hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Ahu Yağtu ve Bülent Alkış: Burası hayat ve burada her şey mümkün

    Ahu Yağtu ve Bülent Alkış: Burası hayat ve burada her şey mümkün
    expand

    'Karanlıkta Komedi' ışıklar kapandığında herkesin gerçek karakterinin ortaya çıkışını anlatan komik bir dönem hikayesi. Başrol oyuncuları Ahu Yağtu ve Bülent Alkış ile bir araya geldik. Konu aşka gelince şöyle dediler: Burası hayat ve burada her şey mümkün. (Posta/Oya Çınar)

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Oyunun afişini gördüğümden beri ilk düşündüğüm şey “Ahu Yağtu ve komedi, nasıl yani?” oldu... TV’de sizi çoğunlukla cool, havalı kadın rollerinde izlediğimizden mi?

    Ahu Yağtu: Olabilir (Gülüyor) ama komedi yapmayı hep çok istiyordum. Bence oyuncu her türlü karakteri çıkartabilmeli. Şehirli bir kadını da köylü bir kadını da varoşlardan gelen bir insanı da. Neticede benim de işim bu.  Günlük hayatta da sizinle ilgili böyle bir algı var ama...

    A.Y.: Bence o görüntü bir fotoğraf karesinden ibaret. İnsanların kendi algısı diye düşünüyorum. Beni yakından tanıyan herkes çok sıcak ve samimi buluyor aslında.

    Geçtiğimiz yıl Bade İşçil “Fakiri oynamak için tipim müsait değil” demişti. Bülent Bey, siz tiyatrodan gelen biri olarak bu konuda ne düşünüyorsunuz?

    Bülent Alkış: Uç bir örnek olabilir ama son dönemde sürekli vücut geliştiren oyuncu arkadaşlarımız var. Bir esiri canlandırdığınızı düşünün. Esir bir adamda fiziken de bir çöküntü görmeniz gerek. Bu, hikayeye ve şartlara göre değişiklik gösterebilir ama çok altı çizili bir durum varsa fiziksel görüntü inandırıcılık açısından önem kazanabilir tabii.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Oyunumuz toplumun geçirdiği değişime tanıklık ediyor
    ‘Karanlıkta Komedi’ ne anlatıyor?

    A.Y.: Bir evde sigortaların atmasıyla, karanlıkta gelişen komik olaylar silsilesini izliyoruz. Karanlıkta karakterlerin gerçek yüzünün ortaya çıkışını, insanların bu kriz durumuyla nasıl baş etmeye çalıştığını anlatan bir oyun.

    B.A.: Peter Shaffer’ın yazdığı, defalarca oynanmış ve ödül almış bir oyun. Tam olarak yazarın ne anlatmak istediğini yakalayınca, çok zekice yazılmış olduğunu görüyorsunuz zaten.

    Aynı zamanda bir döneme ışık tutuyor değil mi?

    Kesinlikle! 60’lardan günümüze doğru gelen bir süreci anlatıyor. O zaman diliminde toplumun yaşadığı değişim sürecine, 60’lardaki cinsel eğilimlere, o farklılıklara da değiniyor. Sadece ışığın gidip gelmesi bile başka bir şeyi anlatıyor.

    Bülent Alkış: Herkesin tiyatroya dönmesinin tek nedeni var: Ekonomik kriz. Kimse gak guk demesin

    “Televizyon bitti” diyenler doğru mu söylüyor? Herkes tiyatroda...

     B.A.: Samimiyetle anlatacaksak bunun tek bir açıklaması var o da ekonomik kriz. Buna kimse ‘gak-guk’ demesin. Dürüst olalım kendimize. Yapılan işlerin birbirini tekrar etmesi de bir başka neden.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    A.Y.: Bir sürü parametre var aslında. Oyuncu arkadaşlarımız dizilerden sıkılmış olabilir. Ben kendi adıma uzun zamandır tiyatro yapmayı çok istiyordum gerçekten.

    Ahu Yağtu: Kötü yorumlardan etkilenmemeyi öğrendim
    Bir role “Evet” derken ya da sosyal medyada bir şey paylaşırken mahalle baskısı hissediyor musunuz?

    A.Y.: Yaşamın içinde hepimizin belli sorumlulukları var. Ama kendim zaten bu bilinçteyken hiçbir zaman “O ne der, bu ne düşünür?” diyerek hareket etmedim, etmem.

    Kötü yorumlar hiç etkilemiyor mu?

    A.Y.: Hayır, etkilenmiyorum. Daha doğrusu etkilenmemeyi öğrendim. Herkes bir şey diyor, herkes kendi algısını sana yansıtıyor ama hayat o şekilde ilerlemiyor.

    B.A.: Bizde yoğun bir baskı var. Bir şey yaparken ister istemez “Acaba?” diye düşünüyorsunuz. Ama hayatınızı da buna göre yönlendiremezsiniz. O zaman bu, sizin hayatınız olmaktan çıkıyor. Öyle bir linç kültürü oluştu ki herkes hayatla ilgili tüm kavgasını bir anda senin üzerine kusabiliyor. Diğer yandan çok hassas durumlar var. Bu kadar şehit vermişiz, bu acıyı da hep birlikte paylaşmayı bilmemiz gerekiyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kemal beni zor kandırır

    Pimpirikli bir anne misiniz?

    A.Y.: Hiç değilim. Tabii ki belirli hassasiyetlerim var ama o derece pimpirikli bir anne asla değilim.

    Sizce siz mi daha kolay bir ebeveynsiniz yoksa Cem bey mi? Hanginizi kandırmak daha kolay?

    A.Y.: Buna en iyi Kemal cevap verebilir (Gülüyor). Ama beni zor kandırıyor, onu söyleyebilirim. Biz o dengeyi korumaya çok dikkat ediyoruz. Eğer birlikte aldığımız bir karar varsa, o konuda Cem de taviz vermiyor ben de. Ama ufak tefek konularda küçük tavizlerimiz oluyor.

    Cem Yılmaz ile dost kalmayı, çekirdek aileyi korumayı nasıl başarıyorsunuz?

    A.Y.: Bence bu tüm ebeveynlerin sorumluluğu. Biraz karakterlerinizle alakalı. Dönüp baktığınızda ben Kemal için Ahu’yum, babası da Cem. Anne ve baba olarak bu dengeyi kurmamız ve korumamız gerekiyordu. Biz de bunu iyi başarıyoruz.

    Ahu Yağtu: Tutkulu Sınıf atlamaya çalışan bir ressamı oynuyorum
    Karakterlerinizden bahseder misiniz?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    B.A.: Harold, antikacı bir İngiliz. Biraz değişik bir abimiz (Gülüyor). Baskıcı, dediğim dedik bir karakter. Arkadaşlarıyla kurduğu ilişkilerde oldukça çıkarcı. Zaten antikacı olduğu için bir tüccar kafası var. Onun antikalarının antika olmadığının anlaşıldığı anlarda çirkefleşme hali bile başlı başına bir vaka.

    A.Y.: Ben bir ressamı canlandırıyorum. Tutkulu bir sanatçı. Eserlerini zenginlere satıp sınıf atlamaya çalışıyor. Ama biraz da ortalığı karıştıran, sevdiğini çok sahiplenen bir karakter. Eski sevgilisini onun yeni sevgilisinden geri almaya çalışıyor. Böyle çabaları olan bir kadın.

    Oyunda aşk da var. Aşk size ne ifade ediyor? Zaman içinde aşka bakışınız değişti mi?

    B.A.: Ben aşkı kadınların daha güzel ve yoğun hissettiğini bir o kadar da daha güzel ifade ettiklerini düşünüyorum.

    A.Y.: O nahifliği ve samimiyeti korumak, gerçekten kalbinin gittiği yere duygunu koymak çok önemli. Öte yandan yaş ilerledikçe aşka bakışınız muhakkak değişiyor. Bir kere daha farklı şekillerde tasvir ediyorsunuz. İlle de bir kadının ve erkeğin arasındaki aşktan da bahsetmiyorum. Çocuğunla da yaşıyorsun bunu, çok etkilendiğin bir sanat eseriyle de.

    Ahu Yağtu: İleride evlenebilirim neden olmasın!
    Ahu hanım, siz de anne olduktan sonra “Tamamen başka biri oldum” diyenlerden misiniz?

    A.Y.: Ben ona çok katılmıyorum. Yine kendim gibiyim. Olduğumdan çok başka birine dönüşmedim. Ama temel bazı şeyler var ki ister istemez onlarda değişiklikler oluyor. Öncelikleriniz değişiyor bir kere. Ya da eskiden daha yavaş bir insandım şimdi çok hızlı ve pratik hareket eden, planlı bir insan oldum.

    Yeniden evlenmeyi ve çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz?

    A.Y.: Ben hiçbir zaman, hiçbir konuda köşeli, keskin cevaplar vermeyi sevmiyorum. Çünkü hayatta her şey mümkün. Şu an olmasa da belki ileride olabilir, neden olmasın!

    B.A.: Ünlü bir sanat müziği şarkımızda vardır bununla ilgili çok güzel bir hikaye. Adam karısının cenazesinde tanıştığı birine aşık olup evlenir. Ben de Ahu gibi düşünüyorum bu konuda. Hayat hep akan bir şey, burası hayat ve burada her şey mümkün.

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow