hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "Karakter bıyık ve favori koymakla yaratılmaz"

    Karakter bıyık ve favori koymakla yaratılmaz
    expand
    KAYNAKHande Sönmez / Cnnturk.com

    Mart ayında bir perşembe gecesiydi. O gece anladık ki perşembeleri artık aynı olmayacak. Çünkü o perşembe televizyon ekranlarına alışık olmadığımız kadar iyi ve diğerlerinden bir çırpıda ayrışan bir dizi düştü.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Perşembeleri "Suskunlar" başladığında zaman duruyor pek çok izleyici için.

    Dizinin Gurur Komiseri'ni akıllardan çıkmayan bir performansla canlandıran Berk Hakman'a Suskunlar'ı, Berlin ve İstanbul Film Festivali'nden ödüllerle dönen ve daha 3 festival görecek Tepenin Ardı filmini, oyunculuk üzerine görüşlerini sorduk.

    Önce dizinin adıyla ilgili bir soru soracak olursak: 'Suskunlar' adının İhsan Oktay Anar'ın aynı adlı kitabıyla bir alakası var mıdır?

    Sence var mı? Herkes öyle zannetti ama  ilgisi yok.

    Çok uzun zamandan sonra bir dizi için hemen hemen herkesin aynı fikirde olduğunu üstelik çok da olumlu düşüncelere sahip olduğunu görüyoruz. Her dizi sezona iddialı başlar muhakkak ama 'Suskunlar' başlarken bu denli olay yaratacağını tahmin ediyor muydunuz?

    Yok etmiyorduk.. Ben bir diziye başlarken o dizinin ses getirip getireceğini çok da düşünmem açıkçası, beni ilgilendiren bir şey değildir. Ben sadece karaktere, senaryoya yani işime bakarım. Bizim için de güzel oldu birden bir patlama olması; 'Çok iyi dizi, izlediğim 2 diziden biri' diyorlar, pozitif yorumlar alıyoruz.

    İzlenen diğer dizi hangisiymiş peki?

    Forumlarda okuyoruz: Leyla ile Mecnun ve Suskunlar diyen var, Behzat Ç. ve Suskunlar diyen var ama ilk 3'e mutlaka Suskunlar'ı koyuyorlar. Birden patlama olması güzel bir şey tabii ama benim böyle bir beklentim yoktu.

    Suskunlar'daki Gurur komiser nam-ı diğer Gazanfer'i daha yakından tanımaya başladık son bölümlerde. Senaryo ilk geldiğinde Gazanfer olduğu belli miydi Gurur'un  yoksa bu seni daha çok görmek isteyen seyircilerin talebine karşılık mıydı?

    Başlarken bazı  şeyler vardı kafamızda, bunlar çeşitleniyor, değişiyor, ama şunu belirteyim biz kimsenin talebine karşılık olarak bir şey yapmıyoruz.. Senaristimizin de öyle yazdığına ve düşündüğüne eminim.

    Berk Hakman'a göre nasıl bir karakter Gurur-Gazanfer? Okuduğunda nasıl şekillenmişti karakter kafanda?

    Ben bir oyuncu olarak Gurur'un çok çalışılabilecek bir rol olduğunu düşündüm. Bugün dünyada modern bir aktörün çalışmak isteyebileceği bir rol. Sıradan bir dizi karakteri değil. Hani görürüz ya; o ona aşıktır bu buna aşıktır o sevgilisini aldatır. Aşktan başka hiçbir şey konuşmazlar, birbirlerini kıskanırlar vb. burada öyle bir şey yok. Gurur'un başka ekstra ekstra durumları var, ortaya çıkıyor daha da çıkacak. Böyle olması da çok mutlu etti beni. Klişe iyi veya klişe kötü değil, yaşayan bir karakter.

    Geçen haftaki bölüme kadar çok kızdığı Gurur-Gazanfer'e başka bir taraftan bakma imkanı verildi seyirciye. Hatta Gazanfer'in çocukluk flashback sahnelerinin artması yönünde yorumlar var. İleride daha da derinleşecek mi Gazanfer'in hikayesi?

    Aslında ileriye dair çok bir şey söyleyemiyoruz ama izledikçe göreceksiniz, geçen 11. bölümü izlediyseniz görmüşsünüzdür; ileriye ve geriye dair bir sürü şey olacak; dizinin yapısı da öyle zaten. İzlesinler... Özellikle 13. bölümü.

    Dizinin bir sosyal sorumluluk misyonu da olduğunu söylesek yanılmayız herhalde.


    Bence de güzel oldu birçok şeye parmak basıyor.

    Peki bu tür diziler reyting kurbanı olurken (mesela Türkan mesela kadına şiddet konusuna dikkat çekmek için çekilen diziler) Suskunlar'ın başarısını nelere bağlıyorsun?


    Türkan da çok önemli bir konu, o da pek çok şeye parmak basıyor ama Türkan'ı kim algılayabilir ki bu ülkede? Türkan Hanım'ı bilen insan sayısı, araştıracak insan sayısı da az. Zaten kitap okumuyor kimse. Ama bizim diziye baktığınız zaman daha sıradan, daha basit hepimizin yaşayabileceği, hayal kurabileceği ya da acısını anlayabileceği bir durum olduğu için belki insanların ilgisini çekti ya da yaşanan olaylar vardı böyle.

    Kadına şiddet ve töreyle de ilgili de çok dizi yapıldı. Tabii ki şunu da diyemeyiz: Suskunlar sadece çocuklara değindiği için de tutmadı onu da mutlaka belirtmek lazım. İşin içinde binlerce şey var: Görüntü yönetmeni, oyuncusu, kurgusu bunlara da bakmak lazım. O diziler de böyle mi çekildi böyle mi yazıldı onlara da bakmak lazım.

    Suskunlar'ın şöyle bir durumu da var; sosyal medyada en çok konuşulan dizi.   Leyla İle Mecnun ve Behzat Ç onu izliyor. Leyla ile Mecnun ve Behzat Ç. sosyal medya reytinglerine karşın normal reytingleri pek fazla değil ama Suskunlar hem sosyal medyada hem de tvde çok izleniyor. Bunu da yine aynı sebeplere mi bağlıyorsun?


    Diğer reytinglerde karışıklık var şu an tabii o yüzden en büyük reyting sosyal medya reytingi. En büyük reyting oradan geliyor. Bize de söylüyorlar şu TT oldu, bu burada konu oldu vb. Reytingler tekrar ölçülmeye başlanınca göreceğiz oradaki tabloyu da. Orada bakacağız asıl başarımıza.

    En az Suskunlar kadar önemli bir işte, bir filmde Tepenin Ardı'nda yer alıyorsun. Hem yurt dışından hem de Istanbul Film Festivali'nden eli boş dönmedi. İzlemeyenler için soralım ne bekliyor bizi Tepenin Ardı'nda?


    Tepenin Ardı'nda derinlikli meseleler bekliyor ama anlamak isteyene. Bunu derken de 'İzlesinler anlamayan da anlamasın' tavrında değilim ama insanların film seçimleri farklı şimdi. Tepenin Ardı popüler bir film değil gayet art house sinema örneği. Ama anlamak isteyen ya da görmek isteyen, bu ülkede yaşayan insanlarla, bu ülkenin politikasıyla, maço erkek kültürüyle ilgili birçok şeyi görebilir. Bunların hepsi göze parmak sokulmadan ve çok hissettirilmeden anlatılıyor. Temmuz'da da 3 tane festivale gideceğiz.

    Hangi festivaller?

    Saraybosna, Paris bir de Taiwan'daki Taipei.

    Türkiye'de vizyon tarihi belli mi?


    Sonbahar aylarından biri olacak zannediyorum. Prodüktörlerimizin daha iyi bileceği bir konu bu tabii ama şimdiye kadar girmedi yazın da girmez sonbahar aylarından biri olur muhtemelen.

    Sen konservatuar çıkışlısın aynı zamanda. Tiyatro düşünüyor musun yakın bir zamanda?


    Tiyatroyu her zaman düşünüyorum aslında. New York'taki festivalde Amerikalı yazarların birkaç oyununu almıştım onlardan birini okuyordum buraya gelmeden önce. Oyun araştırıyorum sürekli. Sevdiğim tekstler de var zaten. Tabii 'Oyun kalmadı mı?' diyebilir okuyan kişiler ama tiyatro yapmak her zaman kolay olmuyor. Kafaca anlaştığın kişilerin de bir araya gelmesi gerekiyor. Müzik yapmak gibi. Biribirimize kolayca hatalarımızı söyleyebilmeliyiz: Ben sana 'Burada şunu yapsak nasıl olur? diyebilmeliyim sen bana 'Burada çok abartılı oynadın' diyebilmelisin. Bunu söylediğinde ayağı tam yere basmamış ya da kendini yeterince geliştirmemişse insanlar bunu yanlış anlayabiliyorlar. Okul zamanı bununla o kadar yüzleştim ki okuldan çıktığımda zorunlu olmadıkça tiyatro yapmayacağım diye bir kanım vardı. Uzun süre yapmadım. 2-3 sene önce Devlet Tiyatrosu'nda 'Birdy' diye bir oyuna başladım. Okuma provaları bitti sahneye geçerken bir anlaşmazlık oldu ayrıldım. Yoksa ben çok yapmak istiyordum. O zaman olmadı. Ama şu anda da zaten zamanım yok. Olursa her zaman.

    Ne tarz oyunlar okudukların?

    En son okuduklarım modern tekstlerdi; drama komedi. Modern tekstler haricinde de çok fazla oyun var mutlaka ama ben realist oyunları çok severim. Henrik Ibsen  ve takpçileri Çehov, Arthur Miller, Tennesse Wlliams.

    Tabii ki Shakespeare'ı hiç saymıyorum o başka bir dünya. Önce onlardan geçiyor bazı şeyler, yani tiyatroda da önce onları bitirip sonra yapsak bazı şeyleri daha iyi olur... İnsanlar acayip absurd oyunlar,uyarlamalar yapıyorlar ya da kendi yazdıklarını oynuyorlar. Tabii ki hepsine saygım var ve günü geldiğinde yaparım. Sadece benim oyunculuk anlayışım oralarda değil.

    Okuldan beri Rus ekolünü sevdiğim için; karakter yaratma- drama- çatışma, ben böyle bir sinema, böyle bir tiyatro içinde yer almak istediğim için öncelikli olarak onlar ilgilendiriyor beni. Yarın öbür gün sürrealist bir proje gelir çalışırım ama zevk aldığım şeyler ilk etapta onlar değil.

    Son zamanlarda izleyip herkes görmeli dediğin bir performans var mı?


    En son Amerika'da gittiğim tiyatro oyunu Philip Seymour Hoffman'ın oyunuydu ondan sonra hiçbir şey yapmak istemedim. Yönetmen Mike Nichols, Philip Seymour Hoffman babayı oynuyor, oğlunu Andrew Garfield oynuyor. Oyunun adı: Death of a Salesman. Ki ben bu oyunu okulda oynadım, defalarca çalıştım, oyunu defalarca okuyup izlememe rağmen gözümden yaş geldi izlerken. Demek ki tiyatro gerçekten öyle yapılabiliyormuş dedim. Burada insanlar kendini kandırıyor çoğu zaman.

    İyi oyuncu kriterin nedir?

    Şöyle bir şey söyleyebilirim bence modern bir dünyada yaşayan aktörün amacı Rus da olsa Çinli de olsa Amerikalı da olsa farklı rolleri oynamak, bir şeylere parmak basan konulara çalışmak olmalı. Bu işe biraz daha bilimsel olarak bakan, işi sadece cümle söylemek olmayan, karakter  de yaratabilendir iyi bir oyuncu. Pek çok kişi 'karakter yaratmak' hakkında konuşsa da ben bunu çok göremiyorum. Bir sürü oyuncuya bakıyorsunuz her sinema filminde aynı bakış, aynı tonlama, aynı yürüyüş. Doğal oynasa da doğal oynamak da oyunculuk değil. O zaman ben de anne-babamı getireyim oynatayım. Nasıl Nuri Bilge Ceylan yapıyor- tabii ki onun yaptığı başka bir şey. Oyunculuk yapacaksak yol bu değil bence. Okuldan beri bu bilinçle yaşadığım için bütün projelerimi de buna göre seçiyorum. Öldüğümde içimde rahat olacak. Birbirinin devamı olan aynı şeyleri seçmediğime inanıyorum. İyi oyunculuk bence buradan geçiyor. Diğer türlü kendini oynarsın hazıra konarsın. Her karakter her cümleyi aynı şekilde söyleyebilir mi? Ama buna dikkat eden kaç insan var? Kimse felsefe okumuyor, edebiyatla, metafizikle ilgisi yok. Bunlar o kadar önemli ki karakter yaratırken. Karakter buraya bıyık şuraya favori koymakla yaratılmaz ki. Onu koyuyorsun ama için bomboş. Çünkü ağzından çıkan cümlenin ritmi temposu öyle gitmiyor. Derinlikli bakan biri bunu görebilir.

    Oyunculuktan önce müzik var peki oyunculukla beraber müzik var mı? Olacak mı?


    Devam ediyor, zaten bunlar içiçe seyler. Hepsi sanatın bir dalı. Biri gider biri gelir ama hep vardır.

    18. Istanbul Tiyatro Festivali devam ederken festivalde bir oyun izleme şansın oldu mu?

    Yok. Aslında gidecektim niyetim vardı ama çekimler oldu fırsatım olamadı.

    Türkiye'de iyi ve izlenen bir dizi yapmanın formülü nedir sence?

    Bu ülkedeki seyircinin ne zaman ne izleyeceği hiç belli değil. Bir formül olduğunu ben zannetmiyorum, sence var mı formül?

    Bir Twitter hesabın veya Facebook fan sayfan var mı?


    Twitter hesabım var; www.twitter.com/berkhakman . Facebook'ta bir fan page'im yok ama kendi sayfam var; http://www.facebook.com/berk.hakman.9

    Son olarak Suskunlar'ın seneye bir sezon daha devam edeceğini müjdeleyebilir miyiz?

    Herhalde eder ama bunu da yapımcılara sormak lazım.

    BERK HAKMAN İÇİN 'ANAHTAR' KELİMELER NELER DİYENLER:

    Okul, Kırık Kanatlar, Seher Vakti, Hatırla Sevgili, Jan Jan, Es-Es, Mazi Kalbimde Yaradır, Tepenin Ardı, Suskunlar.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow