49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali
Bu yılki teması "Mizah, Muhalefet ve Demokrasi" olarakbelirlenen festival kapsamında "Mizah Zirvesi" düzenlendi.
49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında "Mizah Zirvesi"ne katılan mizah yazarı ve karikatürist Cihan Demirci, "Mizahın anlaşılabilmesi için dava açan insanlarda da mizah zekası olması gerekiyor, mizahı anlaması gerekiyor. Mizahın anlaşılmadığı yerde hakaret sayılarak dava açılması kolaydır." dedi.
"Haşarı, ele avuca sığmaz bir sokak çocuğu"
Antalya Kültür Merkezi Perge Salonu'ndaki zirvenin "Mizah Derken" adlı ilk oturumunda konuşan mizah yazarı ve karikatürist Cihan Demirci, mizahı, "haşarı, ele avuca sığmaz bir sokak çocuğu" diye nitelendirdi.
Mizahın başlarda eğlence içeriğiyle ortaya çıktığını anlatan Demirci, mizahçının çağlarca iktidar gücüne karşı gedikler bulduğunu ifade etti. Mizahın eğlendirmek, güldürmek ve düşündürmek ayakları olduğunu belirten Cihan Demirci, "Türkiye'de mizah üzerine ise çok kafa yorulmamıştır. Sokak çocuğu yapısı nedeniyle ne yazık ki daha yeni yeni akademisyenler teorik olarak inceliyor mizahı." dedi.
Mizahın Anadolu topraklarında Nasrettin Hoca ile başlayan 800 yıllık bir geçmişi olduğunu anlatan Cihan Demirci, Nasrettin Hoca'nın gerçek hikayesinin ise yeterince bilinmediğini kaydetti. Gerçek hikayeyi anlatmak istediklerinde ise tepkiyle karşılaştıklarına değinen Demirci, şöyle konuştu: "El yazması belgelerle yüzyıllar öncesinden gelen çalışmalara bile 'Kafamızdaki imajı bozmasın, o Hoca'ya devam edelim' diyen bir yapımız var. O yüzden mizah bu toplumda güçlüklerle karşılaşıyor. Mizah akılla ilişkili bir sanattır. Aklın bir köşeye atıldığı, önemsenmediği, bizim gibi akla ziyan, akıldan ve bilimden ışık almayan, içine düştüğümüz şu anda uhrevi dünyaya yolculuk olarak belirsiz bir noktaya yol almış bir ülkede mizahın işi zor. Siyasi mizah yok oldu gibi bir şey. Şu anda çok mizahçımız yok, karikatürcü sayısı azalıyor. Bizim gibi 60'lı yıllarda doğan karikatürcülere başka değerler bulaştı. Biz başka bir Türkiye'de büyüdük. İnsani değerlerin yüksek, daha dürüst, daha temiz bir ülkede büyüdük. Evet anarşi vardı. Ama o anarşik ortamda bile Türkiye yolunu bulabilirdi, karanlığın içinden çıkabilirdi, böyle bir umut vardı. Ama 1980 darbesi ile bu umutların önünü kestiler. Dümdüz ettiler. Dolayısıyla 32 yıllık süreçte mizahımız farklı bir noktaya geldi"
Cihan Demirci, karikatür ve mizahtan uzaklaşan toplumların "vahşi ve kaba" haline geleceğini savundu. Bu tip toplumlarda özellikle kadınların yaşamasının zorlaşacağını belirten Demirci, mizah dergilerine en çok ilgi gösterenlerin ise kadınlar olduğunu ifade etti.
"Siyasi mizah yok, çünkü siyasi bir kitle yok"
Mizah dergisi çizerlerinden Güven Bilge, mizah dergisi okumaya Leman ile başladığını anlatarak, 90'ların ilk yarısında bir tabu olarak sert bir cinsel mizah yapıldığını, ailelerin o yıllarda çocuklarına mizah dergisi okutmak istemediğini anlattı.
90'ların ikinci yarısından itibaren ise psikolojinin mizaha girmeye başladığını, sert çizgilerin yerini daha naif çizgilerin aldığını belirten Bilge, karikatürlerde ise basit anlık ruh hallerinin anlatılmaya başlandığını ifade etti.
Deneyimli mizah çizerlerinin genç çizerleri siyasi mizah yapmadıkları için eleştirdiğine dikkat çeken Bilge, "Siyasi mizah yok, çünkü siyasi bir kitle yok. Dergilerde ortalama benim yaşımdaki insanlar yazıp çiziyor. Evde oturup çizgi film izleyen insanlardık, bizim de politik bilincimiz bu kadar." dedi.
"Mizahın felsefesi"
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Şenol Bezci, "Mizahın felsefesi" başlıklı konuşmasında, mizahın yüzyıllardır insan hayatının içinde olduğunu, bugün ise kabul gören, onaylanmış bir teorisi olduğunu kaydetti.
Mizahın muhalefetten yana olduğunu belirten Bezci, muhalefetin ise sadece politik bir kavram olmadığına dikkati çekti. Gerilim, kutuplama, çekişme, karşı olma ve karşı koymanın muhalefet anlamına geleceğini vurgulayan Bezci, mizahın gerçeklik algısına muhalefet ettiğini söyledi.
Bütün ulusların en çok güldüğü konuların başında bir kişinin düşmesinin geldiğini de anlatan Bezci, düşmenin beklenmez, rahatlama sağlayıcı ve ayakta kalana üstünlük sağlayan bir yönü olduğuna işaret etti.