Welles: Gül bahçesinde yatan köpek
Bugün Orson Welles'in doğum günü. 6 Mayıs 1915'te doğan sinema tarihinin ele avuca sığmaz dahisini elbette unutmadık. Ancak bir dostunun dediği gibi, "bir Orson Welles yeterlidir. İkincisi kuşkusuz uygarlığın sonunu getirir."
"Orson Welles çocuk yüzlü bir dev, dalları kuşlarla dolu büyük bir ağaç, ipini koparıp gül bahçesinde yatan bir köpek, çalışkan bir haylaz, akıllı bir soytarı, insandan kaçan bir hümanist, sınıfta dalga geçen üstün bir öğrenci, işine geldiği zaman sarhoş gibi davranan bir taktik ustasıdır."Jean Cocteau
Daha 25 yaşında hayatı sıradanlaşmaya yüz tutan bir adam kariyerinde en fazla ne kadar ilerleyebilmiştir sizce? Sinemanın müstesna şahsiyeti Orson Welles, yaşıtlarının kendilerine bir yol tayin etmeyi tasarladıkları evrede, birçok alanda kendini kanıtlamayı çoktan başarmış bir dahi olarak niteleniyordu.
Sinemayı, 'bir çocuğun sahip olabileceği en güzel oyuncak' olarak tanımlayan Welles'in 25 yaşında çektiği 'Yurttaş Kane' (Citizen Kane) filmi, aradan geçen onca yıla karşın birçok eleştirmen tarafından tereddütsüz ilk sıraya konur en iyi film listelerinde.
'Yurttaş Kane'
Hollywood'un kapılarını ardına kadar açarak buyur ettiği Welles'in ilk filmi olan 'Yurttaş Kane'de yaptığı, sinemanın o zamana dek geliştirdiği tüm anlatım olanaklarını, kamera hareketlerini, özel mercek kullanımlarını, ışıklandırma yöntemlerini, açı kullanımı ve çerçevelemeleri iyice özümlenmiş bir tavırla filminde yeniden kullanmaktır.
Sinema tarihinin en ünlü ve belki de en iyi filmini çeken Welles, gerçek bir sinema dahisinin, zamanın ilerisinde bir sanatçının yazgısını yaşamış, yığınlara pek sevimli gelmeyen, içerdiği yeniliklerle seyirciyi de yapımcıyı da şaşkına çeviren filmleriyle sistemin içinde kendine yer bulamamış ve ilk fırsatta dışlanmıştır.
Yapmadığı iş yok
Welles, uğraştığı diğer işlerin dışında İrlanda ve ABD'de tiyatro sahnelerinin yıldızı oldu, oyuncuların siyah olduğu bir 'Macbeth' uyarlamasının yapımcılığını üstlendi, başka bir oyunda Sezar'a faşist bir üniforma giydirdi, dergilere yazdığı yazıların yanı sıra, Shakespeare üzerine bir ders kitabı yazdı, Shakespeare prodüksiyonlarının ses kayıtlarını yaptı, radyoda 'The Shadow' şovunun 'Çikolata Puding' karakterine sesiyle hayat verdi, Mercury Tiyatrosu'nu kurdu, Mercury Tiyatrosu'nu radyoya taşıdı, piyano çaldı, pop müziğe bulaştı, resim yaptı ve hepsinden öte insanları, Marslıların dünyayı ele geçirdiğine inandırdı!
Arkadaşları ile 2 bin dolarına bahse girerek Rita Hayworth'u tavlayacağını iddia etti. 2 bin doları kazanmakla yetinmedi, beş yıl boyunca 'Gilda'yla evli kaldı.
Adam olacak çocuk!
George Orson Welles, 6 mayıs 1915 tarihinde Kenosha-Wisconsin'de dünyaya gelir. Babası ileri fikirleriyle tanınan mucit ve imalatçı Richard Head Welles, annesi ise piyanist Beatrice Ives'dır. İki yaşında okumaya, yedi yaşında Ravel ve Stravinsky çalmaya başlayan, 10 yaşında ise Shakespeare'i hatmettiği söylenen Welles, tam bir harika çocuk olarak büyür.
Altı yaşındayken anne ve babası ayrılır. Sekiz yaşında annesini, 13 yaşında babasını kaybeder. Babası sayesinde tiyatro oyuncuları ve sporcularla tanışma fırsatına kavuşur. 11 yaşına geldiğinde dünyayı iki kez dolaşmıştır bile.
Oyunculuğa 1931'de Dublin'deki Gate Tiyatrosu'nda Hamlet oynayarak başlar. Abbey Tiyatrosu'nda sahneye çıktığı İrlanda'da bir yıl kalır. İspanya ve Fas turnelerinden sonra Chicago'ya döner. 1934'te Woodstock'ta bir tiyatro şenliği düzenleyen Welles, iki yıl sonra siyahlardan oluşan bir oyuncu kadrosuyla 'Macbeth'i sahneler.
Mercury Prodüksiyon ve Marslılar
Jack Moss ile ortaklaşa kurduğu Mercury Productions Inc. ile Welles, artık işlerinin merkezinin Hollywood olacağını duyurur adeta. 30 ekim 1938'de radyoda yayınladığı ve Marslıların dünyayı ele geçirmesini konu alan Mercury Tiyatrosu yapımı 'War of the Worlds' ile binlerce insanın paniğe kapılmasına neden olur. Aslında, iletişim araçlarının etki gücünü ayan beyan ortaya koyan ilk örneklerden sayılan bu hadise, Welles'in zekasını da betimler.
Format olarak ciddi bir haber programının yayını gibi kurgulanan oyun sırasında, birden araya girilerek Marslıların New Jersey'e saldırdığı açıklanır. Bunun oyunun bir parçası olduğunu anlamayan birçok ABD'li paniğe kapılır.
"Bayanlar baylar, bu şimdiye kadar gördüğüm en tuhaf şey. Şu anda karşımda tasvir edemeyeceğim kadar acayip bir yaratık duruyor. Bir ayı kadar iri olan bu varlığa bakmamak için kendimle savaşıyorum."
Welles'in cümlelerini duyan ve bunun bir radyo oyununun parçası olduğunu hatırlatan mesajlarını kaale almayan binlerce kişi o gece, tanrının kendilerine bir mesaj yolladığını düşünür. Welles, bu sayede tüm ABD tarafından tanınan ünlü bir kişi haline gelir ve Hollywood'un kapılarını ardına kadar açar.
Welles Hollywood'da
Ekranın kendisine sunacağı imkanların sınırsız olduğunu bilen Welles tiyatrodan sonra sinema dünyasına yönelir. Bir taraftan radyo şovu için her hafta New York'a giden Welles, Hollywood'daki ilk prodüksiyonuna başlamadan önce kameramanlardan ışıkçılara kadar film stüdyosunda görev alan herkesten ders alır.
25 yaşında yönettiği 'Yurttaş Kane' hala çoğu sinema eleştirmenleri ve anketler tarafından gelmiş geçmiş en iyi film olarak gösterilmektedir. Ancak film büyük beğeni uyandırmasına rağmen yeterli gişe hasılatı gösteremez.
Filmin anlam ve önemi yıllar sonra anlaşılacaktır. Kuşkusuz bunda Welles'in filmde hayatını gözler önüne serdiği basın devi Hearst'ün, filmin dağıtımını baltalamak için gösterdiği kartelüstü çabanın payı büyüktür. 1950'lerin ilk yarısında daha özgürlükçü bulduğu Avrupa'ya giderek düşük bütçeli bağımsız filmler çeker.
Tüm hayatı boyunca, üretmeye aksatmadan devam eder, öldüğünde tamamlanmamış yüzlerce projesi olduğu söylenir.
Welles'i anlatmak kolay mı?
"Dünya'da iki tür insan vardı; verenler ve isteyenler, verip vermemek umurlarında bile olmayanlar ve isteme yürekliliğini gösteremeyenler. Belki de istemeye cüret edip ne istediğinden asla emin olmayanlar..."
"Kabil'den bu yana binlerce yıl geçti dostum ve cinayet hala genellikle amatörlerin elinde olan bir iş. Hayatta kaybedenler gece avına çıkmaya başlıyor." (Bay Arkadin)
"İtalya'da 30 yıl boyunca Borjiyalar vardı. Yani savaş, kıyım, cinayet... Ama Mikelanjelo, Leonardo ve Rönesans da aynı dönemde var oldular. İsviçre, 500 yıl boyunca demokrasi ve barışı yaşadı. Ne yaratabildiler? Sadece guguklu saat!" (Üçüncü Adam)
Yönettiği filmler
1984: The Spirit of Charles Lindbergh
1978: Othello
1975: F for Fake
1972: The Other Side of the Wind
1971: London
1970: The Deep
1969: The Southern Star
1968: The Immortal Story
1968: Vienna
1965: Chimes at Midnight
1963: The Trial
1962: No Exit / Sinners Go to Hell
1961: David and Goliath
1958: Touch of Evil
1955: Mr. Arkadin
1952: The Tragedy of Othello: The Moor of Venice
1949: Black Magic
1948: Macbeth
1948: The Lady from Shanghai
1946: Stranger
1942: Journey Into Fear
1942: The Magnificent Ambersons
1941: Citizen Kane
1938: Too Much Johnson
1934: Hearts of Age
Yapımcılık yaptığı filmler
1970: The Deep
1955: Mr. Arkadin
1952: The Tragedy of Othello: The Moor of Venice
1948: Macbeth
1948: The Lady from Shanghai
1944: Jane Eyre
1942: Journey Into Fear
1942: The Magnificent Ambersons
1941: Citizen Kane
1938: Too Much Johnson
Senaryosunu yazdığı filmler
1984: The Spirit of Charles Lindbergh
1978: Othello
1975: F for Fake
1972: The Other Side of the Wind
1972: Treasure Island
1971: London
1970: The Deep
1968: The Immortal Story
1968: Targets
1966: The Bible
1965: Chimes at Midnight
1963: The Trial
1958: Touch of Evil
1955: Mr. Arkadin
1952: The Tragedy of Othello: The Moor of Venice
1949: The Third Man
1948: Macbeth
1948: The Lady from Shanghai
1947: Monsieur Verdoux
1946: The Stranger
1942: Journey Into Fear
1942: The Magnificent Ambersons
1941: Citizen Kane
1938: Too Much Johnson
1934: Hearts of Age
Sıradaki Haber