Uluslararası İstanbul Kukla Festivali için geri sayım!
Dünyanın en renkli kukla oyunlarını her yıl İstanbul’da bir araya getiren Uluslararası İstanbul Kukla Festivali, bu yıl 13-29 Ekim’de sanatseverlerle buluşuyor. 20. yılını kutlayan festival, 15 ülkeden 18 yabancı topluluğu ağırlayacak...
İstanbul Karagöz Kukla Vakfı tarafından organize edilen, İtalyan, Fransız ve Cervantes Kültür Merkezleri, İsrail Başkonsolosluğu, Avusturya Kültür Ofisi ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliğiyle gerçekleşecek olan festival, ‘Unesco kültür mirası taşıyıcısı uluslararası Karagöz sanatçısı’ Cengiz Özek Sanat Yönetmenliği’nde, 13-29 Ekim tarihleri arasında seyirciyle buluşacak. Bu yıl programda üç yerli oyun, 15 ülkeden 18 yabancı topluluk yer alıyor. 20. kez gerçekleştirilecek festivalde; 2017 yılının Türk Gölge Tiyatrosu'nun 500. yılı olması sebebiyle Gölge Tiyatrosu’na da özel bir yer veriliyor. Gölge Tiyatrosu’nun doğduğu yer olarak düşünülen Asya'dan birçok gölge kukla grubu festivale davet ediliyor. Türk Gölge Tiyatrosu'nun 500. yılı nedeniyle Topkapı Sarayı Müzesi Karagöz Koleksiyonu da yıllar sonra yeniden sergileniyor. 20 yılda, 300’den fazla kukla grubuna ev sahipliği yapan, 2500’den fazla kuklacıyı İstanbul'da ağırlayan İstanbul Uluslararası Kukla Festivali, kukla sevgisini Kukla Müzesi oluşturma üzerine yönlendiriyor. İstanbul’un iki yakasında ve 21 sahnede perde açacak olan festival, kısaca yine meraklılarını ihya etmesini bilecek. Gelin festivalin detaylarını Cengiz Özek’in kendisinden dinleyelim…
2017 yılı Karagöz’ün 500’üncü yılı
- 20. yaşını kutlayan festivalde, başlangıçtan bugüne neler değişti?
Festival 20 yıl önce, çok dar bir oyun düzenine sahipti. Bu ekonomi ile ilgili bir durumdu, çünkü tamamen kendi bütçemizle hallediyorduk. Karagöz oyunları dışında, diğer kukla formları üzerine oyun hazırlayan Türkiye’den bir grubu bulmak sıkıntılıydı. Ama hedefimiz; Türkiye’de seyircinin kuklaya olan ilgisini oluşturmaktı ve bu düşüncenin arkasında da Karagöz’ü yeniden var edebilmekti; ki birinci festivalde, çok zor olmasına rağmen, Topkapı Sarayı Müzesi’ni ikna ederek kendi koleksiyonlarını sergilemelerini sağladık. Böylelikle İstanbullular ulaşabileceğimiz en eski Karagöz figürlerini görebilme şansını yakaladı. Şimdi ise Türkiye’den grupları seçmekte zorlanıyoruz, sayıları onları aştı. Ve ülkemizdeki yabancı kültür merkezleri ve konsoloslukları harekete geçirerek bir işbirliği uzantısında, zengin bir festival programını tiyatroseverlerle buluşturma şansına sahip olduk.
- Festivalin içeriğinden bahseder misiniz ve diğer yıllardan farkı nedir?
2017 yılı, Karagöz’ün 500. yılı... Daha eskilere de sonuçlandırmak mümkün ama elimizdeki akademik veriler Karagöz’ün gölge oyununun Türkiye’ye gelişinin 500 yıl öncesine dayandığını göstermekte. Bu nedenle, gönül verdiğimiz bu sanatı diğer ülke gölge oyunlarıyla taçlandırmak, buluşturmak istedik. Böylelikle özellikle gölge oyununun kaynağı olan Asya’dan birçok konuğumuz olacak. Festivalimizde önemli ustalardan biri olan Mao Mao, Çin gölge tiyatrosundan bir örnek sunacak. Kamboçya’dan ritüel tadında bir gölge oyunu seyredeceğiz. Aktör ve gölge kuklasının aynı anda sahnede bulunduğu, gölge kuklasındaki sözsüz anlatımın, aktörün bedeninde dile gelmesi üzerine kurgulanan bu oyunun seyircimiz üzerinde büyük etki yaratacağını düşünüyoruz. Hong Kong’dan benim de içinde bulunduğum bir gölge oyunu çalışması, ki bu oyun Asya’nın ve Orta Doğu’nun birçok yerinde kendine önemli yer edinmiş Nasrettin Hoca’mızın üzerine hazırlanmış bir gösteri. Tayvan gölge oyunu özellikle Türk gölge tiyatrosu Karagöz ile ilgilenen araştırmacıların büyük ilgisini çekeceğe benziyor. Çin esintili Tayvan gölge oyunu Türk Karagöz’üne benzer nitelikli bir teknikle oynatılıyor. Fakat bambaşka bir sonuç elde ediliyor. Asya gölge tiyatrosu deyince Endonezya gölge kuklası ‘wayang kulit’i kesinlikle atlamamak gerekir. Tamamen bir ritüel olan ‘wayang kulit’ gösterileri 9 ile 12 saat arasında sürmekte. Bu ritüelden hareketle Avrupai tiyatro formunda bir oyun ortaya koyan İspanya’dan El Gecko Con Botas’ın ‘wayang kulit’ini seyredeceğiz. Tabii ki modern nitelikli birçok gölge tiyatrosu çalışması da yapılmakta. İngiltere’den Drew Colby’nin parmaklarını kullanarak yarattığı gölgeleri, İspanya’dan Ytuquepintas’ın kumları bir tepegöz üzerinde savurarak oluşturduğu artistik heyecan yaşatan gösterisi, Fransa’dan Ruşen Yıldız’ın modern yaklaşımlı Karagöz tekniğini kullanarak hazırladığı ‘Eşek Olmak Gerek’ çalışması bizlerle birlikte olurken, Türkiye’den Fikret Terzi’nin kuruculuğunu yaptığı ‘Dünya Çocuk Oyunları’ndan bir Karagöz oyunu, Ercan Sönmez’den günümüz sorunlarını hicveden bir Karagöz gösterisi ve benim çalışmalarım olan ‘Büyülü Ağaç’ ve ‘Çöp Canavarı’nı göreceğiz. Ayrıca Karagöz’ün 500. yılına değin hazırladığımız etkinlikler, festival boyunca yine seyircileri bekliyor olacak…
‘Kukla Müzesi bizim bir düşümüz’
- Festivalin temasını ve konuklarını neye göre belirliyorsunuz?
Festivalin teması ‘kukla’. Kuklanın bütün türlerini davet etmeye çalışıyoruz. Zaman zaman spesifik başlıklar atabiliyoruz, bu yıl olduğu gibi. Fakat festival, genelde belli bir tema üzerinde dönmüyor. Konuklarımızı, bizim de katıldığımız birçok uluslararası festivalde birebir, seyirci ilişkisini yerinde gözlemleyerek ve mümkün olduğunca sözü az kullanan, derdini jestlerle anlatan oyunları davet etmeye çalışıyoruz.
- Kukla Müzesi’nden bahseder misiniz?
Kukla Müzesi bizim bir düşümüz. Belki de bu nedenle kurdum İstanbul Karagöz Kukla Vakfı’nı. Karagöz İstanbul’un bir kültürü ve bu kültürü geçmişiyle, günümüzle sunabilecek bir mekana ihtiyaç var. Özellikle küreselleşen dünyamızda bu türlü yerel kültürler oldukça önem kazanmaya başladı. Bu nedenle bu düşümüzü gerçekleştirmek zorundayız.
‘Geleneksel kukla dünyada da seyirci bulma sıkıntısı yaşıyor’
- Kukla ve gölge sanatının ve icra edenlerinin Türkiye’de ve dünyada karşılaştırılması yapıldığında ortaya nasıl bir fotoğraf çıkıyor?
Geleneksel kukla, yalnız Türkiye’de değil, dünyada da seyirci bulma sıkıntısı yaşıyor. Tabii ki geleneksel tiyatro ile uğraşan kişiler günün ritmini yakalamak zorundalar. Bu başarıldığında seyirci de mutlu oluyor. Diğer kukla formları ile hazırlanmış modern gösterilere gelince, ki bunları çoğu bugün modern tiyatro diye adlandırdığımız kavramın karşılığı, Türkiye’de de dünyada da kendine yeter derecede seyirci yaratabilmekte.
- Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi düşünülürse; geçmişi köklü olmasına karşın kuklanın sadece çocuklara yönelik algısı ne zaman oluştu ve bu algıyı kırmak ne için yapmalıyız?
Karagöz’ün naif yapısı onun bir çocuk oyunu olarak algılanmasına neden oldu. Yalnız Karagöz değil, İtalya’da Pulcinella, İngiltere’de Punch ile Judy, Fransa’da Guignol, Almanya’da Kasperl, Rusya’da Petruşka ve niceleri büyüklere oynatılırken şimdileri çocuk oyunu olarak algılanıyor. Bu algıyı değiştirmek için acaba uğraşmak gerekir mi? Hazır böyle bir algı oluşmuşken bu türlü geleneksel sanatlarla söz konusu yaş gruplarına hazırlanmış oyunlarla çocukların kalplerini fethederek büyüyünce de potansiyel kukla seyircisi olmalarını sağlarsak ne mutlu bize.
‘Aktör yerine kuklaları kullanarak nasıl sahneye koyarım?’
- Yerli metin bulmada sıkıntı var mı? Yabancı metinler ne aşamada?
Kukla metni yazan yazarlar var mı? Belki birkaç tane yazılmış oyun çıkar, yerli ya da yabancı. Ama kukla bir tiyatrodur. Bir tiyatro metnini; ‘aktör yerine kuklaları kullanarak nasıl sahneye koyarım?’ sorusunu kendine soran rejisörler bulunduğu müddetçe, kukla metni konusunda sıkıntı yok demektir.
- Siz geleneksel metin ve yapım tekniklerini mi kullanıyorsunuz, yoksa kendinize ait olanları mı?
Oyunlarımı ve kuklalarımı kendim yazıp, yaratıyorum. Karagöz figürlerini ise geleneksel tekniği kullanarak yapıyorum ama bu figürleri kendi düşümdeki karakteri oluşturarak hareket ediyorum. Ama malzeme olarak deve derisini, ‘nevrekan’ denilen Karagöz yapmakta kullanılan özel bıçakları kullanıyorum. Yani yapım süreci tamamen otantik ama seyirci ile buluşturduğumuz oyunun metni, ritmi ve enerjisi günümüz insanıyla paralellik taşıyor.
‘Tiyatro bölümlerinde gerçek anlamda Türk tiyatrosu öğretilmiyor’
- Yanlış hatırlamıyorsam, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda ‘Türk Gölge Tiyatrosu’ üzerine dersler veriyorsunuz; neden başka üniversitelerde de bugüne kadar, buna benzer ders programları açılamadı? Profesyonel gölge oyunu atölyeleri var mı?
Maalesef, konservatuvarlarda tiyatro bölümlerinde, gerçek anlamda Türk tiyatrosu öğretilmiyor. Geleneksel Türk tiyatrosu Karagöz’ü anlatabileceğimiz, uygulamalı olarak gösterebileceğimiz dersler maalesef okullarda mevcut değil. Sadece Karagöz değil, Meşrutiyet ve Tanzimat Türk tiyatroları da pek öğretilmiyor. Bunun nedeni sanıyorum Cumhuriyet yapılanırken, oyunculuk eğitimi önemseniyor ve yurt dışından tiyatro eğitimi için hocalar getiriliyor. Stanislavski ekolünde dersler verilmeye başlandı ve Batılı anlamda bir tiyatro başladı. Bu da mevcut geleneksel formdaki tiyatro yerine konumlandı. Ve doğal olarak bu eğitimi alan hocalar ki bunların başına Cüneyt Gökçer, Yıldız Kenter ve Müşfik Kenter’i sayabiliriz, üç önemli tiyatro bölümünün başına geçtiler ve eğitimini aldıkları oyunculuk ekolünü öğretmeye başladılar. Geleneksel formdaki Türk tiyatroları bu şekilde eğitim içinde yer almaktan uzaklaştı.
- Bir söyleşinizde; “Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki o algı devam ediyor… ‘Bu işle uğraşanlar gericidir’ algısı var nedense. Ben konservatuvarda okurken, kendi meslektaşlarımın ve arkadaşlarımın da bana bu gözle baktıklarını çok iyi biliyorum” diyorsunuz, biraz açabilir miyiz?
Cumhuriyet ile birlikte birçok geleneksel formdaki sanatlar ‘tu-kaka’ sayıldı ve yerine yeni, zamanın modası kabul edilenler geldi. Nedense bu geleneksel formdaki işlerle uğraşan insanların Osmanlı kültürü özleminde oldukları düşünüldü. Ben de Karagöz dışında, diğer geleneksel sanatlarla da uğraşan biri olarak bundan nasibimi aldım. Ama artık günümüzde, küreselleşme ile birlikte kendi topraklarından beslenen sanatların gücü algılanabilir oldu.
- Son olarak söylemek istediğiniz, ‘bu da var’ dediğiniz bir şey varsa seve seve paylaşmak isteriz…
Tüm seyircilerimizi ‘içinizdeki çocuğu çıkarın’ sloganı ile festivalimize davet etmek istiyoruz. www.kuklafestivali.com adresi her zaman hafızalarımızda yer almalı.