3 kadın 3 hikaye: Kadınlar, Filler ve Saireler
Kadınlar, Filler ve Saireler: Yaşadığımız dünyada kendiyle bir türlü barıştırılamayan 'kadın'ı farklı ve bir o kadar da eğlenceli bir bakışla anlatan tiyatro oyunu...
Mevzu; şehirde, bir apartmanda ve acılarının kaynağının bir 'erkek' olduğu üzerine şekillense de günümüz 'modern' algısının var ettiği 'kadın olmanın' ve 'var oluş mücadelesinin' neye dönüştüğünün fotoğrafı çiziliyor.
Bu trajikomik hikayede, eğer izin verirseniz de derin bir yüzleşme sizleri bekliyor.
Yunus Emre Gümüş'ün yazdığı, Özen Yula'nın yönettiği oyunda şapka çıkartılacak oyunculuklarıyla Vahide Perçin, Yasemin Çonka ve Açelya Topaloğlu rol alıyor.
Prodüksiyonu bir araya getiren isim ise Can Kahraman. Yönetmen, yazar ve yapımcısı erkek olan bir hikayenin, kadın derdini hem de üç kadın penceresinden anlatması ayrıca kendi içinde farklı bir detay...
Bizde oyunun detaylarını oyuncuların kendilerinden dinleyelim istedik.
'Ben kadınım' ve 'ben insanım' demeyi söyletmek
Oyundan yola çıkarsak; yaşadığımız coğrafyada 'kadın' mevzusu üzerine ne söylemek istersiniz?
Vahide Perçin: Kadının yazısı şehirde ya da köyde değişmiyor, hep aynı; ikinci olmak! Oyunda da dile getirmeye çalıştığımız; 'birey' olmayı becerebilmek! Bunun da eğitimle alakası yok; 'kim' ve 'ne' olduğunu tanımlamak, hayatta istediklerini sıralayabilmek ve önceliğini kendin olarak belirlemekle ilgili.
Yasemin Çonka: Her ne yaşanırsa yaşansın, kadınların doğuştan büyük bir gücü olduğuna inanıyorum. Sorun şu ki; biz kendimizi 'birey' olarak ortaya koyamadığımız için, güçsüz hissediyoruz ve hep hasar görüyoruz. Pek çok kadının yaşamını seçme şansı olmayabilir, bu gerçeklerin de farkındayım ama her şey kader değil, kaderin değiştirilebilir kısımlarının olduğunu düşünüyorum.
Birey olamama durumunda, sitemin yanı sıra 'aile' ve 'toplumun' da katkısı yok mu?
Vahide Perçin: Olmaz mı, sistemin dayatmasından öte aile ve toplum kuralları içinde sıkışan bireylerden bahsediyoruz. Ne yazık ki her şeyi öteleyen bir kadın anlayışımız var; 'çocuklarım, kocam, yuvam, mahallem ve aman toplum ne der?' ile başlayan ve git gide küçülen, bazen hiç hatırlanmayan bir 'kadın' tanımı... 'Ben kadınım ve ben insanım' demeyi, belki de söyletmek lazım bu ülkedeki tüm kadınlara.
Kendimizden başlayarak sevmeyi öğrenmemiz lazım
Çözüm yok mu? Bu yaratılan erk jargonu değiştirilemez mi?
Vahide Perçin: Çok zor ama çözümü var, neden bugünden başlamayalım! Öncelikli olarak sevmeyi öğrenmemiz lazım. Kendimizden başlayarak sevmeyi öğrenirsek, başkalarını da anlamayı öğrenebiliriz. Oyunda da 'sevgisizlik' anlatılıyor. Birazcık hayata, insana bakmamız ve düşünmemiz lazım ki sonrasında hayatı ve insanı okuyabilelim.
Yasemin Çonka: Bir kadın ya da bir oyun bu düzeni değiştirebilir mi, neden olmasın! En azından ufak da olsa bir parçası olabiliriz. Beyne, nöronlara ve insanın yapabilme gücüne inanıyorum. Birbirimizin dertleri üzerinden bir ağlama duvarı inşa etmektense, birbirimize güç verebilir, zaman içinde hayattaki duruşumuzla bir şeyleri düzeltebiliriz. Mevzuya biraz da büyük resimden bakmaya çalışmalıyız, bunun da bulaşıcı bir şey olduğunu düşünüyorum.
Sizi biri terk mi etti kalkın ve yürümeye devam edin
Oyundaki karakterlerinizden bahseder misiniz?
Vahide Perçin: Karakterim şiddet görmüş, bunun sonucunda aktivist olmuş. Toplum içinde bir şekilde var olmuş ama kendini erkeklere karşı o kadar kilitlemiş ki, bu sefer de kadınlığını unutmuş. Oyunda üç kadının da hayata yaklaşımı çok eğlenceli anlatılıyor ve kadınlara diyorlar ki: 'İçinizdeki güzelliği çıkarın, gülümsemeyi unutmayın. Ne olursa olsun, hayata yeniden başlayabilirsiniz.'
Açelya Topaloğlu: Karakterim kendini sosyal medyaya adamış. Anne babasını küçük yaşta kaybetmiş, okuyup çalışmak zorunda kalmış. Aslında bir aile kurmak istiyor, hasretini çektiği de bu. Değer görmemiş ve çevresiyle kurduğu ilişkiler de sahte. Ama öncelikli şartı, zengin bir erkek. Bunun yanında çok saf ve naif bir tarafı da var.
Sizin karakterinizin 12 yıllık sevgilisi ayrıldığının ertesi günü bir başkasıyla evleniyor. Arkadaşı olsaydınız, onun kulağına ne fısıldamak isterdiniz?
Yasemin Çonka: 'Sen çok kıymetli ve önemlisin' derdim. Yaşantımda da yaptığım projelerde de hayata dair bir cümlem, amacım olsun ve insanlara ulaşsın istiyorum. Oyunculuğa da buradan bakıyorum. İçsel başarının, huzurun peşindeyim.
Aslında kendimizi sorguluyoruz niye böyle oluyoruz diye
Kadın seyircilerden ne gibi eleştiriler alıyorsunuz?
Vahide Perçin: Eleştiriler çok güzel. Sadece bazıları; 'Bu kadar çok mu erkeklere bağımlıyız, oyunda çok fazla erkekten söz ediyorsunuz' diyor. Biz de diyoruz ki; aslında kendimizi sorguluyoruz niye böyle oluyoruz diye.
Sizin oynadığınız genç kadın da kendini 'zengin, yakışıklı' erkekler üzerinden tanımlıyor...
Açelya Topaloğlu: Sosyal medyada bunlardan o kadar çok var ki! 86'lıyım, günümüzde 30'una gelmiş çoğu kadına evlilik dayatılıyor. Bu empozenin de özellikle belli bir yaş üstü kadınlar tarafından yapıldığını görüyorum: 'Hadi zaman geçiyor'la başlayan, 'yok mu hayatında biri', 'yakışıklı mı?', 'parası var mı?' gibi sorularla devam eden.
Kendi mutsuzluklarını unutmak adına, sosyal medyada hayali bir hayat kurmak gibi mi?
Vahide Perçin: Yaşamın içinde öyle değiller ki sanal alemde dertlerini anlatıp, rahatlıyorlar belki. Yaşamaya ihtiyaçları kalmıyor. Hep diyorum; 'bir şey'le oyuncu olamazsın, yetenekle birlikte hayatın içinde bir yorumun ve becerinin de gelişmesi lazım! Hayatta da böyle, bir şey olabilmesi için sadece bir şey yapıyor olman, bir şey olmanı sağlamaz.
Çünkü ezber hayatlar yaşıyoruz
Üç kadın hikayesinde sizi etkileyen bölüm hangisiydi?
Açelya Topaloğlu: Vahide Abla'nın birinci perde finalindeki tiradı: "Bir tiyatroya gidiyorsunuz, eve döndüğünüzde bir kadına tecavüz edilmiş oluyor." Ben bunu sadece TV, gazete ya da sosyal medyada okuyorum: "İnsan Hakları Derneği'nin 2015 verilerine göre Türkiye'de her dört saatte bir kadın tecavüze uğruyor veya erkek şiddetine maruz kalıyor." Aklımda olan ve arkada da devam eden bir şey ama işte o zaman da 'bunun peşini hiç bırakmamam' gerektiğini görüyorum.
Yasemin Çonka: Ben oyunun dekorundan metnine ve oyunculuklarına bir enerji yaydığını, bunun da fark edilsin ya da edilmesin bir şekilde izleyicilerde algı kodlaması yarattığını düşünüyorum.
Oyunda 'filler' ve 'kadınlar' birbirine benzetilerek 'unutmama' üzerinden ilişkilendiriliyor. Ama çoğu zaman unutup veya 'mış' gibi yapıp, devam etmiyor muyuz?
Vahide Perçin: Çünkü çok ezber hayatlar yaşıyoruz, oyunda da dediği gibi öğretilmiş çaresizlik biraz da... Bir taraftan da bu ezber rahatımıza geliyor. Tabii başımıza gelmeden bir başkasının yaşadığıyla empati de kuramıyoruz. Çevremizdekileri görmek için farkındalığımızı kaybettik. Konforumuzu bozar diye de bir şeylere ellemiyoruz. Tam da orada hayatı ıskalıyor veya kaybediyoruz belki.
Oyun programı: 26 - 27 Kasım: İzmir, 29 Kasım: İstanbul Beşiktaş Kültür Merkezi, 25 Aralık: Bursa.