"Türkiye'de Yoksulluk ve Dilenme Kültürü"
Dilenciler Türkiye'de nasıl algılanıyor, nasıl muamele görüyorlar, onlar kendi faaliyetlerini nasıl algılıyor, gördükleri muamelelere nasıl tepkiler geliştiriyorlar? Aslıcan Kalfa-Topateş'in, tarihin en eski mesleklerinden biri görülen dilencilikle ilgili çalışması İletişim Yayınları'ndan çıkıyor.
İletişim Yayınları, Batıkan Köse'nin mizahi öykülerden oluşan ilk kitabı "Şahsi Düşler ve Onur Kırıcı Gerçekler", Ali Artun'un 1917 Devrimi'nden sonra sanat ve iktidar ilişkisini sorguladığı "Sanatın İktidarı" ile Aslıcan Kalfa-Topateş'in tarihin en eski mesleklerinden biri görülen dilenciliği ve Türkiye'de yoksulluğu araştırdığı çalışması "Dilenciler"i 4 Aralık'ta okurla buluşturuyor.
Şahsi Düşler ve Onur Kırıcı Gerçekler
İletişim Yayınları yine bir "ilk" kitabı okuyucuyla buluşturuyor. Batıkan Köse'nin Şahsi Düşler ve Onur Kırıcı Gerçekler adını taşıyan kitabı ince bir mizahı bünyesinde barındıran öykülerden oluşuyor. Köse, öpmek isteyince hata raporu veren robot sevgilileri, rüya görmek için ödenen vergileri, yaratıcı intiharlar tasarlayıp satan departmanları, Olimpos-Beşiktaş minibüsünde mitolojik şöhretlerle ayaküstü edilen muhabbetleri ele avuca sığmaz muzip bir dille anlatıyor.
Hukuk krizine ışık tutan inceleme: Türkiye'de Hukuku Yeniden Düşünmek
Batıkan Köse, metropollerin alelacayip teferruatlarını, narsistik aurasını ve matrak rutinlerini, ele avuca sığmaz muzip bir dille anlatıyor. Öpmek isteyince hata raporu veren robot sevgililer, rüya görmek için ödenen vergiler, yaratıcı intiharlar tasarlayıp satan departmanlar, Olimpos-Beşiktaş minibüsünde mitolojik şöhretlerle ayaküstü muhabbetler…
Yaşanmış ve yaşanması muhtemel anları ilmek ilmek birbirine bağlıyor. İlkokuldaki kalem hırsızı Çağdaş'tan yola çıkıp birisinin kalbini çalarak çağdaşlaşan ama bunu Batılılaşmayla bağdaştıramayan karakterlerin yarattığı bir çağrışımlar zinciri… Şahsi Düşler ve Onur Kırıcı Gerçekler sözcük oyunlarıyla renklenen ince bir mizahın öyküleri.
Sanatın İktidarı
Ali Artun yeni bir kitapla karşımızda: "Sanatın İktidarı - 1917 Devrimi Avangard Sanat ve Müzecilik". 1917 Devrimi'nden sonraki birkaç yıl içerisinde Avrupa'nın en zengin müzelerinin ve koleksiyonlarının, akademilerinin, tiyatrolarının, avangard sanatçıların eline geçmesinden yola çıkan Artun, bu sanatçıların aynı zamanda sanatı parçalamak, müzeleri yakıp yıkmak, akademileri kapatmak gibi görüşlere sahip olduklarını da göz önüne alarak sanat ve iktidar arasında ilişkiyi sorguluyor. İletişim Yayınları tarafından yayımlanan kitapta Artun "Peki, bu sanatçılar sanatın iktidarını ele alınca ne yaptılar? Sanatı nasıl yönettiler? Devrimle ve komünizmle nasıl bağlandılar?" gibi soruların cevaplarını arıyor.
Fehim Taştekin'in Suriye'yi anlattığı kitabı yakında raflarda
Tarihte sanatın sanatı yönettiği yegâne dönem, 1917 Devrimi'nden sonraki birkaç yıl. Bu birkaç yılda Rus İmparatorluğu'nun bütün sanat mirası, Avrupa'nın en zengin müzeleri ve koleksiyonları, akademiler, tiyatrolar, kurumlar avangard sanatçıların eline geçti. Ama onlar sanata karşıydılar; sanatı parçalamak, müzeleri yakıp yıkmak, akademileri kapatmak istiyorlardı. Peki, sanatın iktidarını ele alınca ne yaptılar? Sanatı nasıl yönettiler? Devrimle ve komünizmle nasıl bağlandılar?
Arka Kapak:
En önce, sanatı, sanatın varlığıyla ilgili bir sorgulamaya dönüştürdüler. Bir bilgi ve iktidar siyasetine çevirdiler. Hayatla bütünleştirerek, sanat icrasını devrimci bir eylem gibi yaşadılar. Formun ve nesnenin "sıfır noktası"nı keşfederek sanatı tamamıyla kavramsallaştırdılar; soyutu icat ettiler. Müzeleri herkese açık atölyeler, forumlar, laboratuvarlar olarak örgütlediler. Bütün kenti bir enstalasyona, tiyatro sahnesine çevirerek, sanatın hayatını karnavallaştırdılar. Sanat enternasyonallerini başlattılar...
Ercan Kesal'ın Nasipse Adayız kitabı çıktı
Sanatın kısacık iktidar dönemindeki deneyimleri, avangardın bir kehaneti sayılmalıdır. 20. yüzyıl sanatında eleştirel, çatışmacı ne varsa, işaretleri Rus avangardına çıkar. Bu sadece sanat için değil, mimarlık, tasarım, tiyatro, sinema için de doğrudur. Estetik için de geçerlidir. "Devrim sanatı", yalnızca sanatın ontolojisi ve praksisiyle ilgili değil, sanatın yönetimiyle, eğitimiyle, müzecilikle, küratörlükle ilgili olarak da hâlâ sonsuz bir ufuk serer önümüze.
Dilenciler
Türkiye'de Yoksulluk ve Dilenme Kültürü
Aslıcan Kalfa - Topateş'in İletişim Yayınları tarafından yayımlanan çalışması Dilenciler - Türkiye'de Yoksulluk ve Dinlenme Kültürü, tarihin en eski mesleklerinden biri olarak görülen "dilenciliği" tüm boyutlarıyla ele alıyor. Doğrudan dilencilerle yapılan görüşmeler sayesinde dilenciliği daha yakından tanımaya olanak sunan çalışma; toplum içinde yüz çevrilen, görülmeyen bu olgu üzerine etraflıca yapılmış "öncü" bir araştırma özelliğini de taşıyor.
Tarihin en eski mesleklerinden biri de dilencilik. Aslıcan Kalfa-Topateş, kitabında her şeyden önce dilenciliğin, yoksullar için bir hayatta kalma stratejisi olduğunu hatırlatıyor. Tarihsel devamlılık olduğu gibi, bir değişim de var ama: Feodaliteden kapitalizme ve kapitalizm içinde refah devletinden küreselleşmeye, dilenciliğin "bağlamının" nasıl değiştiğini görüyoruz.
Kitabın geniş bölümünü, Türkiye'nin toplumsal tarihinde dilenme kültürü ve onun değişimi oluşturuyor. Dilenciler nasıl algılanıyor, nasıl muamele görüyorlar, onlar kendi faaliyetlerini nasıl algılıyor, gördükleri muamelelere nasıl tepkiler geliştiriyorlar? Yoksullukla ve sosyal yardım rejimiyle dilencilik arasındaki ilişki nasıl biçimleniyor? Yüz çevrilen, "görülmeyen", en fazla "sosyal bir yara" deyip geçilen bir olgu hakkında, öncü bir çalışma.