Djam: 'İnsan'lığa bir güzelleme
"Beni mezarıma dik gömün" diye feryat etti genç adam kendi mezarını kazarken. Banka elinde avucunda ne varsa almıştı. Parasıyla birlikte inancını da, umudunu da... Bir mikrodalga fırın, bir cam vazo, bir masa saati... Bankanın tavernaya yolladığı icra memurları haczettikleri malları nakliye aracına yükletti. Djam'ın isyanı ürküttü onları. Arkalarına bile bakmadan kaçtılar. "Bırak duvarlar onların olsun, biz şarkılar söyleyeceğiz" dedi Kakourgos üvey kızına... "Biz birlikte olacağız..."
Kamera 2016 yılının Midilli Adası'nda kayıtta... Yıllardır ekonomik krizle boğuşan Yunanistan büyük buhranda... Yoksulluğun giderek tırmandığı, emekli maaşlarının neredeyse yarı yarıya kesildiği, devlet kurumlarının yok pahasına satıldığı, elini kolunu bankalara kaptırmış bir halkın tüm umutlarını yitirdiği dönem... Adada ne iş var ne de turist... Taverna işleten Kakourgos her adalı gibi bir denizci aynı zamanda. Dış görünüşüyle bizim eski İstanbul kabadayılarından biri o... Ama sert mizacının kıvrımlarından insanlık süzülen...
Kapısına dayanmak üzere olan haciz memurlarını beklemek zorunda olan Kakourgos üvey kızını bir görevle Türkiye'ye yollar. Djam "amca" dediği üvey babasına ait teknenin yeniden çalışması için gerekli olan parçayı İstanbul'da yaptıracak, dönüşte de yıllar önce ölen faşist dedesinin Kavala'daki evine uğrayıp annesinden kalan hatıraları yanına alacaktır.
-Dedenin mezarına mı işiyorsun?
-Müzik ve özgürlüğü yasaklayanların üzerine işiyorum.
Djam... Hayattan müzik yoluyla zevk almasını bilen, zorlukların üstesinden yine müzikle gelen, haylaz, deli dolu bir genç kız. Onun ruhunun derinlerinde yatan anne özlemini gözlerinde okuyabiliyor, sevgi dolu kalbinin heyecanla atışını duyabiliyor, yaşama sevincini hissedebiliyorsunuz.
Avril... Acılı ve öfkeli bakışlarında sanki bir sır saklı. Tek bildiğimiz Gaziantep'teki Suriyeli mültecilere yardım etmek için Fransa'dan yola çıktığı erkek arkadaşı tarafından soyulduğu. Beş parasız kaldığı İstanbul'da karşılaştığı "bitirim" Djam onun kolu kanadı.
Bu ikilinin İstanbul ve Yunanistan macerasına eşlik eden çok katmanlı bir ses var. Rembetiko...
-Şarkı söyleyen sen miydin?
-Hayır içimdeki sürgün söylüyordu.
Rembetiko Büyük Mübadele yıllarında ortaya çıkan, Türk ve Yunan müziğinin birlikte harmanlandığı halk müziği türü. Acılarını içine akıtan, en oynak şarkılarında bile derin keder saklı olan 2 kardeş ulusun ortak sesi. O kadar tanıdık ki... Ellerinde "bağlamadaki", "Aman Doktor"u da "İzmir'in Kavakları"nı da aynı acıyı duyumsayarak söyletebilen... Film boyunca hayatın kalbine dokunan şarkılarla gülüp eğlenirken bir yandan da yüreğinizde derin bir sızı duyuyorsunuz. Başkalarının kederinin içinize aktığını hissediyorsunuz.
"Çingene Kral"dan deliliğe yeni bir övgü
Djam ile Avril'in bu müzik dolu yolculuğunu anlatan isim Cezayir'de doğan, 13 yaşında köyünden ayrılıp Paris'in yolunu tutan Çingene yönetmen Tony Gatlif... "Müzik filmin omurgasıdır" diyen bir müzisyen... Filmlerinde kendi gibi göçmenlerin, toplum dışına itilmişlerin, ezilenlerin dünyasını, yoksunluğu ruhundan taşan müzik yoluyla anlatıyor. Ama en çok da kendi kültürünü... Çingenelerin dünyasını...
2004 yapımı "Sürgündekiler" ile Cannes'da En İyi Yönetmen ödülüne uzanan Gatlif, son filmi Djam'ın dünya prömiyerini 25 Mayıs’ta yine Cannes Film Festivali’nde yaptı. Ünlü yönetmen bu filminde Yunanistan'ı vuran ekonomik krizin toplumda açtığı yaraları anlatırken bir yandan da paradoksal olarak Suriyeli mültecilerin batık Yunanistan'a yaptığı "umut dolu ölüm yolculuğu"nu çarpıcı görsellerle kadrajına alıyor.
"Geldiğim yerde sevmek nedir bilinir.
Üzüntü maskelenir ve eğlenilir."
İnsani duyguların peşine düşen, yüreği ile film çeken, "delilik"i yücelten Gatlif, "Benim için sinema insanları yolculuğa çıkarmaktır, ama organize olmayan bir yolculuğa" diyor. Her filmi gibi Djam da işte böyle bir yol öyküsü... Kökenlerden, dinlerden bağımsız bu içsel yolculuk sırasında, oturduğunuz koltukta göbek atmamak için kendinizi zor tutarken ansızın gözyaşlarınızın yanağınızdan süzüldüğünü fark edebilirsiniz. Cümbüş Cemaat'in de aralarında olduğu Türk müzisyenlerin de yer aldığı filmin Türk ortak yapımcısı ise Suzan Güverte. Filmin Türkiye’de 'Aman Doktor' adıyla gösterime girmesi planlanıyor.
Yönetmen: Tony Gatlif
Oyuncular: Daphne Patakia, Simon Abkarian, Maryne Cayon, Kimon Kouris
Süre: 97’
IMDB Puanı: 7,2