İstanbul Süryanilerinin hikayesi: Mazlum ve Makul
Su Erol'un Ortadoğu coğrafyasının kadim halklarından biri olan Süryanileri ve onların bugününü derinlemesine incelediği kitabı Mazlum ve Makul yakında okurla buluşacak. İletişim Yayınları'ndan çıkacak kitapta, Süryanilerin dini ritüellerinden aile ilişkilerine, gündelik deneyimlerinden kuşaklar arasındaki farklılaşmaya uzanan geniş bir alanda birçok bilinmeyen gözler önüne seriliyor.
İletişim Yayınları, Su Erol'un Mazlum ve Makul, Saul Friedlander'ın Nazi Almanyası ve Yahudiler başlıklı incelemesinin ikinci cildi İmha Yılları, Yasin Duman'ın Rojava - Bir Demokratik Özerklik Deneyimi, Mehmet Eroğlu'nun Edebi Aforizmalar, Eyüp Aygün Tayşir'in ilk romanı 4 Hane 1 Teslim, Stendhal'ın Parma Panastırı ile Vladimir Nabokov'un Yetenek adlı romanını okurla buluşturuyor. Kitaplar 15 Temmuz'da raflarda olacak.
Alternatif bir Stalin portresi: Stalinizm Hükmederken
Mazlum ve Makul
Su Erol'un Ortadoğu coğrafyasının kadim halklarından biri olan Süryanileri ve onların bugününü derinlemesine incelediği kitabı Mazlum ve Makul İletişim Yayınları'ndan çıkıyor. Erol, İstanbul Süryani Cemaati üzerinden yola çıkarak Süryanilerin dini ritüellerinden aile ilişkilerine, gündelik deneyimlerinden kuşaklar arasındaki farklılaşmaya uzanan geniş bir alanda birçok bilinmeyeni gözler önüne seriyor.
Futbol hikayeleri: Al da At Dercesine
Ortadoğu'nun kadim halklarından biri olan Süryanilerin bugün ancak bakiyesinden söz edilebiliyor. "Bilinmiyor"lar. Su Erol'un çalışması, İstanbul Süryani cemaatinin kimlik stratejileri ve etno-sosyal ilişki ağları hakkında capcanlı bir tasvir sunuyor. Sadece etno-dinsel kimlikle ve politik düzlemle sınırlamadan; toplumsal konum ve çelişkilere, iş dünyasındaki deneyimlere, dinî ritüellere, aile ilişkilerine, gündelik deneyimlere, kuşak farklılaşmasına da bakıyor.
Mazlum ve Makul, mazlumluğun ziyadesiyle müsamahakâr bir makuliyetle sarmalandığı bir görünmezliğin ve sessizliğin perdesini aralıyor.
"Süryaniler dini kabul ettikten sonra kilise babaları bir anayasa düzenler... derler ki bundan sonra biz devlet kurmak, bayrak açmak, toprak kazanmak peşinde koşmayacağız. Size vasiyetimiz, kiliseye bağlı kalacaksınız, sanatınızla, işinizle, edebiyatınızla, tarımınızla uğraşacaksınız, hiçbir zaman siyasete müdahil olarak katılmayacaksınız. Bulunduğunuz hangi rejimse o rejime saygılı olacaksınız."
"Çok çalışkandırlar, çok çalışkan bir ırk... çünkü başka yaptıkları bir şey yok, daha doğrusu belki kendi oto-kontrolleri de diyebiliriz. Devlet kademesinde bir yer alamayacağını düşündüğünden dolayı ticarete yoğunlaşmış, çalışma gücüyle hayata tutunmuş."
Nazi Almanyası ve Yahudiler - Cilt 2
Nazi dönemi üzerine çalışan en ünlü tarihçilerden biri olan Saul Friedlander'ın Nazi Almanyası ve Yahudiler başlıklı incelemesinin ikinci cildi İmha Yılları: (1939-1945), İletişim Yayınları tarafından okurlara sunuldu. Nazi ideolojisini ve iktidarını anlamak isteyenler için geniş kapsamlı bilgiler sunan bu kitap, soykırımın gerçekleşmesine neden olan zihniyetin izlerini hem bir iktidar alanında, hem de gündelik hayatın içerisinde arıyor. İnsanlık tarihinin en utanç verici olaylarını hem Naziler hem kurbanlar gözünden inceleyen, eşsiz bir çalışma…
Medeniyet kuran ve çökerten dinamik: Lüks ve Şiddet
Eski Yunanca "yanmış bitmiş kül olmuş" mealindeki Holokost kelimesiyle de karşılanıyor. Yahudiler arasında Shoah diye anılıyor; İbranicede "belâ" anlamına gelen, İncil'de bir halkı topyekûn mahveden tarihsel ve doğal âfetleri anlatan kelimeyle… Yahudi Soykırımı, insanlık tarihinin en korkunç, en utanç verici suçlarından biri. Onca gaddarlık, onca kötülük arasında onu ayırt eden özelliği: sadece modern teknoloji ve endüstrinin imkânlarıyla değil, modern rasyonalitenin serinkanlılığıyla işlenmiş olması.
Pınar Öğünç'ten Jet Rejisör'ün hikayesi
Müstesna tarihçi Saul Friedländer, kitabının Nazi iktidarının "İmha Yılları"nı ele alan bu ikinci cildinde, soykırımın mantığını ve işleyiş mekanizmasını anlatıyor. İlk ciltte olduğu gibi, hem Nazilerin hem kurbanların zihniyet dünyasına nüfuz ederek… İktidarın üst katlarından, soykırımı disiplinle icra eden "memurlara", gündelik hayattaki "yalın" görünümlerine kadar, bütün suretleriyle…
"Birçok insanın neşe içinde olduğu ve dans ettiği, çok az insanın ise üzgün olduğu ve dans etmediği büyük bir salonda bulunmak gibi. Ve zaman zaman bu ikinci gruptaki az sayıda insan alınıp başka bir odaya götürülüyor ve boğuluyor. Salonda neşe içinde dans eden insanlar bunun farkına bile varmıyor. Aksine, görünen o ki bu onların neşelerine neşe katıyor ve mutluluklarını katlıyor…" Der Spiegel
Edebi Aforizmalar
Çağdaş Türkçe edebiyatın en önemli yazarlarından Mehmet Eroğlu'nun Edebi Aforizmalar kitabı İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor. Eroğlu'nun kitaplarından alıntılanan cümlelerden ve kendisiyle yapılmış uzun bir söyleşiden oluşan Edebi Aforizmalar, aşka, hayata, yalnızlığa, yazarlığa ve edebiyata dair söyledikleriyle okura bir yazarın dünyasını tüm yönleriyle görme imkânı sağlayacak.
Taşrada eğlenceyi anlattı: "Hovarda Alemi"
Mehmet Eroğlu, neredeyse kırk yıldır devrimcileri, zamanın ruhunu, yakın dönemi, 1968'i, ölen, kalan ve direnen hayalleri anlatıyor. Cesur ve yeni şeyler söylüyor; nefes nefese, ustalıkla, iştahla… Belleğin, fedakârlığın ve unutamamanın romanlarını yazıyor. Dünyayı değiştirmek isteyenleri, paranın etrafına üşüşmüş alçakları, kirlenmeyi, yozlaşmayı, acımasızlığı, sürüklenenleri, eski arkadaşları resmediyor.
Edebi Aforizmalar, Eroğlu ile yapılmış uzun bir söyleşiyi ve on dört romanından alıntılanan cümleleri içeriyor. Aşkla, edebiyatla, hayatla ilgili, olup biteni sorgulayan ve huzursuz eden sözler... Yazarın dünyasını, meseleler karşısındaki direncini, öfke ve heyecanını, edebi yalnızlığını, çalışma tutkusunu gösteren bir Eroğlu kitabı.
"Gerçek yazarlar analarının rahminden değil, kalemlerinin ucundan doğarlar ve toprak yerine ansiklopedilere gömülmek isterler. Bu yüzden yazarak kendilerine anıt mezar inşa etmeye çabalarlar. Olgunlaşmaları, hakkındaki övgülere de yergiler gibi aldırış etmediklerinde tamamlanır."
4 Hane 1 Teslim
İletişim Yayınları, Eyüp Aygün Tayşir'in ilk romanı 4 Hane 1 Teslim'i de edebiyatsevelerin beğenisine sunuyor. Tayşir, hem günümüz edebiyatından izler taşıyan hem de gelenekle bağını koparmayan bu ilk romanında büyülü bir dünya yaratıyor. Arafta kalan, hayallerine ulaşamayan kahramanlara, yeri geliyor Gabriel Garcia Marquez de eşlik ediyor…
Şantiyeye dönüşen Türkiye'nin öyküsü: İnşaat Ya Resulallah
Teneke Mahallesi'nden Bostancı'da bir apartman dairesine. Nalân, Baki'den illallah etti Baki de Nalân'dan. Bitmeyen bir hır gür. Erkekler ve erkeklikler… Bahçede tuhaf bir kara kedi… Sonra yıllar geçmiş, çocuklar büyümüş, gençler yaşlanmış, yaşlılar bu dünyadan göçüp gitmiş… Meyhanede bir masa. Bir ucunda Sabri diğerinde Gabriel Garcia Marquez… Sabri rakı içiyor, fısıl fısıl konuşuyor Gabo'yla. "İnsan babasını sırf babası olduğu için sevmek zorunda mıdır?" Nalân bağırıyor oğluna, şaşkın ve öfkeli, "Hâlâ utanmadan baba diyorsun o şerefsize!"
4 Hane 1 Teslim babalar ve oğullarının, anneler ve kızlarının, sersefillerin, arafta kalanların, hayallerinden uzağa düşenlerin romanı.
Rojava
Yasin Duman'ın, Rojava'nın iç dinamiklerini ve toplumsal yapısını anlama çabasının bir ürünü olan Rojava - Bir Demokratik Özerklik Deneyimi adlı araştırması İletişim Yayınları'ndan çıkıyor.
Duman, Rojava'daki özerklik uygulamalarını tüm yönleriyle incelerken, bölgede yaşanan milliyetçilik ve asimilasyon gibi sorunları ve bu sorunları çözmek için atılan adımları da mercek altına alıyor. Rojava'da yaşananları anlamak için temel bir başvuru kaynağı.
Rojava, medyada ve gündelik siyasette hep jeopolitik satranç tahtasında bir taş veya bir kare gibi anılıyor. Elinizdeki kitap, Rojava'nın iç dünyasını ve toplumsal gerçekliğini anlama niyetiyle yapılmış bir çalışmaya dayanıyor. Suriye'de Efrîn, Kobanî ve Cezîre kantonlarında uygulanan özerk yönetimler sosyo-politik, etnik ve dinî çatışmalara ne tür çözümler öneriyor? Yasin Duman, bu soruyu yanıtlamaya çalışıyor.
Demokrasi ne tür bir despotizm tehlikesi taşıyor?
Rojava'daki özerklik uygulamaları, müzakere ve uzlaşı esasına dayalı veya çatışma sonrası kurulan özerk yönetimlerden farklılar. Rojava, Bir Demokratik Özerklik Deneyimi, milliyetçilik, kimlik politikaları, asimilasyon, politik mücadele ve teslimiyet, demokrasi, adalet ve özgürlük bağlamında, Rojava'da yaşanan sorunları ve bunlar için geliştirilen çözüm arayışlarını inceliyor.
Bir iç savaş ortamında, bağımsızlık ilan etmek veya ulus-devlet kurmak amacı gütmeden yürütülen bir deneyimi, tanıklıklar eşliğinde, içinden anlatan bir kitap.
Parma Manastırı
İletişim Yayınları, İletişim Klasikleri dizisinden bir dünya klasiğini daha yayımlıyor: Stendhal'den Parma Panastırı… İki ay gibi kısa bir sürede yazdığı bu romanında Stendhal, hapishaneden manastıra uzanan bir ortamda saray entrikaları ve aşk hikâyeleri ile dolu bir yaşamı anlatıyor. Yazar ve dönem kronolojisi, önsöz, sonsöz ve kitaba dair görsellerle zenginleşen bu klasik metin, edebiyatseverlerin başucundaki yerini daha da sağlamlaştıracak.
IŞİD Tuzağı: Batıyı savaşına çekerek hedefine ulaştı
Stendhal'in iki aydan kısa bir süre içinde yazdığı ve Balzac'ın çağın en müthiş Fransız romanı olarak nitelediği Parma Manastırı, aristokrat del Dongo ailesinin ikinci oğlu Fabrizio'nun hikâyesini anlatır. Avusturya adına casusluk eden aşırı muhafazakâr meşru babasından çok Napoléon için savaşan Fransız gayri meşru babasına çekmiş bir çocuk olarak: dik başlı, naif, idealist bir gençtir Fabrizio. Bir yandan da kadınları etkileyen bir yakışıklılığa sahiptir. Hiçbir hazırlığı olmadığı halde, Waterloo Savaşı'nın ortasına atar kendini. Yenilginin ardından İtalya'ya döner. Stendhal'in en önemli eserleri arasında gösterilen Parma Manastırı'nın başkahramanının önce hapishanade, sonra manastırda sıkışan, aşk hikâyeleriyle, saray entrikalarıyla dolu yolculuğu böyle başlar.
"Stendhal bana savaşı anlamayı öğretti. Parma Manastırı'nda Waterloo Savaşı'nı defalarca okumalısınız." Tolstoy
"Parma Manastırı sahip olduğumuz en güzel romanlardan bir tanesi." Henry James
Yetenek
Yazdıklarıyla 20. yüzyıl edebiyatını dönüştüren ve günümüz edebiyatına yön veren Vladimir Nabokov'un Yetenek adlı romanı ilk kez Türkçede! Sabri Gürses tarafından çevrilen ve İletişim Yayınları tarafından okurlara sunulan bu roman, aynı zamanda Nabokov'un Rusça olarak yazdığı son eser olma özelliğini taşıyor. Yetenek'i okurken Nabokov edebiyatının tüm özgünlüklerini görecek, titiz çevirisi sayesinde yazarı Türkçede okumanın keyfine bir kez daha varacaksınız.
Ezidi halkını anlattı: "73. Ferman / Katliam ve Kurtuluş"
Konusu ve üslubuyla erken dönem romanlarının en zengini.
"Sevmediğin bir yerden ayrılırken incecik bir hüzün yaşadın mı hiç ey okur? Kalp kırılmaz sevdiğimiz nesnelerle vedalaşırken olduğu gibi. Islak bakış gözyaşını tutarak çevrede dolanmaz, sanki terk edilen yerden titrek bir yansımayı yanında götürmek ister gibi; ama ruhun en iyi köşesinde canlandırmadığımız, zar zor fark ettiğimiz ve işte sonsuza dek terk ettiğimiz eşyalara karşı bir üzüntü hissederiz."
Müphemliği, şairaneliği, kelime oyunları ve yapısal özgünlüğüyle, Yetenek Nabokov'un diğer eserleri için bir yol haritası niteliğindedir. Roger Boylan