"Kamusal yalnızlığa" karşı "Toplu Halüsinasyon"
Savaş sonrası dönemin bireyleri "kamusal yalnızlığa" itmesine tepki gösteren Allan Ginsberg'in, dayatılan "tektipleştirme" ve "koşullandırma"ya karşı LSD, meditasyon ve şiir gibi dışlanmış yöntemleri önerdiği "Toplu Halüsinasyon" adlı seçme yazıları Sel Yayıncılık'tan okurla buluştu.
Sel Yayıncılık, okuruna Nisan ayında da zengin bir literatüre kavuşturdu. Kentin içinde yaşadığımız bir mekan olmaktan öte bir kavram olarak gündemimizin gittikçe daha merkezi bir konusu olduğu şu sıralarda Henri Lefebvre'ın "Kentsel Devrim"i ve Murat Gül'ün "Modern İstanbul'un Doğuşu" ile romancı Salâh Birsel'in "Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu" kitabı okurla buluştu. Ayrıca, Allen Ginsberg'in, içinde yaşadığımız sistemin bireye dayattıklarına kafa tuttuğu yöntemlerini anlattığı, 1952-1995 arasında yazdıklarından seçmeler de Sel Yayıncılık'tan çıktı.
Toplu Halüsinasyon
Seçme Yazılar 1952-1995
Atom bombası, sınırsız artan nüfus, gelişen kitle iletişim araçları ve düşünce özgürlüğüne yönelik baskıların damgasını vurduğu 1952-1995 yıllarının Amerikası, bireye Allen Ginsberg'in deyimiyle "kamusal yalnızlık" getirmişti. Ginsberg, bu yalnızlaşma ve iletişimsizliğe yazdıklarıyla hem bireysel olarak tepki göstermiş hem de bir kuşağın sesi olmuştur.
Seçme Yazılar 1952-1995Allen Ginsberg
Çağdaş Dünya Edebiyatı / Deneme
Özgün Adı: Deliberate Prose, Selected Essays 1952-1995
Türkçesi: Süha Sertabiboğlu
400 sayfa, 28 TL
Toplu Halüsinasyon, bir dönemin çağdaş sanatçılarına ve Amerika'daki toplumsal gelişmelere ilişkin görüşlerin yer aldığı yazılardan oluşan bir derleme. Sistemin bireylere dayattığı 'tektipleştirme' ve 'koşullandırma'yı ele alan bu yazılarda Ginsberg, kıyamet gününü çağrıştıran kültürel iklimden çıkış yolu olarak LSD, meditasyon ve şiir gibi yine sistemin dışladığı ya da sansüre maruz bıraktığı yöntemleri kullanmalarını öneriyor gelecek kuşaklara.
Alternatif yaşam tarzlarının savunuculuğunu yaparken resmettiği kültürel ve politik atmosferin bugün için de güncelliğini koruduğunu görmek, Ginsberg'in hayran olduğu 'kahin şairler' grubuna kendisinin de dahil olduğunu açıkça gösteriyor.
Irwin Allen Ginsberg, (1926-1997), Amerika'nın en önemli şairleri arasında yer alır. Columbia Üniversitesi'ndeki eğitim yıllarında William S. Burroughs, Jack Kerouac ve Neal Cassady gibi Beat Kuşağı'nın diğer üyeleriyle tanıştı ve 1955'te grubun manifestosu olarak görülecek olan Uluma'yı yazdı. Şiirlerini Beat Kuşağı'nın kullandığı serbest biçimleri benimseyerek oluşturdu. Anti-militer ve anti-materyalist kişiliğiyle tanınan ve yaşam felsefesini Budist öğretiler ışığında geliştiren Ginsberg pasifizmin savunulduğu pek çok gösteriye katıldı ve yayımladığı bildirilerle bu akımlara destek verdi. 1974'te The Fall of America ile ABD'de Ulusal Şiir Ödülü kazandı. 1995'te Cosmopolitan Greetings adlı şiir kitabı ile Pulitzer Ödülü'ne aday gösterildi ve finalistler arasında yer aldı. Amerikan Sanat ve Edebiyat Akademisi üyesi olan ve Fransa'nın Chevalier de l'Ordre des Arts et Lettres madalyasıyla ödüllendirilen Ginsberg, Batı dünyasının resmi olarak tanınmış ilk Budist üniversitesi Naropa Enstitüsü'ndeki Jack Kerouac Ruhani Şiir Okulu'nun kurucuları arasında da yer alır.
Kentsel Devrim
Kent ve kentleşme konusu bugün toplumsal, politik ve ekonomik yönleriyle giderek daha fazla tartışılan bir gündem haline geldi; Henri Lefebvre'in eserlerine daha fazla referans verilmesinin, öneminin artmasının nedeni de bu. Kentsel Devrim, Lefebvre'in Mekan'ı toplumsal analizin merkezine alan ilk eseri. Bu bakımdan mekan ve kent konusundaki çalışmalar kadar, sosyoloji, Marksist analiz ve radikal politika için de temel bir metin.
Henri LefebvreKentSel Dizisi
Özgün Adı: La Révolution Urbaine
Türkçesi: Selim Sezer
176 sayfa, 14 TL
Lefebvre, "toplumun bir bütün halinde kentleşmesi" hipoteziyle yola çıkarak, hep kır-kent çelişkisi içinde ele alınan şehir kavramının ortadan kalktığını, ortaya çıkan "kent toplumunun" yeni yorum ve yaklaşımlar geliştirilmesi gereken karmaşık bir araştırma olarak görülmesi; kentin ise toplumsal analiz ve pratiklerin merkezinde yer alması ve şehirleşme sorunuyla sınırlanmaması gerektiğini öne sürüyor. Onu yalnızca tüketimin ve yeniden üretimin değil, kapitalist üretimin de merkezine yerleştirerek, toplumsal-siyasal mücadeleyi üretim-fabrika eşleşmesinden koparıp, üretim-kent ölçeğine ve vizyonuna taşıyor. Metalaşma, pazar, bürokratikleşme üzerine kurulu soğuk ve modernist kentleşme/şehirleşme yaklaşımını reddederek, kentin sakinlerinin canlı deneyimlerinin altını çiziyor.
Şehir miti, kalıplaşmış biçim ve biçimciliğe karşı, özgün sosyal ilişkiler, kendi kaderini çizebilme ve bireysel yaratıcılığın öne çıktığı bir Kentsel Devrim hayal ediyor.
Henri Lefebvre, 1901'de Fransa'da doğdu. Sorbonne'da felsefe eğitimi aldı. 1924 yılında katıldığı "Philosophies" topluluğunda birlikte çalıştığı Politzer, Friedmann, Nizan gibi düşünürlerle birlikte 1928 yılında Fransız Komünist Partisi üyesi oldu. 1940'da Fransız Direnişine katıldı. 1958'de Komünist Parti'den ihraç edilmesinin ardından, Strasburg Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü olduğu yıllarda Sitüasyonistlerle ilişki kurdu. 1947 yılında kaleme aldığı üç ciltlik Gündelik Hayatın Eleştirisi (Türkçesi: Işık Ergüden, Sel Yayıncılık, 2012) başlangıçta sessizlikle karşılansa da ilerleyen yıllarda birçok çevrede güçlü bir entelektüel etki yarattı. Lefebvre, bu çalışmasının yanı sıra, mekan konusunu toplumsal analizin, Marksist felsefe ve sol siyasetin gündemine taşıyan ilk düşünürlerdendir; metinlerine son yıllarda giderek daha fazla referans verilmesinin nedeni de budur. Kentsel Devrim (1970) ve 1974 yılında yayımlanan La production de l'espace (yayın programımızdadır) 2. Dünya Savaşı'nın ardından bu alanda yapılan ilk kayda değer çalışmalar olduğu kadar güncel önemi giderek artan iki temel eserdir. 20. yüzyılın bu önemli düşünürü, 1991 yılında Paris'te öldü.
Bir Şehrin Dönüşümü ve Modernizasyonu
Murat Gül
KentSel Dizisi / Tarih, Araştırma
Özgün Adı: The Emergence of Modern Istanbul: Transformation and Modernisation of a City
Türkçesi: Büşra Helvacıoğlu
288 sayfa, 20 TL
Modern İstanbul'un Doğuşu
Bir Şehrin Dönüşümü ve Modernizasyonu
Kentsel dönüşüm ya da yeniden yapılandırma, bir süredir en önemli toplumsal meselelerden biri haline geldi. Özellikle son yıllarda İstanbul'daki dönüşüm, yeni soylulaştırma projeleri, konut sektörünün şişmesi, göç olgusu gibi gündemleriyle şehir planlaması, yalnızca pratik sonuçlarıyla değil, toplumsal hafızaya ve şekillenmeye etkisi ile de konuşulur oldu. İstanbul gibi kaotik ve sürekli inşaat halindeki bir şehrin bugünkü durumunun sorumlusunun kim olduğu, mimarlık çevreleri, aydın, akademisyen ve entelektüeller için her zaman güncel bir soru olmuştur. Özellikle uzman çevrelerde cevap, Adnan Menderes ve 1950'lerde başlattığı imar planıdır.
Murat Gül bu çalışmada, Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet dönemlerinden itibaren İstanbul'un yaşadığı ve yaşayamadığı kentsel dönüşümün tarihi ve ideolojik arka planını sergiliyor. Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne evrilen ve Ankara'nın başkent ilan edildiği süreçte iktidarın İstanbul'a ideolojik yaklaşımını, Fransız şehir plancısı Henri Prost'un izlerini, çok partili sürece girilmesiyle iktidara gelen Demokrat Parti dönemini ve "taşralı" Menderes'in Yassıada duruşmalarında büyük bir koz olarak kullanılan imar planını ayrıntılandırarak, kentlerin yalnızca fiziksel oluşumuna odaklanan yaklaşımın aksine toplumsal ve siyasi koşulların kent morfolojisine etkisini İstanbul örneğinde inceliyor.
Murat Gül, Mimarlık ve şehir tarihçisidir. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Avustralya Sydney Üniversitesi ve Bosna-Hersek Uluslararası Saraybosna Üniversitesi'nde akademisyen olarak çalışmıştır. Halen TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Akademik kariyerinin yanı sıra şehir planlaması ve kültürel mirasın koruması alanlarında zengin bir deneyime sahip olan Gül, bu konularla ilgili olarak Avustralya'da birçok kurum ve kuruluşta uzun süreli çeşitli görevler üstlenmiştir.
Oyuncu Benlik
Çağımız Toplumunda Birey ve Anlam
Metropol kültürünün damgasını vurduğu küreselleşen dünyada, "Ben kimim?" sorusunun cevabını bireysel sınırlarımız içerisinde aramak ve bulmak imkansız hale gelmiş durumda. Toplumsal hareketler ve kolektif kimlikler üzerine yazdıklarıyla tanınan kültür sosyoloğu ve klinik psikolog Alberto Melucci, hem psikolojik hem de sosyo-kültürel bir varlık olan benlik hakkındaki soruları derinlemesine inceliyor.
Çağımız Toplumunda Birey ve AnlamAlberto Melucci
DüşünSel / Kuram
Özgün Adı: The Playing Self: Person and Meaning in the Planetary Society
Türkçesi: Başak Kıcır
224 sayfa, 16 TL
Melucci, Oyuncu Benlik'i öznel ve kişisel deneyimlerin etkileşim halinde olduğu bir alan olarak tanımlıyor. Böylece, görünür kolektif süreçler ve bireysel günlük deneyimin sınırında giderek daha çok önem kazanan anlam arayışını keşfediyor; sosyolojik ve klinik uygulamalarından yararlanarak bu ikisi arasında oldukça özgün bir bağlantı kuruyor.
Öznellik, samimiyet, ihtiyaçlar, zaman deneyimi, karşılıklı küresel bağımlılık, kimlik bozulmaları, delilik, normallik gibi tartışmalı konuları ele alan Oyuncu Benlik, kimlik kavramına ilişkin yeni bir perspektif sağlarken, kimliğin artık bir nesne gibi, bir öznenin yekpare bütünlüğü değil, bir ilişkiler ve temsiller sistemi olduğunun da altını çiziyor.
Alberto Melucci, 27 Kasım 1943'te Rimini'de doğdu. Milan Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü olarak görev yapmış ve aynı üniversitede klinik psikoloji dersleri vermiştir. Toplumsal hareketler ve kolektif kimlikler üzerine yazdıklarıyla kültür sosyolojisi ve psikoloji literatürüne önemli yapıtlar kazandıran Melucci 12 Eylül 2001'de Rimini'de öldü.
Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu
Yeryüzünün belli başlı mitolojik kentlerinden biri İstanbul, kentin şahdamarı Beyoğlu. Her yiğidin harcı değil böyle zorlu bir konuyu kuşatmak. Salah Birsel'in boşuna en ünlü kitabı olmamıştır: Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, yayımlandığı 1976 yılından bu yana, edebiyatımızın kült kitaplarından biri sayılagelmişse, bunun en somut nedeni bir benzerinin kaleme alınamamış olmasından geliyor. Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, yalnızca bir semtin, bir caddenin panoramik tarihi olarak sınırlanamaz: Aynı zamanda bir dönemin çokrenkli tanığıdır. Daha da önemlisi: Türk Edebiyatı'nın en keyifli yazılarından biri.
Salâh Bey Tarihi 2. Kitap
Salâh Birsel
Çağdaş Türk Edebiyatı / Deneme
240 sayfa, 15 TL
Enis Batur
Salâh Birsel, 1919'da Balıkesir'de doğdu. İlk şiiri 1937'de Gündüz dergisinde çıktı. Günlüklerini 1950'de Beş Sanat dergisinde yayımlamaya başladı. Türk şiirinde özgün bir yer edinen Birsel daha çok aklın ve zekânın egemenliğini ön planda tutan, şairanelikten uzak, yergici şiirlere ağırlık verdi. Asıl ününü 1970'den sonra yayımladığı 1001 Gece Denemeleri ve Salâh Bey Tarihi olarak adlandırdığı dizi kitapları ve günlükleriyle elde etti. Şair ve deneme yazarı Salâh Birsel 1999'da vefat etmiştir. Kahveler Kitabı, Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, Boğaziçi Şıngır Mıngır, Sergüzeşt-i Nono Bey ve Elmas Boğaziçi ile İstanbul-Paris'ten oluşan Salâh Bey Tarihi'nin tüm kitapları, yayımlamaya devam edeceğimiz 1001 Gece Denemeleri'ninin ilk iki kitabı Kurutulmuş Felsefe Bahçesi ile Şiir ve Cinayet'in yanı sıra Rüştü Onur kitabı ve tek romanı Dört Köşeli Üçgen de yayınevimiz tarafından yayımlanmıştır.