Sivrihisar'dan San Francisco'ya bastığımız yerle ilişkimiz
Sanat tarihçisi ve ressam Jale N. Erzen, "Üç Habitus - Yeryüzü, Kent, Yapı" adlı kitabında dünya, kent ve içinde yaşadığımız mekanla ilişkimizi estetik, etik, ekolojik, sosyal iletişim, kültürel zemin, mimarlık açısından ele alıyor. Kitabı okurla buluşturan Yapı Kredi Kültür Sanat Yayınları ayrıca sosyolog Niyazi Berkes'in Batılılaşmayı "uydulaşma" olarak nitelediği 1960'lardaki metinlerinden oluşan "Türk Düşününde Batı Sorunu"nu da yeniden bastı.
Yapı Kredi Kültür Sanat Yayınları, sanat tarihçisi ve ressam Jale N. Erzen'in "Üç Habitus - Yeryüzü, Kent, Yapı" kitabını da okura sundu. Erzen'in yeryüzü, kent ve yapının birey için taşıdığı anlamı, bunlarla nasıl yaşadığını duyumsatmaya çalıştığı metinlerden oluşan kitapta, Sivrihisar'dan Tokyo'ya, Tiflis'ten San Francisco'ya, insanın bastığı yer ile ilişkisini anlatıyor, fotoğraflarla gösteriyor.
Erzen, yaşamın fiziki çevresini oluşturan yeryüzü, kent ve yapıları estetik, etik, ekolojik, sosyal iletişim, kültürel zemin, mimarlık gibi farklı kavramlarla irdeliyor. Erzen, Martin Heideger'in "orada bulunmak, orada var olmak" anlamında kullandığı "Daisen" ve yeryüzü, kent, yapının nasıl algılandığı, hangi simgelerle yorumlandığı, biçim ve çevre ilişkilerinin ne tür etkiler yarattığına ilişkin Pierre Bourdieu'nun "habitus" kavramına başvuruyor. Erzen, bu kavramlarla insan yaşamının her haliyle, her yerde ve her zaman bir ikamet olduğu düşüncesini, insanın her şeyden önce bir yere ait olduğu ve mekanın belirleyici olduğunu işliyor.
Stalin Rusya'sında özel yaşam: "Karanlıkta Fısıldaşanlar"
Erzen, Yeryüzü, Kent ve Yapı olarak üç bölümden oluşan kitabında yeterince üzerinde durulmayan estetik ve kültürel değerleri; göç ve sefaletin yarattığı, dünyayı bölen farklılıkları; geçmişten günümüze insanın dünyada bıraktığı veya bırakamadığı izleri, "yer olmayan" yerleri ve kente yansıyan birçok meseleyi tartışmaya açıyor. Erzen, bu üç ayrı alan kapsamında ele alınan mekân ve yapı türlerinin hepsinde insanın fiziksel olarak ikamet etmese de yaşamı boyunca bu mekânları düşünsel, hayali ya da fiziksel olarak inşa ettiğini ve ikamet ettiğini anlatıyor.
27 Mayıs'ın Bakanlar Kurulu toplantılarında konuşulanlar...
Konulara önce genel bir varoluşçu yaklaşımla bakan sonra da doğa algısı, ekolojik ve sanatsal ele alan Erzen, kenti ise insana daha yakın ve onun tarafından tasarlanmış bir çevre olarak niteliyor. Kitabının son bölümünde mimarlığı, insana algısal ve duyumsal olarak sunduğu nitelik açısından yorumlayan Erzen, mimariyi bu çerçevede odaklanılacak bir alan olarak konumluyor. Erzen bazı yapı tiplerinin de estetik ve sembolik anlamları üzerine düşüncelerini paylaşıyor; "Yaşamı ve varlığı bir ikamet olarak görmek mimarlığın ilk örneksel bir uğraş, varlıkla ontolojik ilişkide bir etkinlik olduğunu vurgulamaktadır" diyor.
Türk Düşününde Batı Sorunu
Türkiye'de her daim güncelliğini koruyan ve yüz yıllardır da tartışma konusu olan Batı sorununa ilişkin Niyazi Berkes'in 1960'lı yıllarda kaleme aldığı kitabı, "Türk Düşününde Batı Sorunu"nu, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayınları yeniden okurla buluşturdu.
Berkes'in Yön dergisinde 60'larda çıkan ve büyük yankı uyandıran yazıları, sonradan "İki Yüzyıldır Neden Bocalıyoruz?" ve "Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler" adıyla kitaplaşmıştı. Bu iki kitabın bir araya getirildiği Türk Düşününde Batı Sorunu da Türkiye'de artçı etkileri günümüze kadar ulaşan siyasi ve düşünsel krizleri yorumlamak için bir rehber niteliğinde.
Merak edenler için Osmanlı'da minyatür
Batılılaşmayı eserlerini kaleme aldığı döneme kadarki çerçevenin dışında "uydulaşma" kavramıyla tanımlayan ve tarihi süreci buna göre yorumlayan Berkes, demokratikleşme ve özgürlük girişimlerine de bu perspektiften bakar. Batılılaşmayla ilgili "sömürgeleşme", "kurtuluş", "kültür" sorgulamalarına giren Berkes'e göre, Batı'nın gelişimi Doğu'nun sömürüsü üzerine kuruludur ve Osmanlı, bu nedenle Batı gibi olma şansına sahip değildir.
Kitapta bir yandan Batılılaşmayla ilgili süreç anlatılırken bir yandan da var olan yapının çözülmesi ve kendini eskiye dönme olarak göstermesi ele alınıyor. Batılılaşma ile ilgili, geçmişteki iktisadi, politik, iktisadi-politik, kültürel yaklaşımlara da yer verilen kitapta, "kalkınma" kavramı çevresinde de bir tartışma yürütülüyor. Bu bağlamda Batılı kurumların getirilmesi de kitapta ele alınıyor.
Berkes'in 60'lı yıllara ait bu metinlerinde, aydınların konumunu da yapının uydulaşması ve Batılı paradigmanın hakim olması çerçevesinde ele alınıyor. Uydulaşmış yapıda özgürlüğün uydudan kopmadıkça halkın değil uydunun yararına işine yarayacağını söyleyen Berkes, aydınları ise iyi niyetli olsalar bile bunu görememekle eleştirir.
Batıcı paradigmanın alternatifi olan Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülüğün ise, Batıya etnik ve dini olarak karşı olmakla ancak sömürgeciliğiyle sorunu olmamakla eleştirildiği kitapta, bu yaklaşımlar çözüm üretme kapasitesinden yoksun olarak niteleniyor. Berkes Türkçülüğü ise, "halkçı milliyetçilikten" farklı "halktan kopuk hayalcilik" olarak niteliyor. Berkes kitabında İslam gözüyle Batı'yı, Batı gözüyle de Doğu'yu değerlendiriyor.
"Kafamda Bir Tuhaflık" ABD'de çok satanlar listesinde
Batıcılığın "ilericilik" olarak sunulmasını da eleştiren Berkes, Batı'nın uydulaşmış toplumlara "aşağılık" psikolojisini empoze ettiğini ve bu yolla da üstünlüğünü ilan ettiğini anlatıyor. Kitapta Berkes, Mustafa Kemal'in siyasetini uydulaşma eleştirisinin dışında tutuyor ve onun reformlarını devrim olarak niteliyor. Batı uyduculuğundan kopmadan, gerçekleştirilen şeylerin bağımlılığı güçlendirdiğini söyleyen Berkes, Mustafa Kemal'in Batılılaşma davası gütmediğini ileri sürer ve aydınları bu konuda yanılgı içinde olmakla suçlar.