26 belgeselle Türkiye panoraması
1-6 Haziran'da gerçekleşecek DOCUMENTARIST 6. İstanbul Belgesel Günleri'nin "Türkiye Panorama" bölümünde bu sene 26 film yer alıyor.
DOCUMENTARIST, Türkiye'nin genç kuşak belgeselcileri için platform olma işlevini sürdürüyor.
110'u aşkın filmin başvuru yaptığı festival programının Türkiye Panorama bölümüne, beşi yurtdışından olmak üzere 26 film seçildi.
Bunların içinde genç yönetmenlerin elinden çıkma 17 film, aynı zamanda Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü'ne aday olacak.
Söz konusu yapımlardan 5 tanesi, Türkiye dışında yaşayan yönetmenlere ait.
Festivale İsviçre'den katılan Ufuk Emiroğlu'nun ilk filmi "Babam, Devrim ve Ben"in dünya prömiyeri ise DOCUMENTARIST'te gerçekleşecek.
İşte DOCUMENTARİST 2013 Türkiye Panorama seçkisi:
Annemin Pusulası
Yönetmen: Hatice Kamer
Emin, politik nedenlerden dolayı Norveç'e iltica eden müzisyen bir Kürt gencidir ve Türkiye'ye gelmesi yasaktır. Bu yüzden annesi onu görmek için Norveç'e gider.
Kültürel ve coğrafi olarak Türkiye'den çok farklı olan bu ülke, birçok yönüyle anneye yabancıdır. Ama onu en fazla şaşırtan ve meşgul eden şey, kıblenin yönünü bir türlü tutturamayan pusulasıdır.
DOCUMENTARIST 2013 GÖSTERİM PROGRAMI İÇİN TIKLAYINIZ...
Asê
Yönetmen: Ercan Orhan
83 yaşındaki Asê, köyü devlet tarafından boşaltığından beri Diyarbakır'da oğlunun yanında yaşamaktadır.
Baharın gelmesiyle birlikte kış aylarına kadar kalacağı köyüne gider. Burada anıları ile başbaşadır.
Asê'nin bir oğlu da ölmüş bir PKK gerillasıdır ve mezarı her yıl ziyaret ettiği Nusaybin'in bir köyündedir.
Asê'nin yaşadığı acı ve sıkıntılar, birkaç ay kalacağı köy ve doğa ile kurduğu ilişkiye yansır.
Babam, Devrim ve Ben
Yönetmen: Ufuk Emiroğlu
Yönetmenin öznel bakışıyla anlatılan bir baba-kız ilişkisi. Belgesel üslubunda bir trajikomedi.
Kızı, babasının devrimci hayallerinin nasıl sürgüne, yalana ve suça dönüştüğünü anlamaya çalışıyor.
Belgesel, kurmaca ve animasyon arasında gidip gelen filmde yönetmen bizi dünyada bir yolculuğa çıkarıyor.
Eski bir komünistin kızı ütopyanın kapılarını çalıyor ve kendi mirasıyla baş etmeye çalışıyor.
Bay Siebzehnrübl
Yönetmen: Tuna Kaptan
"Sinema benim yaşama sevincim!" Bay Siebzehnrübl'ün sineması, yaşadığı kasabadaki sinemaların sadece en küçüğü değil, aynı zamanda en ilgincidir de.
Zaman, buradaki gösterim salonunda durmuş gibidir. Kesin olan şu ki 81 yaşındaki bu sıradışı adam olmasaydı, bu sinema da olmazdı.
Ödüller:
* En İyi Belgesel Film, Skena Up International Student Film and Theatre Festival, Pristina 2012
* En İyi Belgesel Film, Akbank 9. Kısa Film Festivali, 2013
Benim Çocuğum
Yönetmen: Can Candan
Benim Çocuğum bizi Türkiye'de beş farklı eve götürüyor. Anne-babaların gözünden, lezbiyen, gey, biseksüel ve trans çocuklarının hikâyelerini dinliyoruz.
Hikâyeler inkar, travma, çaresizlik, korku, utanma, kabullenme ve yeniden doğma gibi temalarda ortaklaşıyor.
Bir anne çocuğuna zarar gelecek mi diye endişelenirken, bir diğeri trans kızına aldığı ilk sütyeni hatırlıyor. Bir büyükannenin "Bu iş Allah'tan mı?" diye soruşu var, Allah'tan olanı kabul etmeye hazır.
Homofobik ve transfobik bir toplumda çocuklarını olduğu gibi kabul edebilmekle kalmayan bu ebeveynler, deneyimlerini paylaşırken, aktivist olmanın ne anlama geldiğini yeniden tanımlıyorlar.
Gücünü anne babaların sevgisinden alan belgesel, homofobinin ve transfobinin karşısına çıkabilecek en güçlü, en sağlam direnişin sade ve içten bir anlatımı.
Bûka Baranê
Yönetmen: Dilek Gökçin
Bûka Baranê, Kürtçe'de Yağmurun Gelini anlamına geliyor. Gökkuşağının Kürtçe'deki karşılığı bu.
Belgesel, 1989 yılında Hakkari'nin Yüksekova ilçesinin Befircan ya da Türkçe adıyla Karlı köyünde ilkokul öğrencilerinin okul bahçesinde çektirdikleri bir fotoğraf ile başlıyor. Fotoğrafın bir köşesinde bu yörede her yağmurdan sonra çıkan gökkuşağını görmek mümkün.
23 yıl sonra bu fotoğraftakilerden biri (İrfan) yine aynı fotoğraftaki bir başkasının (Aysun) düğünü için köye dönüyor. O karedeki sınıf arkadaşlarının çoğunun da bu düğünde olacağını biliyor.
İrfan köyüne doğru yolculuğa çıkarken, biz de fotoğraftaki 10 kişi ile 1989'dan bu yana bir yolculuğa çıkıyoruz.
Demir Uçurtma
Yönetmen: Sedat Aygün
Bu belgesel film yüksek gerilim hatlarını inşa edenleri anlatmaktadır.
Dünyanın en zorlu meslekleri arasında yer alan bu işte genellikle Karadenizliler çalışır.
Bu insanlar yaptıkları zorlu işe karşılık sadece emeklerinin karşılığını istemektedir.
Dom
Yönetmen: Halil Aygün
Film, Nusaybin'de yaşayan Dom'ların trajikomik hikayelerinden kesitler sunuyor.
Öteki olma ve aitlik duygusu arasındaki gelgitler üzerinde duruluyor.
Ödüller:
* En İyi Belgesel Film, 2. Filamed Belgesel Film Festivali
* İkincilik Ödülü, Beğeni Ödülü, 5. Erciyes Film Festivali
* TRT Belgesel Ödülleri - En İyi Belgesel
Dünyayı Kurtarmaya Çalışanlar
Yönetmen: Akile Nazlı Kaya
Tohum, beslenme zincirinin ilk halkası, biyolojik ve kültürel çeşitliliğin somutlaşmış hali ve yaşamın sembolüdür.
Binlerce yıldır tohumu, tarımı ve yaşamı sürekli kılan doğal sistemler bugün artık bozulmakta. Küresel ekonominin dayatmalarıyla hepimizin yaşamını doğrudan etkileyen besin zincirleri şirket çıkarlarına kurban edilmekte ve yaşamın kadim dengesi hızla bozulmaktadır.
Belgesel bu sürece seyirci kalmak istemeyen ve doğadan aldıkları güçle çözüm üretmeye çalışan üç kişiyi konu ediyor.
Fecîra
Yönetmen: Piran Baydemir
Fecîra, Kürtçe'nin Kırmançki lehçesinde "günün ilk ışığı" anlamına gelir ve kadın ismi olarak kullanılır.
Kadının da güneşle benzer şekilde hayatı yaratma gücüne sahip olmasından yola çıkarak belgesele bu isim konulmuştur.
Fecîra, kendi doğallığında gelişen sohbetler, günlük yaşamdan kareler ve soru sorulmaksızın paylaşılan anlatılarla beslenerek röportaj üzerine kurulu belgesel algısının dışında bir yapı izliyor.
Belgeselde, artık kimsenin görmezden gelemeyeceği Dersim 1938'de yaşanan acıların sadece geçmiş hatıralardan ibaret olmadığı, baskılar, barajlar, birbirinden uzakta yaşamak zorunda kalan aile bireyleri ve yalnızlık ile günümüzde de bu acıların baki olduğu gerçeğinin gösterilmesi amaçlanıyor.
Fecîra, doğanın devinimleri ve mevsimlerin kadınların hayatları içindeki şekillenişini anlatmak üzere yola çıkıyor.
Garod
Yönetmen: Onur Günay, Burcu Yıldız
Müzikal yolculuklarının, Diyasporada kurulan yaşamın ve yeniden yaratılan bir müzikal geleneğin hikâyesi.
Belgesel Onnik ve Ara Dinkjian'ın, kimliklerinin kurucu bir parçası olan Diyarbakır'da karşılaşmalarıyla başlıyor. Belgesel, bu iki müzisyenin geçmişleri ve müzikal serüvenleriyle Diyarbakır arasında bir köprü kuruyor.
Garod, Onnik ve Ara'nın hikâyesini, bir yandan Diyarbakır, Anadolu ve Ermeni kilise müziğiyle olan bağları; diğer yandan da Night Ark, Sid Clark, Arto Tunçboyacıyan, Eleftheria Arvanitaki, Sezen Aksu, Kardeş Türküler, Ahmet Kaya gibi grup ve müzisyenlerle olan buluşmaları ekseninde anlatıyor.
Belgesel farklı coğrafyalardan ve ülkelerden geçerek bir müzikal geleneğin izlerini sürüyor. Bu bağlamda Garod yalnızca kaybedilmiş olana duyulan hasreti değil, aynı zamanda müzikal bir geleneğin ve yaşamın yeniden yaratılmasını da ifade ediyor.
Gecekondu Mahallesi
Yönetmen: Emrah Kılıç
Kentsel dönüşüm politikalarının uygulandığı günümüzde gecekondular ve gecekondu mahalleleri, ortadan kaldırılması gereken toplumsal ve kentsel bir modernlik sorunu olarak imlenmektedir.
Gecekondular, insanların kendi yaşam alanlarını inşa edebilme ve bunu biçimlendirebilme özgürlüklerinin de birer dışavurumudur. Düşük gelirli yurttaşların da kent merkezlerinde diğer herkes gibi var olma hakları vardır.
Gecekondu mahallesi, tüm bu sorunsallar bağlamında kentsel dönüşüm projeleri ile yerlerinden edilmek istenen, gökdelenler ve modern siteler arasında bastırılmış ve sıkıştırılmış, ancak bütün bunlara rağmen halen direnmekte olan küçük bir mahalleye odaklanmaktadır.
Film, iki küçük mahalle esnafını merkezine alarak mahallenin bir gününü belgeleyebilmek ve onları biraz olsun görünür kılabilmek amacını taşıyor.
Gurbet Pastası
Yönetmen: Ayşe Funda Aras
Gurbet Pastası göçün, pastacılığın, zenginliğin, fakirliğin, beş neslin hikâyesi...
Günümüzde Türkiye'nin pek çok yerinde en iyi pastane ve fırınlar Hemşinliler tarafından işletiliyor.
Dedeleri 1800'lerde Rusya'ya gidip, fırın ve pastanelerde çalışarak ekmek ve pasta yapımının inceliklerini öğrendi. Bir süre sonra kendi pastanelerini, fırınlarını açtılar ancak 1917 Ekim Devrimi birçok aile için milat oldu ve yoksulluk içinde geri döndüler.
Bu filmde büyük dedeler fotoğraflarıyla yaşıyor. Yaşlanmakta olan çocukları da kendi öykülerini anlatıyor.
İşkenceyi Gördük
Yönetmen: Cenk Örtülü, Zeynel Koç
Yönetmenler Zeynel Koç ve Cenk Örtülü'nün işkence mağdurlarıyla düzenledikleri sinema atölyesinde katılımcılar kendi fotoğraflarını kullanıp anlatım dillerini kurarak kendi filmlerini yapıyor.
İşkenceyi ve işkencecileri anlatırken sistemi sorgulayan mağdurlar, her şeye rağmen yaşama yeniden umutla sarılarak bizi sarsıyor.
"Artık işkence yok, işkenceye sıfır tolerans, her şey şeffaf" denen bir süreçte yaşananları sorguluyor, sorgulatıyorlar.
Kıymet
Yönetmen: Canan Turan
Turan, filmi şu sözlerle özetliyor: "Bu film babaannemin hayat öyküsünü ele almakta. Babaannem, ailedeki Türkiye'den Almanya'ya göç eden ilk kişiydi.
Bir anne, politik aktivist ve işçi olarak birçok fedakarlıkta bulunmuş olan babaannemden çok şey öğrendim.
Dedemden 40 senelik çileli evliliğinden sonra boşandı babaannem. Bir zamanlar Almanya'ya göç etmekle, onu Türkiye'de sosyalist faaliyetlerinden dolayı yaşadığı siyasi zulümden kurtarmıştı fakat bunun kıymeti bilinmemişti dedem tarafından.
Alkol, şiddet ve ihanetinden çekmişti dedemin ama hiçbir zaman pes etmemişti babaannem ve özgürlüğüne kavuştuğu günden bu yana en büyük kahramanım o benim.
Köprü
Yönetmen: Soner Sert
Sabri, geçimini inşaatlarda çalışarak sağlamaktadır. Son olarak İstanbul'a bir köprünün "deprem"e karşı güçlendirme inşaatı için gelir.
Ailesi Van'da yaşamaktadır. Sabri, şantiyede kalır. Karısı ve çocuğuna duyduğu özlemden dolayı onlarla sürekli telefonda konuşur.
İstanbul'da bütün köprülerin depreme karşı güçlendirileceğini öğrenince karısını arayarak onları İstanbul'a aldıracağını söyler. Sonraki gün Van'da deprem olur.
Küpeli
Yönetmen: Çetin Baskın, Metin Akdemir
Diyarbakır'ın Suriçi semtinde surların hemen dibinde çok uzun yıllardır faaliyet gösteren Küpeli havuzu, peştamalle yüzenler, nevi şahsına münhasır atlayışları atlayanlar ve envai çeşit efsanelerle dolu bir serinleme mekânıdır.
Zamanla kendi jargonunu, kurallarını, işleyişini oraya gelenler tarafından oluşturmuş bir toplanma yeridir aynı zamanda.
Küpeli havuzunun kentsel dönüşüm belasına yıkılması planlanmakta.
Meğer
Yönetmen: Uğur Egemen İres
Yusuf İres, Müslüman olarak yaşayan Dersimli bir Ermenidir.
71 yaşında vaftiz olmaya karar verir. Eşi Emine İres (72) bu durumu bir türlü kabullenemez.
Fakat geçmişle hesaplaşmaktan da kendini alıkoyamaz.
Misafir
Yönetmen: Haydar Demirtaş
1920'lı yıllarda üç çocuğu ile birlikte Suriye'ye gitmek zorunda kalan Süryani bir anne, oğlu Bahe'yi Mardin'deki Deyrulzafaran Manastırı'na bırakmak zorunda kalır.
Geçen yıllar boyunca sürekli annesini anan ve 75 yıldır onun gelmesini bekleyen Bahe, sadece özel günlerde manastırdan çıkar.
Mustafa'nın Yaşam Zinciri
Yönetmen: Doğu Akıncı
Yoksul bir ailenin en küçüğüdür Mustafa. Zihinsel özürlü ve şizofreni hastasıdır.
Ömrü boyunca sadece annesi yanında olmuştur. Artık yaşlanmış, yorgun düşmüştür. Yaşamak için her zamankinden daha çok bakıma muhtaçtır.
Tüm kardeşler ilk ve belki de son kez ona destek olurlar. Onu hayatta tutmaya çalışırlar. Ve bize Mustafa'nın hikâyesini, kendi hikâyelerini anlatırlar.
Ot
Yönetmen: Caner Canerik
Eşleri öldükten sonra Dersim'in Kırmızıköprü köyünde yaşamaya devam eden iki yaşlı kumanın en önemli geçim kaynağı besledikleri hayvanlarıdır.
Kışlık yiyecek olarak aldıkları otlarını koyacak yer olmadığı için köy meydanına yığarlar.
Komşu hayvanların gelip gidip otu yemeye başlamasıyla da iki yaşlının ot başındaki nöbeti başlar.
Belgesel, 90'lı yıllardaki köy yakma operasyonlarının bugüne yansıyan zorlu yaşam koşullarını ot mücadelesi üzerinden aktarıyor.
Sadık
Yönetmen: Cantekin Cantez, Burcu Ayşe Esenç
Doğduğu toprakları hiç terk etmeyen, 20 yıldır sadakatin izini süren bir adamın öyküsü Sadık.
Herkesin yıllar önce terk ettiği, şimdi kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ köyünde, Sadık hem bekliyor hem de doğayla savaşarak yaşam mücadelesi veriyor.
O bazen sigarasından efkarlı bir duman çekiyor, bazen dağların sert yamaçlarında uzun yürüyüşlere çıkıyor, fidanlara hiç kıyamıyor, ağaçlarla konuşuyor.
Rüzgârın sesini dinleyip, yarın kopacak bir fırtınadan haberdar oluyor ve ambarın kapısını tamir ediyor. Puslu dağlara bakarak anılarını düşünüyor ve tek başına yaşadığı bu 200 yıllık köyün şenlikli günlerini hayal ediyor.
Peki Sadık'ı bu köye bağlayan o güçlü duygu ne? Sadece anılar mı?
Şantiye Beyoğlu
Yönetmen: Meral Candan
Rantın en yüksek olduğu şehir olan İstanbul, kentsel dönüşümün yanı sıra şimdilerde Yayalaştırma Projesi'nin yarattığı yıkım ile karşı karşıya.
Taksim'de her yer paravan, her yer çukur ve buldozer dolu. İnsanlar ve sokak hayvanları, şantiye duvarları ve otomobiller arasında yaşamaya zorlanıyor.
Ayrıca yapılması planlanan Topçu Kışlası nedeni ile Gezi Parkı ortadan kalkacak. Yıkılan her bina, kesilen her ağaç, tahliye edilen her dükkan ile buraya ait anılarımız da yok oluyor.
Taksim koca bir şantiye haline geldi. Ve bizden bu şantiyenin içinde yaşamamız, yapılanlara hayran kalmamız bekleniyor.
Tek Başına Dans
Yönetmen: Biene Pilavci
"Tek Başına Dans"ta, yazar ve yönetmen Biene Pilavci şu soruyu soruyor: "Ben ve dört kardeşim, seneler boyunca süren nefret ve aşırı şiddetin etkisinden sonra diğer insanlarla ilişki kurmayı başarabilecek miyiz? Ebeveynlerimiz ve onların ebeveynlerinin bunu başaramamış olmasına rağmen, biz yapabilir miyiz?"
Biene Pilavci, 12 yaşındayken, şiddet dolu evinden kaçıp bir çocuk yurduna yerleşti. Bugün 33 yaşında ve "geçmişini yanına almadan hiçbir yere gidemeyeceğini" biliyor.
"Tek Başına Dans", bu anlayışa erişmek için yapılan bir yolculuk. Aile üyelerinin birbirine olan inancı, sonunda yola devam etmelerine ve hiç olamayacakları bir duruma erişmelerine olanak sağlıyor: Tamamen normal bir aile.
Yok Anasının Soyadı
Yönetmen: Hande Çayır
"Yok Anasının Soyadı", kadınların evlendikten ve boşandıktan sonra değişen soyadları üzerine bir belgesel.
Türkiye'deki kadınlar kimliklerini koruyabilmek için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruyor.
Erkekler bu konuda ne düşünüyor? Kadınlar ne hissediyor? Satır aralarında neler yaşanıyor?
Film bu deneyimleri görünür kılmak umudu ile üretilmiş.
Yolun Başında
Yönetmen: Somnur Vardar
Türkiye ve Ermenistan'dan bir grup genç, bir uzlaşı projesi için altı ay arayla iki farklı kentte buluşur.
Önce Muş'ta Ermeni yaşamının izlerini ararlar. Ardından Gümrü'de, Muş'tan sürgün edilmiş ve hayatta kalmış Ermenilerin torunlarıyla konuşurlar.
Gruptaki gençler birbiriyle arkadaş olurken tarih, hafıza, soykırım, inkâr ve gerçeklik talebinin yanı sıra dostluk ve güven kavramlarını da sorgularlar.
"Yolun Başında", gençlerin çatışma ve uzlaşı söylemlerini tutku ve içtenlikle, yer yer alınganlık, güvensizlik ya da katıksız bir gençlik neşesiyle tartışmalarına tanıklık ediyor.