 gibi hissetmiyorum.
◊ Yarın bayram. Bayramlar sana ne ifade ediyor?
Anneannem ve dedem hayattayken benim için çok daha keyifliydi, onlarla kutlardık. O yüzden artık benim için pek eski tadı kalmadı. Şimdi bayramlar biraz hüznü, biraz büyüdüğümüzü, kayıplarımızı ve o eski neşenin tekrarlanamayacağını hatırlatıyor bana. O yüzden buradan şunu söylemek istiyorum: Yanınızda olanların kıymetini bilin. Eğer hayatta olan büyükleriniz varsa bayramı ailecek onlarla geçirmeye bakın.