Sizin popüler gerçeğiniz ne?
Ekip Tiyatrosu ve Tiyatro İstanbul ortak yapımı ‘Popüler Gerçek’ gidip de görülesi işlerden biri. Cem Uslu’nun yazıp, yönettiği oyun bitiminde kafanızdaki soruların hızına şaşıracaksınız, bizden söylemesi!
“Dünyada bir ilki gerçekleştirecek olan oyun, internet üzerinden yapılacak canlı yayınlarla tiyatro salonundan taşacak! Sadece salonda bulunan seyirciler değil, internetin bulunduğu her yerde, insanların twitter üzerinden katılım gösterebileceği oyun, son derece ilginç bir sorunun yanıtını arıyor: Sizin popüler gerçeğiniz ne?” Sahnelediği oyunlarla algıda seçicilik mevzularına derin göndermeler yapan Ekip Tiyatrosu ile 21 yıldır, Türkiye’nin dört bir yanında sahnelediği oyunlarla izleyicisini mest eden Tiyatro İstanbul’un ortak projesi olan ‘Popüler Gerçek’ böyle sesleniyor seyircisine. Cem Uslu’nun yazıp, yönettiği oyunda; sahne tasarımı Başak Özdoğan, ışık Erdem Çınar, müzikler ise Orhan Enes Kuzu imzası taşıyor.
Hikayeye can verenlerse; Kerem Atabeyoğlu, Almıla Uluer Atabeyoğlu, Emel Çölgeçen, Nihal Usanmaz ve Cem Uslu. Oyunu izlerken aklıma: “Chuang Tzu düşünde bir kelebek olduğunu gördü, ama uyandığında, düşünde kendini bir kelebek olarak gören bir insan mı, yoksa düşünde kendini insan olarak gören bir kelebek mi, olduğunu bilemedi” diyen yazar Jorge Luis Borges’in aktardığı meşhur masal “Chuang Tzu’nun Düşü” geldi. Kim kimin rüyasıdır yahut rüyasındadır bilinmez ama sezonun ilginç seyirliklerinden olan ‘Popüler Gerçek’in oyuncularıyla ‘popüler’ ve ‘gerçek’ üzerinden bir röportaj gerçekleştirdik.
20 yıl sonra okumuş beyinler anlatacak bize ne olduğunu
-Oyunu izlerken aklıma ‘Chuang Tzu’nun Düşü’ geldi. Masaldan ve oyundan yola çıkarsak; ‘popüler’ olanın doğru kabul gördüğü günümüzde, ‘gerçek’ nasıl şekilleniyor sizce? Oyunun ne tür bir eleştirisi var gündeme dair?
Kerem Atabeyoğlu: Gerçeğe ulaşabilmek için sahip olduğumuz enstrüman ‘bilinç’. ‘Bilinç’ dediğimiz de kısa vadeli faydayla uzun vadeli faydanın arasındaki farkı anlayabilme marifeti. Herhalde 20 yıl sonra, çok okumuş, öğrenmiş beyinler anlatacak bize ne olduğunu, ne olduğumuzu. Bizim ‘Popüler Gerçek’ de esas vazifesini işte o gün yerine getirecek. Sanat eseri dediğin; adasında mahsur kalan adamın denize attığı şişedeki mesaj. “Ben var(d)ım, buraday(d)ım. Başıma bu geldi” deyip, denize atıyorsun. Artık hâlik mi, balık mı görür bilmiyorsun.
Emel Çölgeçen: İnançsız ve güvensiz bir dünyada yaşıyoruz; el birliği ile yalnızlaştırıp, kirlettik. Neredeyse her şey manipüle ediliyor. Artık hiçbir şey ‘gerçek’ değil, bir yalanın içinde var olabiliyoruz ve bu durum, ne yazık ki bizleri emin adımlarla karanlığa sürüklüyor.
Cem Uslu: Klavyelerin konuştuğu günümüzde, bir kişinin bir şeyi bilememesi söz konusu olamıyor. Herkes her şeyi biliyor… Kendinden gayet emin olmak standart paketin içinde geliyor. Bilimsel ya da estetik bilginin buharının gölgesi dahi sivriltilmiş birer ilkel savaş gereci gibi kullanılıyor. Gösterinin bir parçası değilse eğer, tevazu zaten bir zayıflık göstergesi. Dolayısıyla, bu âlemin insanı düşünde bir kelebek olduğunu görüp de uyansa, Chuang Tzu gibi derin ikilemlere düşmez; düşünü anlattığı bir tweet atar hemen.
Tarih kitapları popüler gerçeklerle dolu
- Peki, sizin popüler gerçeğiniz nedir?
Kerem Atabeyoğlu: ‘Popüler Gerçek’ -ne enteresandır ki-ne Türkçe’de ne İngilizce’de daha önce kurulmamış bir tamlama. İlk defa bu oyun atıyor ortaya bu kavramı. Pöpüleri; “Toplumun en küçün ortak paydası” diye, tarif etmişti sevgili Levent Erden. Dünyada toplumlar gerçek olmayan bir sürü şeyi ortak kararla gerçek kabul etmişler. Topluca kabul edip, başımızı ağrıtmadığımız ‘popüler gerçek’lerle dolu tarih kitapları. Günümüzde ise mevzu iyice renklenmiş, şirâzesini kaybetmiş. Sonuçta ise gerçek olan değil, kimin sesi daha ekoluysa o galip geliyor bir haftalığına. Yıldız (Kenter) Hanım derste demişti bir gün: “Aslında hiç bir şey… öyle değildir yahu!”.
-Teknoloji hızını kesmiyor ve yanlış kullanımlarla şekilleniyorken; sizce, bizlerin gerçekliğini yaratması nasıl olabilir?
Kerem Atabeyoğlu: Geniş ölçekteki kurtuluşumuz ancak; çocuklarımızı vicdanlı, merhametli, bilgili, meraklı nesiller olarak yetiştirerek mümkün! Bir ara ‘konuşan Türkiye, konuşan Türkiye’ diye bastırıldı, durdu. Öyle bir işe yaradı ki bu temennî, artık susmak bilmiyor Türkiye. Bir susup dinlemeye başlasa... Başlayacaktır da elbet. İşte o gün; ‘Biz buraya nasıl geldik?’ diyecek ilk akıllı çocuğun önünde müthiş bir hazine olacak bu dijital dünya.
Emel Çölgeçen: Ekranlara, sanal alemlere değil, kafamızı kaldırıp birbirimize; gözlerimize, kalbimize, ruhumuza bakmayı hatırlamalıyız. Ancak böyle kurtulacağız bu kıyametten bence.
O zaman paranın yenemediğini anlayacaklar
- Metin bizi bilindik söylemler üzerinden eleştiriyor. Sizce, bu kadar çok farkında olup da hiçbir şey yapamayan insanlar haline gelmenin bir anlamı var mıdır?
Kerem Atabeyoğlu: Yok! O yüzden yazdı Shakespeare ‘Hamlet’i. Biz de okuduk ama belli ki anlamamışız. Bir daha bakmak lazım...
Emel Çölgeçen: Şu ‘modern’, ‘kapitalist’ düzende yolunu, yurdunu şaşırmış insanoğlunun artık ‘gerçek’ kendileri ile yüzleşmeleri bence... Bir Kızılderili atasözünü hatırladım bu soruları yanıtlarken; “Son ağaç kesildiğinde / Son nehir kuruduğunda / Son balık avlandığında / O zaman paranın yenemediğini anlayacaklar...”
- Oyunun yazarı olarak siz ne söylemek istersiniz?
Cem Uslu: ‘Gerçek’ denen şeyden ne derece emin olabileceğimizle ve ‘gerçek’e ulaşmayı -daima iddia ettiğimiz gibi- gerçekten isteyip istemediğimizle, ‘gerçek’le karşı karşıya kaldığımız vakit, onunla nasıl bir ilişki kurduğumuzla ilgili bir oyun olduğunu umuyorum ‘Popüler Gerçek’in.
Artık tek süper olmak yetmiyor
- Oyunda da net biçimde görüyoruz. Günümüzde sosyal medya üzerinden bir iletişim hükümdarlığı yaşanıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kerem Atabeyoğlu: Eskiden tek ‘Süpermen’ filmi yapılırdı. ‘Batman’ yanında, az ‘Penguen’le işi götürürdü. Artık tek ‘süper’ yetmiyor. ‘Çok süper’ olması lazım… Günümüz insanı bin parçaya bölünmüş durumda. Çünkü aslında ne yaptığı işe eğitimi müsait, ne de ay sonunda, kiraladığı hayatın parasını ödeyebilecek. Hayatta başkası olup, kendinden kurtulabileceğin en yakın ve belki de tek imkan: sosyal medya. Hangi mutsuz reddedebilir ki bu cânım teklifi?
Emel Çölgeçen: Kabul görmeme ve yalnız kalma korkusu ile bu düzenin bir parçasına dönüştük. Olmak istediğimiz kişi olabilmek için gideceğimiz uzun, zorlu ama sonu ışıklı yolda ilerlemek yerine, sabit durup, bir hikaye içinde olmadığımız, olduğumuzu var etmek aslında çok komik ve zavallı bir hal.
Cem Uslu: Kimi kendini masada ifade eder, kimi klavye başında. Ben bunu dert etmiyorum. Kendini ifade etmek iletişimin bir ögesi sadece. Anlatalım, tamam ama ne anlatıyoruz? Kime, nasıl, neden anlatıyoruz? Belki de anlatmaya değil, anlamaya ihtiyacımız vardır.
‘Oyunun konusunu özet geç’ diyenlere:
Dünyaca ünlü uluslararası bilişim firması bir artırılmış gerçeklik oyunu yarışması düzenler. Yarışmayı kazanan talihli kişinin ödülü, markanın ‘kreatif ve eğlenceli’ ofisinde, bir saat boyunca misafir edilmektir. Fakat bu ‘tuhaf’ davetli, ne ‘bekledikleri gibi’ bir misafirdir ne de sanıldığı gibi sadece bir saat misafir olup, gitmeye niyetlidir. Bilgi için: www.ekiptiyatrosu.com / www.tiyatroistanbul.com