Mandela Güney Afrika'yı barışa nasıl taşıdı?
Türkiye'de çözüm süreci bağlamında sıklıkla gündeme gelen ve başvurulan örneklerden biri Güney Afrika ve Nelson Mandela'nın işlevi. Mandela'nın henüz hapishanedeyken hükümetle temas kurduğu 1985 yılından başlayıp 10 yıllık zaman diliminde ülkenin siyahların yönetimine barışçıl bir geçişi sağlaması, John Carlin'in Hollywood sinemasına da uyarlanan "Düşmanla Oynamak" adlı kitabında anlatılıyor.
Türkiye'de bugünlerde bittiği ifade edilen ancak yeniden başlaması için girişimlerde bulunulan "çözüm süreci" bağlamında sıkça gündeme getirilen örneklerden biri de Güney Afrika.
Silahların susması ve yeniden çözüm masasına dönülmesi için çabalayan HDP'nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da bu kapsamda önceki gün KCK yetkilileriyle görüşmek için gittiği Brüksel'den, "Öcalan'a Mandela modeli" talebiyle döndü.
İki ülkenin tarihlerinin ve yaşanan sorunların büyük farklılıklar taşıdığı işaret edilse de Mandela'nın rejimle hapishanedeyken görüşmelere başlaması, Abdullah Öcalan'ın konumu ile benzetiliyor. Sürecin yürütülmesinde Mandela'nın tecrübesine benzer koşulların sağlanması talebi dile geliyor. Peki Güney Afrika'da ne oldu ve Mandela modeli nedir?
En iyi 20 savaş karşıtı film
Güney Afrika'da ırkçı beyaz azınlığa (aperthaid) karşı yıllarca mücadele eden Afrika Ulusal Kongresi'nin (ANC) 1950 yılında başkanı seçilen Nelson Mandela, kongrenin askeri kanadı özelliğindeki Umkonto ve Sizwe'nin de (Ulusal Mızrak) başkanıydı. Mandela, 1962'de önce beş yıl, 14 Haziran 1964'de de Güney Afrika Hükümeti'ni devirmek için gizli plan yaptığı gerekçesiyle ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Cezaevinde 24 yıl hapis cezası yatıktan sonra, sivil direnişin ve uluslararası baskının sonucu ev hapsine alınan Mandela, üç yılı da bir çiftlik evinde geçirdi. Mandela burada, hem devlet yetkilileriyle hem de örgütüyle görüşerek, müzakereler yürüttü.
2 Şubat 1990'da Güney Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı Frederik W. De Klerk'in, Afrika Ulusal Kongresi'ne konan 30 yıllık siyaset yasağını kaldırması ve af ilan etmesiyle 11 Şubat 1990'da Mandela, 27 yıl sonra özgürlüğüne kavuştu ve 1994'te ülkenin ilk siyah cumhurbaşkanı oldu, 5 yıl bu görevde kaldı.
Bu süreçte ırkçı rejime karşı verilen uzun ve kanlı iç savaşın biriktirdiği acı, öfke ve intikam duygularının üstesinden gelmeyi başararak, Güney Afrika'yı barış yoluna soktu. 2013'te Mandela yaşamını kaybettiğinde dünyanın bütün önde gelen liderleri, Mandela'yı uğurlamak için cenaze törenindeydi.
Mandela'nın mücadelesi, dünyanın pek çok ülkesinde sinema filmlerine, belgesellere ve kitaplara da konu oldu. Bunların pekçoğu Türkçe'de de okurla buluştu. Bunlardan biri de Mandela'nın henüz hapishanedeyken hükümetle temas kurduğu 1985 yılından başlayıp, bunu izleyen 10 yıllık zaman diliminde, iktidarın beyazların yönetiminden çoğunluk siyahların yönetimine barışçıl bir şekilde geçişini anlattığı John Carlin'in "Düşmanla Oynamak" adlı kitabı.
2011'de yayımlanan kitabın birer kopyası, Ayrıntı Yayınları tarafından, "Meclis'te savaş çığlıkları yerine, barışın, uzlaşının, dostluğun sesi yükselsin" mesajı taşıyan bir mektupla birlikte Cumhurbaşkanı, Başbakan, parti liderleri, bakanlar ve tüm milletvekillerine armağan edilmişti.
Clint Eastwood'un yönettiği ve Morgan Freeman ile Matt Damon'un başrollerinde oynadığı Invictus adlı filmle sinemaya da uyarlanan Carlin'in kitabında, Mandela'nın politik dehası, iç savaşa yol açacak koşullarda ülkesini barışa taşıması, 27 yıllık hapis hayatını ve rejimle kurulan ilk temasları ve sürecin nasıl yürüdüğü bir spor olayı, 1995 Ragbi Dünya Kupası ekseninde okura sunuluyor. Kupa finalinde öyle bir maç oynanıyor ki, bu maç sporun dünyayı değiştirme ve insanları birleştirme gücünü de ortaya koyuyor.
Kitapta yer verilen Mandela'nın en büyük başarılarından biri de çözümün sonrasında üstlendiği işlev. Çünkü uzun yıllar aşağılanma, dışlanma, yoksulluğa mahkum edilmenin getirdiği öfkeyi taşıyan siyahlar, iktidar koltuklarına oturduğunda, beyazlara ait ne varsa yakıp yıkmak, eski sisteme bulaşmış herkesi yargılamak, kısacası geçmişin intikamını almak istiyordu.
Ancak Mandela buna izin vermedi. Onun yerine, herkesin birbirini dinleyeceği, suçlarını itiraf edeceği, bağışlayacağı "Hakikat ve Barışma Komisyonu" adıyla barış buluşmaları gerçekleştirdi. Barış için her yolu denedi. Başta kendisi, onu 27 yıl hapishane hücrelerinde süründürenleri bağışladı. Herkese de bağışlamayı, barışmayı, konuşup dertleşmeyi önerdi. Onca yoksulluğa rağmen bunu başardı da. Carlin, Mandela'yı bütün dünyada saygın bir lider yapanın da işte bunları başarması olduğuna dikkat çekiyor.