◊ Peki, hiç kıskançlık kavgalarınız oldu mu?
Ahu S.: Kavgalarımızı olmadı. Suat gizli kıskançtır. Başka bir şeyden çıkarır. 3 gün önce bir şeye kafa takmıştır. Onun acısını çıkarıyordur.
Suat S.: Bunlar konuşulacak şeyler bile değil. Güvensizliğin getirdiği hiçbir şey olmadı hayatımızda.
◊ Nice 20 yıllarınız olsun...
Suat S.: 20 yıl önce de çok seviyorduk birbirimizi, âşıktık... İnşallah 40. yılda da aynı şeyleri söyleriz.
Ahu S.: Anlaştık, en az bir 20 yılımız daha var. Ege şimdi 18 olacak. Daha torun göreceğiz inşallah. Birini sadece anneniz, babanız, eşiniz, çocuğunuz olduğu için sevmemelisiniz. Bu kavramları bir kenara bırakıp karşınızdakini sadece sevebiliyorsanız işte o çok kıymetli.
◊ Çocuk olunca evlilik başka bir yere mi eviriliyor?
Ahu S.: Ege’den öncesi ve sonrası oldu hayatımızda. Suat bir gün sesi titreyerek bana döndü ve “Keşke emzirebilsem” dedi. Bu çok garip bir duygu.
Suat S.: Söylediği gibi kıskandım, keşke emzirebilseydim. Ege’miz maşallah şu anda mükemmel bir çocuk.
◊ Birbirinizi nasıl tanımlarsınız?
Suat S.: Sevgi ve aşkı ayırarak söylüyorum; en değer verdiğim şey aklı. İnanılmaz derecede onun aklına güveniyorum. Benden çok daha akıllı. Seçimleri, dünyaya olan bakışı, insanlara olan mesafesi ve anlama kabiliyeti... Herhangi bir şey olduğu zaman Ahu’ya soruyorum.
Ahu S.: Hayatta iyiliğe çok değer veriyorum. Suat’ı şöyle tanımlayabilirim; melek. İçinde asla kötü niyet barındırmaz. Herkesi kendi gibi görüp kabul eder. Mesela ben, herkesi olduğu gibi kabul etmekte zorlanırım. Suat, herkesi olduğu gibi kabul edebilir. Çok iyi bir eş ama en önemlisi ne biliyor musunuz? Suat çok iyi bir baba. Benim de çok iyi bir babam vardı. Onu kaybettiğimde hayattaki en iyi arkadaşımı da kaybettim. Hep “Eşim de çok iyi baba olsun” diyordum. Suat, hayatımda gördüğüm en iyi baba. O yüzden de benim için çok kıymetli.
◊ Evde kimin sözü geçiyor?
Suat S.: Ege’nin. Oğlumuzun sözü geçiyor.
◊ En uzun ne kadar ayrı kaldınız?
Ahu S.: 4-5 ay ayrı ayrı kalmışızdır. O da setten dolayıdır.
Suat Sungur: Daha dün akşam konuştuk. Ben “Çok hızlı geçti” dedim. Ahu, “Nasıl, 20 yıl hızlı geçer mi?” diye karşılık verdi. Yaşam öyle gidiyor zaten, bana çok hızlı geliyor. Belki yaş aldıkça insanlar bunları düşünmeye başlıyor. Oğlumuza bakıyorum, kucağımıza alıyorduk. Adam şimdi 1.90 boyunda oldu, eğilmezse öpemiyorum. Keyifli geçti 20 yıl. Çok aksaklık olsaydı hızlı gitmezdi sanırım. Şükürler olsun göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Ahu S.: 20 yıl dolu dolu geçti. Bana hiç hızlı gelmiyor. Mutluluğu da acıyı da tatlıyı da tatsızlığı da çok iliklerine kadar yaşayan bir insanım. 20 yıl tadına vara vara geçti. Hissederek ve asla pişman olmadan. İyi ki de öyle geçti...
◊ Sosyal medyada “Yıllar bizi deviremedi, biz yılları devirdik” dediniz. Yılların sizi devirmeye çalıştığı dönemler oldu mu?
Ahu S.: Tabii ki yaşadık, insanız. Kim ne yaşıyorsa siz de onun bir benzerini yaşıyorsunuz, sadece isimleri değişiyor. Bizim de zor zamanlarımız oldu. Birbirimizi yanlış anladığımız zamanlar... Mesleki kariyerimizde zorlandığımız ya da her şeyin çok iyi gittiği zamanlar oldu. Hayat böyle, bir şeylerin kıymetini anlamak için o acıyla da yüzleşmek gerekiyor. Ama evlilik kolay bir şey değil. Birlikte atlattık her şeyi. Çünkü hayat arkadaşıyız. Suat benim arkadaşım, dostum, candaşım.
Suat S.: Ne olursa olsun o zorlu dönemin içinden el ele geçtik. Bizim bir şansımız var; birbirimizi çok iyi tanıyoruz. Farklı görüşler olmaz mı, tabii ki olur. Ama saygımızı hiç kaybetmedik. Birlikte iyi kötü her şeyi atlattık.
Ahu S.: Bir matematiğimiz var. Aynı anda birlikte düşmedik hiç. Suat’ın düşeceğini hissettiğim an ayakta kalıp onu çektim. O da aynısını yaptı. Bir de Ege var. Evlat çok farklı bir şey. Bir şey olsa da çocuğunuzu düşünüyorsunuz ve diyorsunuz ki “Senin üzülmeye de vazgeçmeye de hiç öyle hakkın yok.” Yola devam diyorsunuz.
◊ Hiç çaresizlik yaşadığınız zamanlarınız oldu mu?
Ahu S.: Çaresizliğimiz olmadı üzgün günlerimiz olmuştur ama...
Suat S.: Herkes ne yaşadıysa biz de yaşamışızdır. Biri bana “Naber, nasılsın?” diye sorduğunda cevabım artık şöyle: “En az senin kadar iyiyim.” Yani sen yaşıyorsan, ben de onu yaşıyorum.