En son umut ölür...
Altıdan Sonra Yapım'ın 'Altı Üstü Oyun' projesi bizlere usta oyuncuların yer aldığı 6 yazarın (Ebru Nihan Celkan, Civan Canova, Ayşe Bayramoğlu, Yeşim Özsoy Gülan, Mirza Metin ve Yiğit Sertdemir) oyunlarını izleme şansı sunuyor. Aralık ayından itibaren her ay yeni bir oyunla seyirciyi tanıştıracak olan projenin ilk oyunu 'Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi'yi Sumru Yavrucuk'un eşsiz perfomansıyla Kumbaracı 50'de izlemek mümkün.
Son birkaç yıldır sosyal sorumluluk projem oldu arkadaşı, eşi dostu tiyatroya sürüklemek. Hele bir de izleyip beğendiğim bir oyun söz konusuysa eğer, aynı oyunu 2. kez onlarla izlemek daha bile zevkli. Ya da belki daha garantili bilmiyorum. 1999'da Leenane'in Güzellik Kraliçesi'ni izlediğimde karar vermiştim bu görevi misyon edinmeye: Sumru Yavrucuk'u herkes -en azından benim çevremdeki herkes- izlemeliydi. Öyle de oldu nitekim. Ve Rüçhan Çalışkur'un hakkını da teslim ederek herkes Sumru Yavrucuk'un performansını ayakta alkışladı. Şu anda ise yıllar sonra tekrar Sumru Yavrucuk'u sahnede izlemenin nasip olduğu günlerden geçiyoruz.
Altı Üstü Oyun projesi kapsamındaki yazarlardan Ebru Nihan Celkan'ın elinden çıkan 'Kimsenin Ölmediği Günün Ertesiydi'de Sumru Yavrucuk, hikayesini duyup (bazen hiç duymayıp) duymazdan geldiğimiz Umut isimli bir travestiyi canlandırıyor. Enteresandır (belki de değildir) ki Celkan'ın bu sene sahnelenen bir diğer oyunu 'Nerde Kalmıştık'ta da bir 'Umut' hikayesi anlatıyor. Herkes gibi büyümek isterken, içindeki bastıramadığı güdüden korkar hale gelen, baskı ve şiddetle tanışan ve tanıştığına memnun olmayınca soluğu İstanbul'da alan yürekli bir kadının hikayesini izliyor daha doğrusu sindirmeye çalışıyoruz. Umut'un sözcükleri yer yer rahatsız edici yer yer komik, yer yer can sıkıcı. Ama sanırım en çok da üzücü.
Sumru Yavrucuk'u çok uzun zaman sonra sahnede izlerken, canlı olarak onu izleme şansına sahip olduğumuzun ne kadar farkındayız diye düşündüm. İçindeki Umut'u, böylesine zorlayıcı bir rolü pek klişe ama doğru bir tabirle akıllardan çıkmayacak bir performansla sahneleyen Yavrucuk, bu işin altından kalkmak bir yana bizi o ağırlığın altına sokmayı başarıyor. Sahneye hakimiyeti ve sahneler arası olmuş geçişler oyunun rejisini de kendisinin üstlenmesinden kaynaklandığını düşündürtüyor. Yavrucuk; vücut diline hakimiyetinden tutun da, çoğu oyuncunun özgüveninin yetmeyeceği sahneleri kotarmasına varıncaya kadar sadece 1 saat kaldığı sahnede herkesi kendine hayran bırakıyor. Tabii bu performansın ortaya çıkışında katkıda bulunanlardan İlyas Odman'ı da unutmamak gerekiyor.
'Elden ne gelir ki' dedirten bu hikayenin başka bir elden (Celkan'ın) çıktığını hatırlıyorum bir an. Yüzlerce insana değecek bu hikaye de nihayetinde bir elden çıkıyor. Bu noktada cesareti ve sağ duyusu için Celkan'ı tebrik etmek gerekiyor. Ve sanırım o umudu hiç kaybetmemek. Çünkü en son umut ölüyor ve son zamanların pek popüler tabiriyle: ''Bir Umut da Sumru Yavrucuk da kolay yetişmiyor.''
Yazan: Ebru Nihan Celkan
Yöneten ve Oynayan:Sumru YavrucukDramaturji: Sumru Yavrucuk-Onur Coşkun Yönetmen Yardımcısı: Onur Coşkun
Mekan Tasarımı: Başak Özdoğan Müzik-Ses Tasarım: Berrak Artemiz Fotoğraf: James Hughes