- Bir bayram daha bitti. Sence bayramları nasıl kutlamalıyız?Tüm bayramları, özel günleri, hep birlikte, kimseyi dışlamadan kutlamalıyız...- Dini bayram-milli bayram ayırmıyor musun?Bence her bayramın, keşfe değer bir manası var. 23 Nisan, İstiklal Savaşı şehitlerinden geriye kalan yetimleri milletçe sahiplenmemiz mesela. Sevinç, neşe, paylaşma, merhamet, şefkat... Bu duyguları ideolojiye nasıl endeksleriz? Endeksleyemeyiz! Dolayısıyla dini-milli ayrımı yapmadan, her bayramı neşeyle kutlamalıyız.- Bu bayramı nasıl değerlendirirsin?Valla, neredeyse değerlendiremeyeceğim. İnanılmaz şeyler oldu. Oruç tutmayanlar dövüldü. Bombalarla insanlarımız öldürüldü. İsrail'le anlaştık. Gazze yeniden bombalandı. Hz. Muhammet'in kabrinin önünde bomba patladı. Suriyeli yoksullar, iftar sofralarına alınmadı. Fukaralar, iftar çadırları önünde saatlerce kuyrukta bekledi. Gençlerimiz vuruldu, şehit oldu... Ve... "Mutlu bayramlar!" dendi. Bu, biraz tuhaf değil mi? Benim sokağımda çocuklar çatapat, kızkaçıran patlatırken "Allahü ekber!" diye haykırıyorlardı...- Ben bu bayramı Yahudi arkadaşlarımla geçirdim, sosyal medyadan isimlerinin Türk isimleri olmadığı görenler, "Ne o Yahudilerle mi arkadaşsın!" diye yazdılar...Ben "Başka dinlerden olanların dini bayramları da kutlanmalı" diyorum. Onlarda da birlikte olmalıyız. Çünkü bizim tek ortak paydamız, dindaşlık değil. Komşuluk, insanlık gibi paydalarımız da var. Bunları hiçe sayamayız. Yaşam tarzı, kültür birliği olmadan da duygu birliği kurulabilir. Aksi takdirde, sana benzemeyenleri düşman bellersin. Buna da "Hak ile batılın mücadelesi" dersin. Boş lafla, haklı çıkmaya çalışırsın. Hiç olmadığı kadar derin bir ötekileştirme yaşanıyor ülkede...- Bir Müslüman, Paskalya'da ne yapabilir ki?"Sevgili komşum bayramın kutlu olsun, sevincin artsın" diyebilir. Ne var yani. İlle de yumurta boyaması gerekmiyor! Her bayrama bizzat ev sahipliği yapamayız. Bir Katolik de gelip bizimle ortak kurban kesecek değil. Bize iyi bayramlar diler. Biz de ona ikramda bulunuruz...- Sevgililer Günü, Anneler Günü, Kabotaj Bayramı, hepsini kutlamaktan yanasın yani?Temel ilke şu: Her sevinci, herkese açık tutalım. Kimsenin de bayramını kutlamasına çomak sokmayalım. Tanışalım, kaynaşalım, hikâyelerimizi anlatalım, dinleyelim.Yoksa her gün aynı lideri, aynı şeyhi, patronu dinleyip onun emrine uymak, bizi katılaştırır, bağnazlaştırır.- Bu kadar basit mi?Evet. Basitliği fazla basite almayalım!"Her alanda kutuplaşma sadece siyasi değil"- Sadece siyasi alanda mı kutuplaşma mı var?Hayır. Edebiyatçılar, sinemacılar, müzisyenler, gazeteciler, hukukçular birbirleriyle barışık mı? Hayır. Birbirlerinin eserlerine ilgi duyuyorlar mı? Hayır. Siyasi kutuplaşmadan bahsedenler, kendi ideolojik saplantılarını göremiyorlar..."Sadece ezilenler değil ezenler de mutsuz"- "Korku kültürü tüm sorunlarımızın sebebi" derken neyi kastediyorsun?İnsanlar, korkuyu saygı sanıyorlar. Halbuki, Dostoyevski, "İnsan, korktuğu birine asla saygı duyamaz" der. Bizim yaşam kültürümüzün temelinde özgüven eksikliği ve değersizlik duygusu var. Burada ezenler ve ezilenler var. Fakat ezilenler isyan etmiyor. Aksine, ezenlerden özür diliyor, hatta onlara teşekkür ediyor.- Sence neden?Çünkü ezilenlerin çoğunluğunda gurur, özgüven ve "Ben önemliyim" duygusu yok. İki taraf için de tek değer 'güç'. Yani iktidar, para, mevki, makam... Ezilenler, "Hayır" demeyi bilmiyor. Dolayısıyla "Evet" demelerinin de bir anlamı yok. Bu nedenle kolayca harcanıyor, aşağılanıyor ve suçlanıyorlar.- Peki sence ezenlerin özgüveni yerinde mi?Hayır, bence onlarda da özgüven eksik! Ezenler de korkuyor. Bu nedenle iktidara, koltuğa dört elle sarılıyorlar. Eğer gücü kaybederlerse, bir hiç olacaklarını düşünüyorlar. Haklı olarak. Asla istifa edemiyorlar. Hatayı, kusuru, suçu hep başkasında görüyorlar. Çok cevvaller ama medeni cesaretleri hiç yok...- Güçlüler de mutsuz, öyle mi?Hem de nasıl! Bizim 'büyük adam' dediğimiz kimselerin de çocukluğu berbat geçmiş. Onlar da eşlerine ve çocuklarına ulaşamıyor. Onlar da kendilerine birçok şeyi itiraf edemiyor. Onlar da rol yapıyor...