hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Taner Timur, "en çalkantılı" dönemi yazdı

    Taner Timur, en çalkantılı dönemi yazdı
    expand

    Tarihçi yazar Prof. Dr. Taner Timur, "AKP’nin Önlenebilir Karşı-Devrimi” adlı kitabında Gezi parkı eylemlerinden, 17-25 Aralık soruşturmalarınan, AKP-Gülen Cemaati kavgasından "çözüm sürecine" Türkiye'nin gündemini ele alıyor. İncelemelerinin odağına 2008 finansal krizini koyan Timur, "paralel yapı" ve "darbe girişimi" iddialarıyla ilgili de çarpıcı yorumlarda bulunuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Taner Timur’un Türkiye’nin yaklaşık son 20 yılını kapsayan incelemelerini içeren “AKP’nin Önlenebilir Karşı-Devrimi” adlı kitabı geçen Kasım ayında Yordam Kitap’tan çıktı. Türkiye’nin önemli tarihçilerinden biri olan Timur, bu kitabında AKP’nin 12 yıllık iktidar dönemini, bu dönemi hazırlayan öncülleri ve son bir buçuk yılda açığa çıkan siyasal ve toplumsal krizi inceliyor.

    Tarihçi titizliğiyle Türkiye ve dünya basınında çıkan haberleri, açıklamaları, toplumsal, siyasal ve iktisadi gelişmeleri inceleyen ve bilimsel bir mantık süzgecinden geçirerek bunları yorumlayıp okuruna sunan Timur, demokrasi, vesayet, Türkiye’de sermaye birikimi, küresel kapitalizm, Ergenekon davaları, hukuk tartışmaları, barış süreci, Gezi eylemleri, AKP ve Cemaat kavgası ile başta Suriye olmak üzere dış politikayı masaya yatırıyor. İslamcı söylemin baskın hale gelmesinin ve bazı uygulamaların içerdiği tehlikelere işaret eden Timur, buna karşı verilecek politik mücadelenin laiklikten bağımsız olmaması gerektiğini ifade ediyor.

    Son on yılı Türkiye’de “Cumhuriyet tarihinin en çalkantılı dönemlerinden biri” olarak niteleyen Taner Timur, bu durumun toplumda, “görülmedik bir kutuplaşma ve kamplaşma” olarak ifade edildiğini belirtiyor ve şunları dile getiriyor: “Bir yanda sandıkta zafer üzerine zafer kazanan bir parti; öte yanda, ‘laik cumhuriyet elden gidiyor!’ kaygısıyla sokaklara dökülen milyonlar... Bir yanda darbe sohbetleri, muhtıralar, kapatma davaları; öte yanda Ergenekon heyulası, toplu davalar, sahte belgeler, itirafçı tanıklar... Bir yanda yolsuzluk baskınları, Bakan evlerinde ele geçirilen milyonlarca dolarlar, hazırlanan fezlekeler; öte yanda ‘darbe’ iddiaları, ‘paralel devlet’ ve ‘Haşhaşi!’ çığlıkları... Bir yanda Kürtlerle barış, ‘ileri demokrasi’ , ‘millet-devlet kaynaşması’ söylemleri; öte yanda yüksek yargı seçimlerinin bile tamamen siyasileştiği, Kürtlerin 90’larda dahi yaşanmamış şekilde ayaklandığı bir siyasal karmaşa! Ve bu karmaşanın gizlemeye çalıştığı rant ekonomisi, maden ocaklarında ölen emekçilerin yerini almak için kuyruğa giren işsizler ordusu ve her yıl servetine servet katan holdingler, bankalar, müteahhitler. Bu tablo karşısında kim suskun kalabilir?”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Taner Timur, “AKP’nin Önlenebilir Karşı-Devrimi” kitabını suskun kalmamak için yazdığını anlatıyor ve kitabında, bu toplumsal ve siyasal manzarayı hazırlayan etmenleri ortaya koyuyor ve önerilerde bulunuyor. Kitabında 2008’de patlak veren finansal krizi detaylıca inceleyen Timur, bunun Türkiye’ye de etkilerini anlatıyor. Krizi merkezi bir konuma oturtan Timur, “demokratik cepheyi sokakta kurdu” dediği Gezi eylemleri içinde finansal krizin belirleyici etkisine işaret ediyor: “2011 yılında yüzde 8,5 olan büyüme oranının 2012’de yüzde 2,2’ye inmesinin yarattığı iktisadi durgunluk ve 90’lılar arasında yüzde 20’yi bulan işsizlik oranı da bu büyük buluşmada belirleyici unsurlardan biri oldu.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Timur, AKP-Cemaat kavgası olarak adlandırılan durumun da bu krizin Türkiye’ye gecikmeli bir yansıması olduğunu belirtiyor. İktidarın 2010 Anayasa referandumu ve 2011 seçimlerine kadar küresel sermayeyi de arkasına alarak yeni zengin bir sınıf yarattığını anlatan Timur, bu yeni zengin sınıfı İran İslam devrimi sonrasında doğan ve “Pasdaran” diye adlandırılan burjuvalara benzetiyor. Bu yeni burjuvaların farklılaşan çıkarlarının ideolojik planda, farklı siyasal İslam anlayışları ile temsil edildiğini dile getiren Timur, AKP-Cemaat ayrışmasının Erdoğan’ın Davos çıkışıyla başlayan, Mavi Marmara olayı, Ortadoğu politikası ve Müslüman Kardeşler ile yapılan ittifak ile belirginleşen bir süreç olduğunu ifade ediyor. Timur, Gülen Cemaati’nin küresel kapitalizm ile çok daha uyumlu ilişkiler içinde olduğunu söylüyor. 17-25 Aralık soruşturmalarının da bu süreçte gündeme geldiğini belirten Timur, AKP’nin bu konudaki, “Paralel yapının’ darbe girişimi” nitelemesini de inandırıcı bulmuyor:

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Birkaç yıl önce komutanları içeri alan Cemaat daha da güçlendi, bu kez de iktidarı mı alaşağı ediyor? Böyle bir şeyi düşünmenin gülünç olacağı kanısındayım. Bun karşılık Cemaat’i bütün bu olan bitenlerin dışında tutmak da sanırım aynı şekilde yersiz ve mantıksız olacaktır. Aslında bugünkü uygulamalar son yıllardaki politikasıyla yurt içinde ve dışında tüm müttefiklerini kaybetmiş, ‘karizma’sı buharlaşmış ve tek başına kalmış bir liderin dramını sergiliyor. Erdoğan kendisini iktidara getiren uluslararası oyunun kurallarını anlayamamış ve bunları çiğneyerek çapını aşan girişimlerde bulunmuş, sonunda da seyircilerin ıslıkları arasında hakemlerden kırmızı kart görmüştür. Şu anda yaptığı gibi, hakemlerle ne kadar kavga ederse etsin, sonunda sahayı terke mecbur olacaktır. Eğer gerçek tablo buysa –ki bence budur- bu tablo içinde Cemaat mensupları da ancak dolaylı ve sınırlı bir rol oynamaktadır.”

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow