Sokaklardan raflara: Fosforlu Cevriye
Sayısız kez filmlere ve müzikallere konu olan edebiyatımızın aylak kadınlarından Fosforlu Cevriye, uzun bir aradan sonra tekrar okuyucuları ile buluşuyor.
Atilla Dorsay'ın önsözü ile katkıda bulunduğu Fosforlu Cevriye, pek çok ilke imza atan gazeteci ve yazar Suat Derviş'in en önemli eseri.
İlk kez 1968 yılında yayınlanan ve yayınlandığı dönem hem edebiyatseverlerin hem de film yapımcılarının hızla dikkatini çeken Fosforlu Cevriye, güzelliği kadar ismi de, doğup büyüdüğü yer olan sokaklarda meşhur Cevriye'nin dramatik hikâyesini konu ediniyor.
Hiç kimseyi ve hiçbir şeyi umursamayan bu saf sokak kızının tüm hayatı adını asla öğrenemediği gizemli bir adama âşık olmasıyla değişir. Bu yabancıyı tanımasıyla birlikte Cevriye daha önce hiç hissetmediği, hiç bilmediği duyguları tadacak ve sevmeyi, tutsaklığı öğrenecektir.
Suat Derviş, toplumun farklı sınıflarından karakterlere yer verdiği, sade bir dille yazdığı ve insan sevgisini temel aldığı bu romanıyla, toplumda var olan ikiyüzlülüğe de ironik bir yaklaşımla dikkat çekiyor.
Nazım Hikmet ile yakınlığı bilinen Suat Derviş, Fosforlu Cevriye yayımlandıktan sonra pek çok tartışmaya neden olmuştur. Kitapta Cevriye'nin âşık olduğu, sürekli saklanmak zorunda kalan ancak adının ve suçunun ne olduğu tüm eser boyunca açıklanmayan gizemli karakterin Nâzım Hikmet olduğu iddia edilmiştir.
Suat Derviş kimdir?
1905 yılında İstanbul'da doğdu.
İlk şiiri 13 yaşındayken kendisinden habersiz Nazım Hikmet tarafından yayımlanan Suat Derviş, ilk romanı "Kara Kitap" basıldığında 16 yaşındaydı.
Suat Derviş'e büyük bir hayranlık besleyen Nâzım Hikmet'in "Gölgesi" şiirini onun için yazdığı söylenir.
İlk romanı olan Kara Kitap 1920 yılında basılır. Yazdığı eserlerin büyük bir bölümü tefrikalar halinde çeşitli gazetelerde yayımlanır.
Latin alfabesi ile yazdığı ilk eser Emine (1931), en bilinen eseri ise Fosforlu Cevriye'dir.
Yaşadığı dönem pek çok ilke imza atmıştır. Suat Derviş Avrupa'ya muhabir olarak giden ilk kadın gazetecidir. 1922'de Ankara hükümetinin temsilcisi olarak İstanbul'a gelen Refet Bele'yle ilk röportajı Alemdar gazetesi için kendisi yapar. Bir günlük gazetede (İkdam, 1926) ilk kez kadın sayfası hazırlayan ilk gazetecidir.
23 Temmuz 1972 Pazar günü tedavi gördüğü Kasımpaşa Hastanesi'nde ölür. Arkadaşlarının çoğu cenazesine gelemez, ya hapistedirler ya da gitmeye korkuyorlardır.
Cumhuriyet ve Milliyet gazetesindeki küçük ölüm ilanı dışında ölüm haberi duyulmaz.