Bas gitaristin Bach'ından caz-funk gecesi
"Bas gitaristin Bach'ı" olarak tanımlanan Victor Wooten, caz/funk davulcusu Dennis Chambers, caz saksafoncusu Bob Franceschini ile birlikte İstanbul'a geliyor.
MTV Avrupa Müzik Ödülleri sahiplerini buldu
Caz tarihinde kuşakları etkilemiş bas gitaristler arasında gösterilen Jaco Pastorius'tan sonra ismi anılan Victor Wooten, 'Garanti Caz Yeşili' konserleri kapsamında İstanbul'a geliyor.
Beş Grammy Ödüllü ABD'li müzisyen, besteci, yazar ve yapımcı Wooten; davulcu Dennis Chambers ve saksafoncu Bob Franceschini'nin yer aldığı grubu Victor Wooten Trio ile 11-12 Kasım'da, Zorlu PSM sahnesinde.
Bas gitar ile iki yaşında, tamamı müzisyen olan kardeşleri sayesinde tanışan ve henüz beş yaşındayken de Wooten Brothers ile ilk konserine çıkan sanatçı, solo kariyeri boyunca toplam 10 albüm yayınladı.
Dört telli bas gitarı ile bir orkestra formunda sesler yaratabilmesiyle müzik dünyasında ayrıcalıklı bir yere sahip olan Wooten, tam üç defa Bass Player dergisince 'dünyada, yılın en iyi bas gitaristi' olarak gösterildi, ki dünyada bu ünvanı bir kereden fazla kazanan tek kişi kendisi.
Caz, funk karışımı ilginç ve bir o kadar keyifli bir konsere imza atacak olan üçlüyle buluşma öncesi, ulaştığımız Wooten'e sorularımızı yönelttik.
"Kimse dinlemese bile yine de müzik yapardım"
"Bas gitaristi orkestra gibi kullanan adam" veya "Bas gitarın Bach'ı" gibi tanımlar ya da Grammy'den aldığınız onca ödül sizin için en ifade ediyor?
İnsanların hakkımda söylediği her şey için minnettarım. Tabii ki de sevilmek çok güzel bir his, duygu. Tüm bunlarla birlikte kimse dinlemese bile, yine de müzik yapardım, bunu da biliyorum. İnsanların müziğimi dinlemesi bir yana, iltifat ederek beni mükâfatlandırması her şeyi çok daha özel hale getiriyor.
Müzik kariyerinizin nerede ve kiminle değiştiğini düşünüyorsunuz?
Aslında pek çok değişim oldu. Bunlardan biri ve hayatımı etkiledi diyebileceğim; 1981-1987 yılları arasında gerçekleşti. O yıllarda bir lunaparkta 'country ve bluegrass' grubunda çalıyordum. Orada pek çok şey öğrendim ve bir sürü arkadaş edindim. Çok daha iyi bir müzisyen haline geldim. Bu deneyimler en sonunda benim Amerikalı banjo virtiözü Béla Fleck ile tanışmama vesile oldu. İlk piyasaya çıkışım da 1988'de, Béla Fleck and The Flecktones grubuyla oldu.
"Konuşmayı öğrenmek gibi müzik yapmayı öğrenmek"
Müzikle dolu dolu yaşamın yanında, bir de 'Bas/Doğa Kampı' adında bir girişiminiz var. Eğitiminden bahseder misiniz?
17. yılımızı yeni tamamladık ve hâlâ enerjik bir şekilde devam ediyoruz. Hatta Türkiye'den bile kampımıza katılan öğrenciler oldu. Derslerimiz çok farklı; tüm enstrümanlar ve seviyeler için değişik programlarımız var. Müziğe farklı yaklaşım açıları sunmakla beraber, iyi bir insan olmanın, kişinin kariyerine bulunacağı katkıyı da anlıyor ve öğrencilerimize bu doğrultuda yardım etmeye çalışıyoruz. Doğa kadromuz; herkese doğuştan sahip olduğu yetenekleri fark etme ve kullanma konusunda yardımcı oluyor. Müziğe yaklaşımımız da bu sayede daha doğal hale geliyor. Konuşmayı öğrenmek gibi, müzik yapmayı öğrenmenin de doğal bir yolu var.
Tekniğinizi ve yarattığınız müziği nasıl tanımlıyorsunuz? Günümüzdeki besteleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında tekniğimi tanımladığım söylenemez. Sadece duymak istediğim sesler için gerekenleri yapıyorum. Bunu da en verimli şekilde yapmaya çalışıyorum. Farklı müzik türlerini çalmayı seviyorum ama icra ettiklerimin hepsi, benim yalnızca bir parçam. Sanırım müziğimi; 'benim farklı parçalarım'ın bir bütünü olarak açıklayabilirim. Günümüzde bas gitar ile yapılmış pek çok iyi beste dinledim.
"Hepimiz aynı şeyleri söylüyoruz ancak farklı yollarla"
2008'de çok ses getiren Stanley Clarke ve Marcus Miller ile aynı projede yer almıştınız. Bir de üstüne "Thunder" isimli bir albüm kaydetmiştiniz. Buna benzer bir proje var mı?
Böyle bir proje gündemimde yok ancak bir gün yeniden bir şeyler yapabiliriz diye düşünüyorum. Clarke ve Miller ile bunun hakkında konuştuk, zaman gösterecek.
Enstrümanınızla kurduğunuz bir bağ var mı?
Farklı müzik türleri, farklı dil veya farklı lehçeler gibidir. Hepimiz aynı şeyleri söylüyoruz, ancak bunları farklı yollarla söylüyoruz. Notalar türden türe değişmiyor, ancak ritimler değişiyor. Konuşurken ağzımızı nasıl kullanıyorsak, enstrümanlar da kişisel, müziksel ifademiz için kullandığımız araçlar sadece. Enstrümanın içinde müzik yok, tüm kaynağı müzisyen. Enstrüman benim için sadece bir araç.
"Enstrümanlar arasında bas gitar henüz bir süt çocuğu"
"The Music Lesson" isimli bir romanınız var; biraz bahseder misiniz? Yazarlık hakkında düşünceleriniz neler, mesela sırada başka kitap var mı?
Bu kitap, benim tüm düşüncelerimi eğlenceli bir şekilde anlatma girişimimdi. Bir açıklama kitabı veya el kılavuzu ya da insanların üzerinde tartışabileceği bir şey yazmak istemedim. Müzisyen olmayanların da okurken keyif alabileceği bir kitap olsun düşüncesindeydim. Bir öğretmen ve öğrenci hikayesi üzerinden, pek çok kişinin bağlantı kurulabileceğini düşündüm. Yazma sürecini ise çok sevdim ve devam kitabının bir kısmını tamamladım bile.
Günümüzde müziğin bilgisayarla üretildiğini ve editlendiğini düşünürsek bas gitarın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Gelecek yıllarda, bas gitarda yeni teknik açılımlar bekliyor musunuz?
Youtube'da her gün basgitar üzerine, yeni bir ilerleme, teknik bulabilirsiniz. Gerçek şu ki; enstrümanlar arasında, bas gitar henüz bir süt çocuğu. Daha 100 yaşında bile değil! Bu da büyüdüğü ve hızlıca değişime ayak uydurduğu anlamına gelir. Bas gitaristler, 'enstrümanın gerçek rolünü unutmadığı sürece' bu iyi bir şey! Bu arada dijital müzikle aram iyidir. Benim için önemli olan müzisyenin bununla ne yaptığı.
"Dört telli bas çalarken en iyi ve en rahat olduğum"
Dört telli bas gitarla bir orkestra formunda sesler yaratabilmenizle müzik dünyasında ayrıcalıklı bir yere sahipsiniz. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?
Müzikte istediğimi çalabilmek için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Bu dört, beş ya da altı bas teli anlamına gelebilir. Aynı zamanda düz, çello ya da bas klavye çalmak anlamına da gelebilir. Ancak en iyi, en rahat olduğumda çalıyorum, çoğu zaman dört telli bas çalmamın nedeni de bu.
Gelecek albümden bahseder misiniz?
Gelecek yıl, davulda Dennis Chambers ve saksafonda Bob Franceschini'nin olduğu üçlü bir albüm çıkarmayı planlıyorum. Kayıtlara başladık bile, müzikseverlerin seveceğini düşünüyorum.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey varsa, paylaşmak isteriz?
Güzel ülkenize yeniden geleceğimiz için ben ve ekibim çok mutluyuz. Yeni arkadaşlar ve tecrübeler edinmek ve müzik aşkımı sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyorum.