Sinema ve mimarinin tarihsel birlikteliği
Filmin içerisinde geçtiği dönem her açıdan önemlidir. Yönetmen kıyafetten makyaja, dönemin yaşam tarzından insan davranışlarına kadar her detayı bilmeli ve filmini ve karakterlerini bu etkenlere göre oluşturmalı. Ama bir alan var ki sinemanın onunla özel bir bağı var; mimari! Sinema ve mimarinin birlikteliği kamera açıldığından beri kayıt altında.
Mimarlık ve sinema, mekanı kullanarak insanları etkileme hatta onların yaşamlarını değiştirme gücüne sahip sanat dallarıdır. Bu iki sanat dalından sinema için, yıllar önce bir sinema düşünürü ana iki öğesinin “mekan ve zaman” olduğunu söylemiş.
Bir filmin ipucu: Kent manzaraları
Sinemanın ve televizyonun insan hayatını büyük oranda etkileme gücü ile mimarinin hayatımızdaki önemi düşünülecek olursa, bu öğelerin bir arada, duyguyu ve olayları yansıtmada kullanılmasının doğru bir seçim olduğu yadsınamaz. Zaten 1800lerin sonlarından beri bir çok örnekte mimari kullanımının en etkili silahlardan biri olduğunu görebiliyoruz.
Tiyatro sahnesinde ortaya konan kurgu dekorla desteklenirken, sinemada mekanlar kullanılarak desteklenir. Kimi zaman hangi yıllarda yaşadığımızı mekanların stilinden anlarız, kimi zamansa yaratılan mekanların bizde bıraktığı hislerden karakterin analizini yaparız. Böyle birçok amaç için mimariyi oldukça etkili kullanan yönetmenlerden ve filmlerden bazılarını tarihsel süreç içerisinde ele alalım.
Dışavurumcu Alman sinemasından mimari göndermeler
1927 yapımı Alman dışavurumcu, bilimkurgu filmi Metropolis gelecekte ikiye ayrılan insan türünü, mükemmel şehir tasviriyle seyirciye aktarır. Makinelerin dünyası, başlangıç sahnelerinde müthiş ışıkları ve ezici büyüklükleriyle görünen binalar, çok yükseklerden giden yollar ve benzeri birçok tasvir, filme olağanüstü bir mekan anlayışı getirir.
Robert Wiene’ın, 1920 yapımı filmi Dr. Caligari'nin Muayenehanesi korku filmlerinin ilk örneği olarak gösterilir. Bir uyurgezere Dr.Caligari tarafından işletilen cinayetleri konu alan filmde açılı duran duvarlar, açılı vuran gölgeler tasvir edilen mekan dönemin içinde bulunduğu durumu ve filmdeki kasveti yansıtır. Özellikle devlet yapılarındaki (hemen hemen filmdeki tüm yapılardaki) çarpıklıklar birer göndermedir.
1940 ların Amerikan sinemasında görkemli yapıtlar
1941 yapımı Yurttaş Kane filminin yönetmeni Orson Welles, açılışı can sıkıcı bir mekan olan (ki Kane'in dudaklarından Rosebud kelimesi dökülerek öldüğü sahneye hazırlıktır) şatoyu, uzak bir çekimle güç simgesi halinde göstermeye çalışarak yansıtır. Welles tüm film boyunca, hava çekimleri ve alttan çekimlerle o iktidarı vurgular, mekan ve açıları konuyu ve zamanı destekleme açısından oldukça başarılı kullanır.
Sokakların tüm çıplaklığı İtalyan yeni gerçekçiliğinde
2. Dünya Savaşı'ndan yenilgilerle ve yıkık bir şekilde çıkan İtalya, büyük buhranlara, açlığa ve yoksulluğa sürüklenmişti. Ülkenin bu halini tüm dünyaya göstermek isteyen İtalyan yönetmenler kameralarını alıp sokağa çıktılar. Tüm gerçekliği kayıt altına almak isteyen yönetmenler sefalet ve açlığı şehrin yıkık dökük görüntüleriyle verir, oldukça etkileyici olan bu sahneler savaşın sonuçlarını, yaşamların nasıl etkilendiğini binaların tasvirleriyle gösterir. İnsanlar da binalar gibi yıkık döküktür. Kent gibi aileler de paramparçadır.
Ödülleri silip süpüren film Muhteşem Gatsby de bir mimari akım: Art Deco
Art deco, 1920'lerden sonra özellikle mimaride görülmüş bir sanat akımı. Art nouveau'nun hemen ardından gelen bu akım, ondan farklı olarak el emeğine değil, sanayiye dayalıdır ve desenleri geometriktir. Art nouveau'da olduğu gibi gotik süsleme öğelerinden yararlanılır. 1930'lardan sonra mimarların mimariyi süsten ayırmak istemeleri ve süslemeyi değil işlevselliği savunmalarıyla son bulmuş; fakat 1960'lı yıllarda yeniden itibar görmeye başlamıştır.
Filmin her sahnesinde orada
Canlı renkleri, büyük ve şaşalı objeleri ve lüks öğeleri içeren Art Deco stili, konusu itibariyle Muhteşem Gatsby filmi için adeta biçilmiş kaftan. Filmin afişi de dahil tüm sahnelerinde egemen olan mimari stil; filmin konusunu, yaşanan hayatları ve dönemi destekleyici niteliktedir ve her sahnede kendini gösterir.
Film, 2014 Akademi Ödülleri'nde 'En İyi Kostüm Tasarımı' ve bütünleştiği mimari akım Art Deco sayesinde 'En İyi Yapım Tasarımı' dallarında Oscar Ödülü kazandı.