Uzaylı algısında devrim yaratan öykü: Bir Mars Destanı
Bilim kurgunun Altın Çağı'nın en başarılı yazarlarından Stanley G. Weinbaum'un, uzaylı algısında devrim yaratan ilk ve en önemli öyküsü “Bir Mars Destanı” Türkçe okurla buluştu.
İthaki Yayınları Stanley G. Weinbaum'un “Bir Mars Destanı”nı Isaac Asimov’un önsözüyle, David Squires "Çizgilerle Dünya Futbol Tarihi" ve Nil Sakman'ın "Balık Nefesi" kitaplarını okura sundu.
Bir Mars Destanı
Asimov’un deyişiyle bilimkurgunun üç büyük novasından biri olan Stanley G. Weinbaum, bir buçuk yıllık yazarlık kariyerine ve trajik ölümüne rağmen erken dönem Altın Çağ’ın en başarılı yazarlarından biri. Hem ilk hem de en önemli öyküsü “Bir Mars Destanı” da bilimkurguyu kökten değiştiren ve uzaylı algısında devrim yapan gerçek bir klasik.
Yakın gelecekte insanlık Mars’a sefere çıkar ve mürettebatın asi üyesi Dick Jarvis’in başından beklenmedik bir olay geçer: Mars’ta yepyeni bir ırkla tanışır; devekuşu benzeri Tviil’le. Ancak Mars’taki tek hayat formu Tviil değildir. Onun yardımıyla Jarvis, “Bir Mars Destanı” ve devam öyküsü “Hayaller Vadisi”nde Mars’ın diğer mucizeleriyle de karşılaşacaktır.
Her günü bir cinayet: 365 Gün 365 Cinayet
Bu iki klasik öyküye ek olarak Weinbaum’un yarattığı bir diğer çarpıcı karakter olan Profesör Manderpootz’un yer aldığı “Eğer Dünyaları” ve “İdeal”in yanı sıra ters giden bir bilimsel deneyi anlatan “Uyumun Doruğu”, uzaylı ekolojilerine yoğunlaşan saykedelik öykü “Üşütük Ay” ve sanal gerçekliği işleyen ilk öykülerden “Pygmalion’un Gözlüğü” de bu derlemede kendine yer buluyor.
Bir Mars Destanı, modern bilimkurgunun ilk adımları.
Isaac Asimov’un önsözüyle
“Weinbaum, Bir Mars Destanı’yla birlikte sempatik uzaylıyı icat etti. Bilimkurgu onunla birlikte bağnazlıktan uzaklaştı.” – Ursula K. Le Guin
“Bilimkurgu alanında klişelerden kurtulup özgün hikâyeler üretebilen tek yazar. Büyük bir hayranıyım.” – H. P. Lovecraft
“Weinbaum, var olmak için kendi sebeplerine sahip dünyadışılar yaratan ilk yazar.” – Isaac Asimov
“Stanley G. Weinbaum, kısacık kariyerinde bilimkurguda bir devrim gerçekleştirdi.
Biz de hâlâ onun bize kazandırdığı temaları keşfediyoruz.” – Poul Anderson
“Stanley G. Weinbaum, modern bilimkurgunun kurucularından biri olarak Wells ve Heinlein’la anılmayı hak ediyor.” – Frederik Pohl
Çizgilerle Dünya Futbol Tarihi
Bu bir futbol çizgi romanı ama
o bildiklerinizden değil!
Futbol ve çizgi roman. Cumartesi günlerinin vazgeçilmezlerinden olan bu ikilinin yolları son zamanlarda birbirlerinden ayrılmıştı. Neyse ki İngiliz çizer David Squires bunu değiştirmek için burada.
Çizgilerle Dünya Futbol Tarihi’nde Squires, futbol tarihinin en görkemli anlarının ve en şöhretli ikonlarının pek çoğunu bir araya getiriyor. Bunu yaparken de ne mizahından taviz veriyor ne eleştirel tavrından ne de tarihin gerçekliğinden. Futbolun hem şaşaalı hem de kirli yüzü bu kitapta omuz omuza mücadele ediyor.
Bir spor olarak zirvede duran futbolun tarihini ve unutulmaz anlarını yazmak için bir İngiliz karikatüristten daha doğru bir isim olabilir mi?
Balık Nefesi
Balık Nefesi insan olmanın bütün pencerelerinden bakıp en çarpıcı ruh hallerine tanıklık etmemizi, kendimizle yüzleşmemizi sağlıyor. Eylemlerden çok duyguların odağında bir dil şöleniyle baş başa, sürükleyici dünyalar kuruyor.
Nil Sakman, sekiz öyküde farklı insanlık durumlarından yola çıkarak kalabalığa karşı yalnızlığı seçiyor.
Fahrenheit 451'i önceleyen öyküler: Yakma Zevki
Söylenmesi hiçbir şeyi değiştirmeyecek cümleleri içinde bir umut gibi büyütenler, kendini yollara vuranlar ve bütün bir edebiyat tarihinden beslenen karakterler yol arkadaşı oluyor. Aslolanın yol ve yolculuk, varılan yerin yeni yolculuklar için bir durak olduğuna inananların, bu düzenin kurallarına uyamayanların, kendi hayatlarının kahramanı olurken arkasında bıraktığı izlerle böbürlenmeden mütevazı bir dünya kuranların öyküleri.
Rüzgârın uğultusu, yaprağın hışırtısı, ırmağın çağıltısı insan sesine karışırken umutla, tutkuyla, inançla özlediğimiz uyum sayfaların arasından çıkıp ete kemiğe bürünüyor.
Nil Sakman, böyle de yaşayabilirdik, diyor. Böyle de yaşayabilirdik…
“Ölümün alametifarikası sükûttur, diye geçiyor aklından. Ölümün bulunduğu her yerde sükût da hazır bulunur. Önce ölüm yaklaşır, alır alacağını; ardından, kısa ya da uzun bir an; ama mutlaka sükût gelir. Yerküre üzerinde ne var ne yok hepsi susar. Çıt çıkmaz. Eğer bir araf varsa zamanı çelen, işte burası orasıdır.”