Yalnız bir çocukluk geçirdiğini ifade eden 48 yaşındaki oyuncu, "Biraz yalnızlığı tercih eden bir çocukmuşum, annem öyle söylüyor. Çünkü hem çocuk olup hem şişko olmak çok zor bir şeydi. Hacivat ile Karagöz’ün dünyası, dadı, falcı, külhanbeyi, mahallenin delisi bunların hepsini yaşadım, içinde büyüdüm. Çocukluğum kendi kendimi eğlendirmekle başladı. Bursa’ya borçluyum, çocukluğumun Bursa’sı çok renkli, çok katmanlıydı. Osmanlı da var içinde, Zeki Müren de var, Müzeyyen Senar da var, Güvercinler var, klavyeler var, Roman mahallesi var. O katmanların içinde büyüdüm. Şimdiki çocuklarımızın biraz şanssızlığı bu tip alaturka, insani ve geleneksel renklerden uzak büyümek zorunda kalıyorlar çoğunlukla şehirlerde. Sıkışıyorlar biraz. Ama onlarda da başka yetenekler çıkacak ortaya. 20-30 yıl sonra onlara teşekkür edeceğiz. Belki insan ömrünü 100 yılın üstüne çıkaracaklar buldukları şeylerle" açıklamasını yaptı.Mutlu bir insan olduğunu söyleyen Ata Demirer, "Şişman bir çocuk olmak, yalnız olmak. Yalnızlığın şöyle bir avantajı var, karşıya geçip gözleyebiliyorsun; kim ne yapıyor, ne ediyor? Gözlemek içgüdüsel bir şey. Öyle görüyorsun. Bu şekilde aranızda olacağımı o zaman hissettim. Şimdi sadece ses taklidi papağan gibi değil de, karşıdakinin davranış biçimi, ruh hali, verdiği tepkileri de görmek için galiba biraz empati duygusunun gelişmiş olması gerekiyor. İşimi çok seviyorum, çok mutluyum. Hayata çok şükrediyorum, hayat beni çok mutlu etti. Aslında ben mutlu bir insanım. Yani benim mutluluğum belirli bazı şeylere bağlı. Çok fazla bir şey değil, yeteneklerimi doğru aksettirebileceğim bir iş, o işin sonuçların seyretmek, o işlerden sonra başka bir işe hazırlanırken de sevdiğim coğrafyada yaşamak. Bir gün Karaköy’e yürüyüş yapmak, sevdiğim balıkçıdan balık almak, bazen denizde olmak, teknede olmak, dalış yapmak, köpeğimle oynamak, kuş yetiştirmek, seyahat etmek... Bunlar yetiyor bana. İnsan seviyorum, eve insan gelsin gitsin. Ve sağlık" dedi.