"Yeni İstanbul Çalışmaları"
İstanbul hızlı bir değişim içinde. Bu değişim öncelikle kentte yaşayan insanların, kentin çevresinin, nihayetinde bütün Türkiye'nin hayatını derinden etkiliyor. Metis Yayınları'ndan çıkan "Yeni İstanbul Çalışmaları"ndaki "yeni", hem bu hızlı değişimle ortaya çıkan yeni İstanbul'un daha önce tecrübe etmediğimiz hallerini, hem de incelemelerin konu ve bakış olarak yeniliğini ifade ediyor.
Cenk Özbay ve Ayfer Bartu Candan'ın hazırladığı "Yeni İstanbul Çalışmaları - Sınırlar, Mücadeleler, Açılımlar" Metis Yayınlarından çıktı. Yaşanan değişimin farklı boyutlarının kavranabilmesi için kitap geniş bir alanı tarıyor: Kentin "devlet eliyle" küreselleştirilmesi, "büyüme" saplantısı, neoliberalizmin kent üzerindeki baskıları, hukukun taşıdığı muğlaklıkların istismar edilişi, mülksüzleştirme, mutenalaştırma, kentin dönüşüm coğrafyası, "tehlikeli" diye mimlenmiş mahallelerdeki devlet şiddeti, Gezi Parkı direnişi ve yeni kentsel muhalefet, İstanbul'u sırtında taşıyan toplumsal emek, kentteki turizm, trafik, ulaşım sorunları, hareketlilikler, kadın istihdamında cinsiyetin etkisi incelenen başlıca konular.
Kitabın yaptığı diğer bir katkı da, kente politik ekoloji çerçevesinden bakmak. Kentin bugününü "sürdürülebilirlik" kavramı temelinde değerlendiren yazılar, aynı zamanda merkezi iktidarın ve belediyenin, çevre, yeşil, doğa ve sürdürülebilir kalkınma gibi bazı kavram ve anlayışları nasıl bir söylem ve imaj malzemesi kertesine indirdiğini, içlerini boşalttığını ve çoğu durumda tam aksi uygulamalara giriştiğini aydınlatıyor. Kentte bedenin kamusallığı ve cinselliği de LGBT hareketi, sakat bedenler, göçmen kadın ev işçileri, trans bireyler, seks işçiliği, seks sinemaları üzerinden tartışılıyor.
Görünen o ki İstanbul satılıyor, özelleştiriliyor ve bu yolla "zenginleşiyor". Bu parlaklık kimilerinin gözünü kamaştırsa da kentte giderek artan ve derinleşen eşitsizliklerin üstünü örtmeye yetmiyor. Yeni İstanbul Çalışmaları kentte olup biteni anlamak ve mücadele etmek için değerli ipuçları sunuyor.
Kitapta Cenk Özbay, Ayfer Bartu Candan, Biray Kolluoğlu, Asu Aksoy, Murat Cemal Yalçıntan, Çare Olgun Çalışkan, Kumru Çılgın, Uğur Dündar, Tuna Kuyucu, Deniz Yonucu, Özlem Ünsal, Çağlar Keyder, Yıldırım Şentürk, Cenk Özbay, Saniye Dedeoğlu, Duygu Salman, Sunuş Dilek Ünalan, Jean-Francois Pérouse, Sonay Aykan, Sezai Ozan Zeybek, Bengi Akbulut, Ayfer Bartu Candan, Ayten Alkan, Sibel Yardımcı, Dikmen Bezmez, Ayşe Akalın, Alp Biricik, Aslı Zengin ve Sema Erder'in makale ve araştırmaları yer alıyor.
“Yeni” İstanbul hakkında sorulmuş sorulardan yola çıkarak tamamlanmış ya da yapılmakta olan araştırmaları bir araya getiren kitap, “kent azmanı” halini almış “yeni” İstanbul gerçekliğini masaya yatırıyor. Kitaptaki makalelerde, şehir hayatı, mutenalaşma, kentsel dönüşüm, muhalefet, sınıflar arası ilişkilerin mekânsallaşması, yerel yönetimler, kent alanının farklı cinsiyetler ve cinsel kimliklerce kullanılması, kentsel ekoloji, kent ekonomisi ele alınıyor. 1990’ların ikinci yarısından itibaren ise neoliberalizmin kentsel dinamiklerinin, İstanbul’da palazlanmakta olan “küresel-kent” anlayışıyla bir araya gelişinden doğan çelişkiler, İstanbul’da ana akım dışında kalan, “alternatif” hayat tarzlarına ve “altkültürlere” etnisite, sınıf, cinsiyet ve cinsellik perspektiflerini de ihmal etmeden yaklaşan araştırmalar da kitap da yayımlandı. Kitapta iktidarın İstanbul'a ilişkin sayısız tasarımının kentin üzerinde yarattığı baskının etkileri de inceleniyor. Kitabın önsözünde bu duruma ilişkin şunlar ifade ediliyor:
"İstanbul’u kâh bir 'olimpiyat şehri' kâh 'Avrupa kültür başkenti' yapmaya çalışıyor, fiziki kapasitesini ve toplumsal limitleri zorlayıp bir 'turizm' merkezine dönüştürmeye uğraşıyor, bir yandan 'cool İstanbul' arayışındayken diğer yandan 'İslam şehri' vurgusu yapıyor, kenti estetik değerlerden uzak bir kitsch çöplüğüne çevirirken Arap petro-dolarlarının cazibe durağı haline getirmek için hevesleniyor, havalimanlarına sığmayan bir hava taşımacılığı şişkinliği ve 'Londra-Pekin' demiryolu bağlantısı takıntısıyla bir 'küresel ulaşım kavşağı' vurgusu yapıyor, 'marka şehir' deyip amatör tüccarlığa oynuyoruz. İstanbul, tüm bu söylemsel sağanak ve inşaat furyası içinde, doğal-ötesi sınırlarına dayandığı doğu-batı aksından sonra, mecburen kuzeye doğru zorla, adeta çekiştirilerek, suni biçimde büyütülüyor. Şehir, bu suni büyüklüğü, yoğunluğu, zenginliği ve sıkışıklığıyla sanki üç- dört farklı kentsel merkezin birleşmesinden oluşmuş, bir ucu öbür ucunu görmez, bir tarafı diğer tarafını bilmez bir halde, 2010’ların dünyasında kent çalışmaları gündeminin belki de tüm maddelerini içinde barındıran bir kentsel kozmos sunuyor bizlere."