'İstanbul'da Bekâr Kadın Olmak': Gözetilmiyor ama gözetleniyorlar
Ceren Lordoğlu, "İstanbul'da Bekâr Kadın Olmak" adlı kitabında şehirde yalnız yaşayan kadınların fiziki şiddet tehdidiye sınırlı olmayan korkularını, davranışlarına ve bakışlarına sinen ihtiyatla yaşamalarını; gözetilmediklerini ama gözetlendiklerini anlatıyor.
İletişim Yayınları Ceren Lordoğlu'nun "İstanbul'da Bekâr Kadın Olmak" kitabı dışında, Tecelli Sercan Sırma'nın "İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı", Dionysios Stathakopoulos'un Cumhur Atay tarafından çevrilen "Bizans İmparatorluğu'nun Kısa Tarihi" ile Utku Özmakas'ın "Biyopolitika: İktidar ve Direniş- Foucault, Agamben, Hardt-Negri" kitaplarını da 6 Temmuz'da okurla buluşturuyor.
İstanbul'da Bekâr Kadın Olmak
İletişim Yayınları, Ceren Lordoğlu'nun İstanbul'un sınıfsal ve kültürel olarak farklı konumdaki semtlerinde yalnız yaşayan kadınların, bu meseleyle nasıl baş ettiklerini inceleyen çalışması İstanbul'da Bekâr Kadın Olmak'ı yayımladı. Yalnız yaşayan kadınların fizikî ve psikolojik şiddete maruz kalma korkularından sürekli ihtiyatlı olma hallerine, sosyal güvencelerden yararlanamamalarından mahalle ve komşularla olan ilişkilerine uzanan bu detaylı inceleme, mekâna bakışıyla alanının öncü çalışmalarından olmaya aday…
Arka kapaktan
Şehirde yalnız yaşayan kadınlar, fizikî şiddet tehdidiyle sınırlı olmayan korkuların kıskacındalar, çoğunlukla. Adeta davranışlarına, bakışlarına sinmiş bir ihtiyatla yaşıyorlar. Gözetilmiyor ama gözetleniyorlar. Sadece sosyal ilişki rejiminin ve mekânların "erkekliği" değil, bekâr kadınların sosyal politikaların menzili dışına itilmiş olması da, onların yaşamını zorlaştırıyor. Oysa, yalnız yaşayan -kimisi de çocuklu kadınların varlığı, özellikle büyük şehirlerde giderek genişleyen bir vakıa.
Ceren Lordoğlu, mekâna feminist açıdan bakan çalışmasında, İstanbul'da farklı sınıfsal ve kültürel konumlardan bekâr kadınların bu meseleyle nasıl baş ettiklerini inceliyor. Nasıl taktikler geliştiriyor, arkadaş, aile, komşuluk, mahalle ilişkilerini nasıl kuruyor ve nasıl hissediyorlar?
Kitaptan alıntı
"Akşam eve döneceğimiz saate göre rota belirlemek, evden çıkarken şehrin nerelerinden geçeceğimize göre kıyafet seçmek gibi gündelik hayatımıza dair ayrıntılar yanında bir de pek görünür olmayan konular var: ekonomik imkânlarımız dolayısıyla seçme imkânımız varsa, şehrin neresinde oturmak daha güvenli ve rahat? Mahalle hayatı, çocuğu olan bekâr bir kadın için siteye göre daha mı güvenli? Yaşadığımız yerde çevremizle kuracağımız ilişkilerin sınırları olmalı mı? Erkek arkadaşlarımızın eve girip çıkması sorun olur mu? Ailemizin ya da arkadaşlarımızın oturduğu mahallede yaşamak, kolaylaştırıcı olabilir mi?"
İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı
İletişim Yayınları, Tecelli Sercan Sırma'nın yeni romanı İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı'nı edebiyatseverlerle buluşturuyor. Birinci Dünya Savaşı esnasında Erbil'e yerleşmeye karar veren bir İskoç askerinin hatıratından yola çıkarak kaleme aldığı bu romanında Sırma, Britanya'dan Ortadoğu'ya uzanan bir yolculuğu anlatıyor. Aşk, dostluk ve savaş bir arada…
Osmanlı zihniyeti nasıl oluştu?
Arka kapaktan
Büyük Savaş yılları... Glasgowlu Arthur'un Britanya'dan, Hindistan'a; Irak'tan Kürdistan'a uzanan meşakkatli yolculuğu, tinsel dönüşümü… Kutsal ağaçların ve Ters Lale'lerin gizemi… Petrol ve kana bulanan trajedinin ortasında kalmış ilk aşkın masumiyeti… İyiyi ve Kötüyü Bilme Ağacı, Birinci Dünya Savaşı esnasında Erbil'e yerleşmeye karar veren bir İskoç askerin hatıratından kurgulanan gerçek hayat hikâyesi… Aşkın ve savaşın, iyiliğin ve kötülüğün, dostluğun ve husumetin romanı… Tecelli Sercan Sırma, aşkla örülü soluksuz bir avantür sunuyor.
Kitaptan alıntı
Simla, Bar'ın müdavimlerinden biri haline gelmişti. Her seferinde dipteki loş köşeye geçip oturuyordu. Garsonlar sadece günde bir iki kez masaya uğruyor, su bardağını sessizce doldurup geri çekiliyorlardı. Biraz su eşliğinde cebinden çıkardığı birkaç hurma ile yetiniyordu. Müşteriler de ona alışmışlardı. "Hindistan'da aklını yitiren bir asker..." deyip ona acıyor ve ondan uzak duruyorlardı.
Bizans İmparatorluğu'nun Kısa Tarihi
İletişim Yayınları, Dionysios Stathakopoulos'un Bizans İmparatorluğu'nun Kısa Tarihi adlı çalışmasını yayımlıyor. Bizans İmparatorluğu'na yönelik farklı bir bakış açısıyla ve sadece tarihçilerin değil, tarihe meraklı herkesin rahatça okuyabileceği bir dille kaleme alınmış bu kitap, dünya tarihinde önemli bir yeri olan Bizans'ı tanımak için harika bir fırsat sunuyor.
Arka kapaktan
Doğu Roma İmparatorluğu olarak da bildiğimiz Bizans İmparatorluğu'nun bereketli tarihi bugün hâlâ araştırılmaya muhtaç ve pek çok yanıyla ilgi çekici olmaya devam edecek gibi görünüyor. Dionysios Stathakopoulos'un bu eseri, Bizans İmparatorluğu'nun bir kitaba sığdırılabilmesi güç serüvenini, yalnızca tek bir değişkene indirgemeden, etkileşimli bir kavrayışla, çevresiyle ilişkisini hesaba katan ve onu kapalı, izole bir tarih anlatısına hapsetmeyen bir titizlikle ele alıyor. İnsanlık tarihinin bu önemli kesitini yalnızca tarih disipliniyle ilgilenen uzmanlara değil, geniş bir okur kitlesine aktarabilmeyi başaran, ustaca bir sadelikle örülmüş bu metin bilhassa meraklısına oldukça iddialı bir başlangıç vaat ediyor.
Kitaptan alıntı
"Hâkim hegemonik söylemimiz Batı merkezli olduğundan Bizans'ın önemsizleştirilmesi kaçınılmazdır. (…) Bizans kaynaklarının inanmamızı istediği şeye rağmen, Bizans hareket etmeyen eski bir organizma olmanın çok uzağındaydı. Klasikleşmiş arkaizm ve üslupçuluk örtüsünü kaldırınca sürekli bir değişim ve adaptasyon sürecini görürsünüz." DIONYSIOS STATHAKOPOULOS
Biyopolitika: İktidar ve Direniş
Utku Özkamas'ın son dönem siyaset biliminin en önemli kavramlarından birini incelediği kitabı Biyopolitika, İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor. Kavramın en önemli kuramcıları Michel Foucault, Giorgio Agamben, Michael Hardt ve Antonio Negri gibi isimlerin metinlerinden de yararlanan Özmakas, iktidarın "beden" ile kurduğu ilişkiyi tüm yönleriyle inceliyor. Biyopolitika kavramı hakkında bilmek istediğiniz her şey…
Arka kapaktan
Biyopolitika, yakın dönem sosyal teorinin ve siyaset biliminin anahtar kavramlarından birisi. Hayatla ilgili düzenlemelere analitik ve politik bir bakış için pencere açıyor çünkü. Buradan bakınca görecek çok şey var ve bu sayede birçok "alışıldık" şeyi başka bir gözle görmek mümkün. Öncelikle, iktidarın bedenlerle, genetikle, nüfusla istatistikle, cinsellikle ilişkisini… Özne ve öznelliğin kuruluşunu… Yaşam gibi ölümcül, ölüm gibi yaşamsal bir meseleyi… Utku Özmakas, öncelikle, biyopolitikayı "moda kavram" kisvesinden sıyırmaya önem veriyor. Kavramın gelişme seyrini, farklı nesnelliklere açılan yüzlerini, değişik stratejik kullanımlarını ve bunlar arasındaki bağlantıları, gerilimleri inceliyor. Bunu, kavramın "başlatıcıları" sayılabilecek Michel Foucault, Giorgio Agamben ve Michael Hardt - Antonio Negri'nin düşünsel serüvenlerinde derinleşerek yapıyor. Kitabın alt başlığı, iktidar ve direniş, biyopolitikayı tek yönlü ve adeta otomatik işleyen bir iktidar tekniği olarak değil, aynı zamanda direniş imkânlarının kaynağı olarak görmenin işaretidir. Konusuna vukufla eğilirken, bir dertle ve merakla düşünmenin zevkini, tutkusunu yansıtan bir kitap.
Kitaptan alıntı
"Ana akım medya tarafından bulandırılmış bir zihin, anlam üzerinde verilen mücadeleye kulaklarını tıkamış olsa bile, felsefe bu noktada çatlaklardan sızarak gerçekliğe bir çağrı görevi görebilir. Örneğin, 'ölü ele geçirildi' ile 'öldürüldü' arasındaki fark üzerine kafa yormak bile önemli bir kapıyı aralayabilir; yerleşik düşünme alışkanlıklarını yerle bir edebilir. İşte bu anlam mücadelesinde yeni cepheler açan biyopolitika, zihnimizin normatif cam tavanını tuzla buz etmek için gereken çekici sunuyor."