*Yazının bazı bölümleri spoiler içeriyor.
Muhsin Bey, Eşkıya, Gönül Yarası... Türk sinemasının ölümsüzleşen filmlerinin yaratıcısı Yavuz Turgul, Av Mevsimi’nden 7 yıl sonra Yol Ayrımı ile beyazperdeye döndü. Pek tabii Şener Şen ile birlikte...Film, trafik kazasında ölümden dönen bir iş adamının dönüşüm hikayesini konu alıyor. Babasından devraldığı tekstil şirketini büyütmek uğruna kirli yollara sapan, ticari ahlakı hiçe sayan Mazhar Kozanlı, "sistem"in yetiştirdiği hırslı ve acımasız bir patron. Yemeğinden çıkan taş yüzünden emektar çalışanını harcayabilecek kadar... Ona biçilen aile babası rolünü “elalem”e karşı yıllardır başarıyla oynasa da eşine olan sevgisizliği, çocuklarına ve torunlarına karşı ilgisizliği davranışlarıyla onu ele veriyor. İdeallerinden vazgeçip aile şirketinde kendilerini babalarına beğendirmek için özveriyle çalışan Defne ve Barlas en ufak bir hatada ya da yerine getirilmeyen bir talimatta delici bakışların, sakin ama keskin azarların hedefi oluyor.Mazhar Bey’in vicdani duygulardan arınmış kirli ruhunun derinlerinde bir anne figürü saklı. Firdevs Kozanlı, (Çiğdem Onat) bu tekstil imparatorluğunu yıllarca eşinin gölgesinde yönetmiş, hala kendini tahtın gerçek sahibi gören, güçlü, otoriter bir ‘sistem’ kadını. Annesi ile sürekli bir çatışma halinde olan Mazhar Bey’e göre Firdevs Hanım, patronun gölgesindeki akıllı kadın rolünü oynamaktan hiç bıkmıyor. Oğlunun “iyiliği” için, oğluna karşı başlattığı savaşın ailede açacağı yaraları göremiyor. Çünkü aslolan ‘düzen’i korumaksa, bu uğurda karşınıza çıkan engelleri -oğlunuz da olsa- yok etmek mübah değil mi?
Peki ya karşı kıyıdakiler? Asgari ücretin bile altında çalıştırılan, alın terine el konulan, sesleri çıkınca da sistemin dışına itilen işçiler... Emine (Nihal Yalçın) işte onlardan biri... Sanayi Devrimi’nde İngiltere’deki "makine kırıcılar’ın" filmdeki uzantısı. Uğradığı haksızlığa karşı susmuyor, korkusuzca haykırıyor patronunun yüzüne. Yardım dilenmiyor, merhamet beklemiyor, adil bir düzen istiyor sadece. Karşısında gördüğü ise koca bir duvar...“Bu imparatorluğu sen kurmadın ki sen dağıtasın...” Gün geliyor, o duvar yıkılıyor. “Yeni hayat”ın kapıları açılıyor. Mazhar Bey geçirdiği trafik kazası sonrası -birden- hayatının günahlar ve yalanlarla kuşatıldığını fark ediyor. Çocukluk özlemini, bilinçaltında yitirdiği insani duygularını hatırlıyor. Doğanın mucizevi gücünü ilk kez gözlemliyor, çalışanlarına ilk kez hal hatır soruyor, yüzüne bile bakmadığı Emine’nin peşine düşüp hatasını telafi etmeye çalışıyor. “Proje” olarak gördüğü aile hayatını terk ediyor. Ve sonunda eşini ve çocuklarını çok kızdıracak bir karar alıyor. Ama en çok da annesi Firdevs hanımı... Bu aile savaşını kim kazanacak? Düzen mi, vicdan mı?“Ben nasıl aşık olunur bilmem ki!” Filmin en dinamik, en renkli karakteri Mazhar Bey’in Mekteb-i Sultânî’den okul arkadaşı ‘kavanoz’ lakaplı Altan... “Birinin derdi rakamlar, ötekininse şiirler” olan bu birbirinden çok farklı iki eski dost, yıllar sonra Mazhar’ın yol ayrımında buluşuyor. Hayatın özünü yıllar önce keşfeden ve onu doyasıya tadan Altan, geç de olsa yeni hayatına uyanan Mazhar’ın yol göstericisi oluyor.Usta oyuncu Rutkay Aziz’in canlandırdığı bu karakter aslında gerçek bir kişi. Şener Şen ile Yavuz Turgul’un ortak arkadaşı. ‘Kavanoz’un serüvenlerini filmleştirmek isteyen Turgul’un bu düşüncesi zamanla evrilmiş ve Altan karakteri Yol Ayrımı’na ilham kaynağı olmuş.