Perihan Mağden, "Ali ile Ramazan"ı anlattı
Gazeteci-yazar Perihan Mağden son kitabı "Ali ile Ramazan"ı, gerçek bir hayat öyküsünden yola çıkarak yazdığını belirterek, "Karakterlerim yetim, öksüz, fakir ve aidiyeti yok. Toplumda daha ne kadar altta olabilirsin? Hikayeleri belki de bu yüzden beni etkiledi" dedi.
AA muhabirine son kitabı hakkında bilgi veren Mağden, sürekli "aykırı" ilişkileri yazıyor gibi algılandığını oysa önceki kitabı "İki Genç Kızın Romanı"ndaki iki kız arasında "lezbiyen" bir ilişki olmadığını, kızların arasındaki ilişkinin farklı yorumlandığını belirtti.
Son romanını ise bir üçüncü sayfa haberinden esinlenerek kaleme aldığını ve iki erkek arasındaki aşkı anlattığını ifade eden Mağden, "Karakterlerim yetimler, öksüzler fakirler, hiçbir dayanışma ağı, ailesi, aidiyeti yok. Toplumda daha ne kadar altta olabilirsin? Hikayeleri belki de bu yüzden beni etkiledi. Yani Türk toplumunda olabilecek en alt seviyedeler" dedi.
Mağden, yer yer kitabında mantık ilaveleri de yaptığını, okuru genelde özgür bıraktığını, ahlakçı edebiyat öğretmeni gibi yazmadığını ama "Ali ile Ramazan"ı yazmasındaki en önemli nedenin karakterleri çok sevmesi olduğunu vurgulayarak, "Anti kahraman bile olsalar kahramanlar, hayatta insana dair gidebilecek en uçlara gidiyorlar" şeklinde konuştu.
Ali ile Ramazan'a hiçbir şey sunulmadığını, kitabında hiçbir şey sunulmamış insanların ne kadar dibe gidebileceğini de anlatma fırsatı bulduğunu ifade eden Mağden, "Birinin aşkı için insanın kendini asması mümkün mü? Olacak şey mi bu çağda? Gencecik bir çocuk hayata devam edebilirdi" dedi.
Mağden, kitap yazarken önce konunun kendisini sıkmaması gerektiğini belirterek, iki erkek arasındaki ilişkiyi güzelleştirmek için "aşk" vurgusunu ön plana çıkardığı yönündeki eleştirilerin acımasız olduğunu ve tutar bir tarafı bulunmadığını söyledi.
Türkiye'de farklı ilişkilerin kendini ifade etme imkanı bulamadığını belirten Mağden, "İnsanlar, 'gay' kimliğini kabul etmekte çok zorlanıyor. Özellikle bu kadar alt seviyeden geliyorsa. Ben aşığım ama 'gay' değilim diyorlar" şeklinde konuştu.
"Filminin yapılmasından mutlu olurum"
Perihan Mağden, romanını herhangi bir toplumsal gerçeğe dikkat çekmek amacıyla yazmadığını, Türkiye'deki yazarların bazen Finlandiyalı bir yazar gibi yazdığını öne sürerek, yazarların Türk toplumundan kopukluğunun çok acı olduğunu söyledi.
"Ali ile Ramazan"ın, "İki Genç Kızın Romanı" kitabı gibi filminin yapılmasından çok mutlu olacağını ifade eden Mağden, filmde hiç tanınmamış yetenekli konservatuvar oyuncularının oynamasını tercih ettiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kitabım bir film yapılmasına vesile olursa çok hoşuma gider. Ekranlardaki evlilik programlarını ve BBG evlerinde olanları benim kitabımda anlatılan 'aşk'tan daha yüz kızartıcı ve müstehcen buluyorum. Bu yüzden anlamıyorum bu standartları. Bu programlarla ahlaksızlık veriliyor topluma, bunu bir şekilde kabul ediyoruz. Başka şeyleri çok yadırgayabiliyoruz. Bu programlara bakınca haddinden fazla liberalleştiğimizi, hatta biraz daha muhafazakarlaşmamız gerektiğini düşünüyorum."
Köşe yazarlığı çok yıpratıcı
Perihan Mağden bir süre önce köşe yazarlığını bıraktığını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Köşe yazarlığı sinirimi yıpratan, beni yoran bir şeydi. Çok fazla siyasetle ilgileniyorum. Maalesef Türkiye'de siyaset çok kısır döngü. Bir de çok kavgaya, dövüşe giriyorum köşemden. Bu da huzurumu bozuyor. Polemiğe girdiğim o insanlardan hoşlanmıyorum. Ben samimiyim. Yani ringde çakıp, bu insanları meyhanede en yakın arkadaşım gibi görecek halim yok ve bu ilişkilerden nefret ediyorum. Bu nedenle nefret ederek yazıyorum. Yazılarımın saldırganlığı dürüstlüğümle ilgili bir şey. Ülkemin önünü kapayan unsurlara kin duyuyorum. Sert ve saldırgan yazılar yazıyorum. Yazmanın bu manevi yükü karşısında sıkı bir para almam gerek."
Mağden, "Bu kadar ağır konuşarak ve köşe yazarlarına saldırarak kitabından söz ettirmeye çalışıyor" şeklindeki eleştirilerin ise anlamsız olduğunu belirterek, "Kitap sattırmanın yöntemi bu mudur? Ben kitaplarımı iyilik yap denize at gibi yazıyorum" dedi.
Noktalama işaretlerini doğru yerde kullanmamakla eleştirilmesine de değinen Mağden, şunları kaydetti:
"Noktalama işaretlerini doğru yerde kullanmak o kadar kolay ki açıp imla kılavuzuna bakarsın. Mesela son kitabımda çok kesme kullandım üstelik de Amerikalıların kullandığı gibi. Üç noktadan hiç hoşlanmıyorum, çok aşırı anlam yüklenerek, sonuna kadar kullanılmış, yapma bir noktalama işaretine dönüştürüldüğünü düşünüyorum. Onun yerine kesme kullandım. İngilizcede de böyle kullanılıyor, dünyada böyle bir norm var. Kitaplarımı orta okuldan edebiyat hocası Müzeyyen Hanım 10 versin diye yazmıyorum. Yazarlara sürekli emekli edebiyat öğretmeni kafasıyla bakmaları çok acayip."
Siyasi açılımlar
Mağden, Türkiye'nin bir kutuplaşmaya gittiğini savunarak, "Ergenekon'un ortaya çıkmasından inanılmaz derece de memnunum. Sistemimizden bir pisliğin atılma ihtimali doğdu. Hakiki demokrasiye geçmek için gereken neyse yapmalıyız. Yargısıyla, askeriyesiyle, medyasıyla çok çürümüş bir sistem var. Bu çürükleri atarsak ancak sağlam bir sistem kurabiliriz. Toksinler atılırken insanların midesi bulanır, başı ağrır, takatsiz düşersin. Öyle bir dönemden geçiyor olabiliriz ama bu toksinleri atınca çok çok iyi ve yeni bir enerjiye kavuşacağız ki bu da bizim için çok önemli" diye konuştu.
Siyasette yaşanan açılımlar konusuna da değinen Mağden, hükümetin konuya pek iyi hazırlanmadığını ama hükümetin de açılımdan bahseder etmez o kadar kötü bir şerh ile karşılaştığını savundu.
Mağden, süreç başlar başlamaz bazı spekülatif adımlar atıldığını öne sürerek, "Kürt meselesinin sona ermesi, hem Türk tarafından hem de Kürt tarafından bazı kişilerin işine gelmiyor. Bunlar da savaştan nemalananlar. Neden bütçemizin büyük bir kısma silaha ve orduya gidiyor? AK Parti'nin karşısında sinir bozucu bir cephe var. Ana haber bültenleri 'savaş devam etsin broşürleri' gibi hazırlanıyor. Bu beni çok tedirgin ediyor. Köşe yazarlığını bıraktığımdan beri neredeyse hiç haber izlemedim" dedi.
"Aşk romanı da yazmak istiyorum"
Perihan Mağden, bundan sonraki kitabının bir "aşk" romanı olabileceğini, iç açıcı bir şeyler yazmanın da içinden geçtiğini ama zor ve acı konuların kendini daha çok çektiğini, aşk romanı okumaktan da pek hoşlanmadığını söyledi.
Türk okurunun iyi bir okur olduğunu, dünya edebiyatına ve dünyanın bütün renklerine açık olduğunu ifade eden Mağden, "Sıkı bir entelektüel boyutumuz var. Ağlaşmaktan yana değilim iyi de satıyor kitaplar Türkiye'de. Biraz iyi bir şeyler yazan bir yazarın kitabı kolaylıkla basılıyor. Bu yurt dışında o kadar kolay değil " diye konuştu.
Kitap reklamı yapılmasının eleştirilmesine bir anlam veremediğini kaydeden Mağden, "Satılması hayırlı olan bir meta için neden reklam yapılmasın, niye duyurulmasın? Edebiyatta starlar da çıkmalı. Böylece insanlar kitap okumaya daha sıcak bakar. Bu eleştirileri yapanlara kitap reklam kampanyası teklif etseniz hemen kabul ederler. Türkiye'de ulaşamadığı ciğere mundar demek o kadara yaygın ki, eylem ile söylem arasında çok fark var" dedi.