Selanik’te Osmanlı’nın ve Yahudilerin izinde: Küçük Kudüs
Balkan coğrafyasının çokkültürlü tarihinin de, Yahudi Soykırımı’nın da izlerini en derin taşıyan simge şehri Selanik’in geçmişi “Küçük Kudüs” ile grafik romana dönüştü. Kitap, İstos Yayıncılık tarafından Türkçeye kazandırıldı.
Serdar Korucu
Elettra Stamboulis’in hikâyeciliğini, Angelo Mennillo’nun çizgileriyle birleştiren “Küçük Kudüs-Selanik, Duvarın Yıkılışından Sonraki Bir Yaz Günü” kitabını Hasan Özgür Tuna Türkçeye çevirdi.
İstos’tan çıkan kitap, hatırlama ve unutma üzerine bir grafik roman. Sadece Yunanistan için değil, artık Türkiye için de…
Kitap, Yunanistan’daki okuyucuya ülkelerinin ikinci büyük şehrinin sadece Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan “Hristiyanlık Öncesi ve Bizans Anıtları”ndan ibaret olmadığını gösteriyor.
“Küçük Kudüs”, bölge geçmişindeki Osmanlı egemenliğini de hatırlatıyor: “Şehir önemli dönemlerin tarihi izlerinden yoksun: Sanki bir elektrikli süpürge geçmiş de 5 yüzyıllık Osmanlı İmparatorluğu varlığını yutuvermiş. Kalan tek tük yapı da gölgede kalmış bir şekilde varlığını sürdürüyor. Bu yakın geçmişin unutuluşu yeni kurtulmuş Yunan devletinin geleceğe –daha doğuştan yıkılmaya mahkum- bir büyüklük hezeyanıyla bakma isteğini ortaya koyuyor.”
Kitap sadece bununla da kalmıyor. Sözü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e de getiriyor: “Osmanlı İmparatorluğu’ndan arta kalanlar büyük güçler tarafından nüfuz alanları ve manda devletlerine pay edilirken, Anadolu’nun ortasında sonradan Atatürk adını alan Mustafa Kemal, İslam geleneğinden gelme ilk laik devleti, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmaya hazırlanıyordu. Yunan ordusu sahillerle yetinmedi, Anadolu’nun bozkırlarına doğru yürümeye devam etti. Ancak Anadolu’da başlarına gelen Napoleon ile Hitler’in Rusya’da başına gelen oldu. Genç Makedonyalının karşı konulmaz akınlarını savuşturamadılar.”
“Küçük Kudüs”, Selanik’in geçmişine yaptığı yolculukta ünlü şair Nazım Hikmet’in memleketi olduğu gerçeğini de hatırlatıyor onun şiiri üzerinden:
“Peki ya ben?
Cesur muyum?
Ölümü siperde bekleyecek kadar cesaret var mı bende?
Mümkün mü,
Ölümü bekleyip de onunla
Karşılaşanların hepsinin…
O kadar cesaretli olması?”
“Küçük Kudüs” ardındansa okuyucusunu kitabın adını aldığı Yahudi geçmişine götürüyor. Holokost’a, 6 milyon Yahudi’nin öldürüldüğü soykırım sürecine...
Bir zamanlar şehrin kimliğine damgasını vuran Yahudi toplumunun yok oluşuna ve Selaniklilerin bu tarihi unutuşuna ayna tutuyor. Nazi işgali döneminde yok edilen ve sonra üzerine üniversite kurulan Yahudi mezarlığı gibi mekanlar üzerinden: “Üniversitenin ağaç dikili yollarının altında akrabalarım yatıyor. (…) Her gün, fakültenin yanındaki kampüsten geçerken Avram Amca’nın mezar taşı üzerinde yürüyor ya da Flora Teyze’nin nasırına basıyormuş gibi hissediyorum. Şimdi yeraltında bulunan Yahudi mezarlığı ‘43’ün o korkunç Aralık ayında Makedonya komutanının emri üzerine yıkılmıştı. Orada 100 binlerce mezar bulunuyordu, kimileri 15. yüzyıldan kalma. Birkaç gün içinde hepsi yerle bir edildi. Almanlar mermerlerin çoğunu yol yapımı ve bir havuzun inşasında kullandılar.”
Kitap, İstos Yayıncılık’ın tanıtım metninde de ifade ettiği gibi “Kesintili ve yoğun çizgileri içinde okuyucuyu Selanik’in modern tarihi içinde bir aile hikâyesini takip etmeye ve bizzat kendi hikâyemiz içinde Selanik’in yerini bulmaya davet eden kışkırtıcı bir anlatı.”