Gazeteci İsmail Saymaz iş cinayetlerinin izinde: Fıtrat
Gazeteci İsmail Saymaz'ın tekstil, inşaat, maden, enerji, tersane işçilerinin ölümlerinin izini sürdüğü İş Kazası Değil, Cinayet altbaşlıklı kitabı Fıtrat, İletişim Yayınları'ndan çıkıyor.
İsmail Saymaz'ın devlet veya özel sektör fark etmeksizin işçilerin ölüme nasıl yollandıklarını anlattığı kitabı Fıtrat İletişim Yayınları'ndan okurla buluşuyor. 4 Kasım'da raflarda olacak bu kitabın yanı sıra, Frankfurt Okulu ve Eleştirel Teori geleneğinin en önemli isimlerinden Axel Honneth'in Sosyalizm Fikri, Fırat Mollaer'in Tekno Muhafazakârlığın Eleştirisi adlı incelemesi ve Atilla Atalay'ın yeni kitabı Yavaş Tren de okura sunulacak.
Bülent Ecevit'in yarım asırlık öyküsü: Karaoğlan
Fıtrat
İsmail Saymaz'ın yeni kitabı Fıtrat - İş Kazası Değil, Cinayet İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor.
Saymaz, Fıtrat'ta tekstil, inşaat, maden, enerji, tersane işçilerinin artık hemen hemen her gün karşılaştığımız ölüm haberlerinin peşine düşüyor ve işçilerin devlet veya özel sektör fark etmeksizin göz göre göre ölüme nasıl yollandıklarını tüm çıplaklığıyla açığa çıkartıyor.
Emrah Serbes'ten yeni roman: Müptezeller
Arka kapaktan:
"Türkiye'nin son otuz yıldır geçirdiği iktisadi dönüşüm, tüm çıplaklığıyla işçi ölümlerinde çıkar karşımıza. Kimi zaman maliyet hesabıyla kimi zaman kadere havale edilerek ulaşılan sonuç, işçilerin hayatlarının devlet ve özel sektör tarafından önemsenmediği, güvencesizlik, ihmal ve umursamazlığın kol gezdiği bir 'ölüm yolculuğu'dur.
Tekstil, inşaat, maden, enerji, tersane işçilerinin hızlanarak artan ölümleri iş kazası değil, cinayet hükmüyle anılıyor bu nedenle. Başarılı gazeteci İsmail Saymaz, bu cinayet mahallerine dönüp bir kez daha bakıyor, cinayetin delillerinin izini sürüyor Fıtrat'ta…"
Taner Akçam'dan Naim Efendi'nin Hatıratı ve Talat Paşa Telgrafları
Kitaptan alıntı
"Kaza değil bu ya, bu cinayet. Niye cinayet biliyor musun? Bazen şöyle diyorlar: İşçiler cahildir. Öyle midir? Bu işçiler dünya güzeli gemileri yapıyor, denizde yüzdürüyor; cahil değil. Ama elektriğe bastığında cahil! Oysa önlem almadığından, üç kuruş daha fazla kazanasın diye beş kuruşu harcamadığından bu cinayet oluyor. Beş dakikalık gaz ölçümünü yapmazsan, işçi patlamada öldüğünde bu cinayet değil midir? Cinayetin âlâsı bu." Tersane işçisi Hakkı Demiral
Yavaş Tren
İletişim Yayınları, yıllardır kendine has dili ve anlatım tarzı sayesinde özel bir okur kitlesi edinen Atilla Atalay'ın yeni kitabı Yavaş Tren'i okurlarla buluşturuyor.
Sıdıka, Sıkılhan, Lezzet Lalesi, Sarı Dobra, Bilim Güncesi ve Yavaş Tren öyküleri... Okurken kendinizi bu metinlerin akışına kaptıracak, Yavaş Tren'i saatler boyunca elinizden bırakamayacaksınız.
Arka kapaktan
"Yavaş trenin penceresinden son kareler bunlar: Demir tozuyla işlenmiş sarı istasyon binaları, camları çiçekli, ufak bahçeli demiryolcu lojmanları, ahşaptan dev banklar... Tren süzülürken adeta ağır ağır içlerinde dolaştığın Kumkapı meyhaneleri, balıkçılar, hat boyu, henüz King Kong kakası-insan konservesine dönüşmemiş rengârenk küçük şehir evleri, içinde ışıklar oynaşan son insan yuvaları..."
Sosyalizm Fikri
İletişim Yayınları, Frankfurt Okulu ve Eleştirel Teori geleneğinin en önemli isimlerinden Axel Honneth'in Sosyalizm Fikri / Bir Güncelleme Denemesi adlı incelemesini yayımlıyor.
Honneth, Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla beraber etkisinin azaldığı düşünülen sosyalizm fikrini yeniden gündeme getirmeyi amaçladığı bu çalışmasında, geçmişe körü körüne bağlı kalmadan sosyalizm üzerine yeni fikirler ortaya atıyor.
Alternatif bir Stalin portresi: Stalinizm Hükmederken
Arka kapaktan
"Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle sosyalizmin tarihsel olarak 'bittiği' iddialarının dillendirilmesinin üzerinden çeyrek yüzyılı aşkın zaman geçti; sosyalizmin en azından fikri, hâlâ yaşıyor. Frankfurt Okulu/ Eleştirel Teori geleneğinin son kuşağının temsilcisi Axel Honneth, bu kitapta sosyalizm fikrini canlandırmanın yolunu tartışıyor.
Günümüzde sosyalizm seçeneğini yeniden gündeme getirme çabasının bir kolunu, 'sıcakkanlı' bir arayış oluşturuyor. Bu arayış, yenilenmenin kaynağını, son yılların anti-kapitalist protesto ve ayaklanma hareketlerinin dinamiğinde görüyor. Axel Honneth ise bu arayışta 'serinkanlı' kolu temsil ediyor. O, sosyalizmin teorik öncüllerini temelden sorgulamaktan yana. Bunun için, geleneksel sosyalizmin sanayi toplumunun gerçekliğine bağlı paradigmasından çıkması gerektiğini düşünüyor. Honneth'in arayışı, liberalizmi -içinden- aşma perspektifiyle birleşiyor. "Mirası kurtarma" değil, yeniden tarif etme çabası…"
Kitaptan alıntı
"Temel fikrini, kökleri erken sanayi çağına dayanan düşünsel kalıptan yeterince kararlı biçimde sıyırarak yeni toplumsal teorik çerçevelere taşıyabilmesi halinde, sosyalizmde hâlâ canlı bir kıvılcımın saklı olduğunu kanıtlamaya çalışacağım."
Tekno Muhafazakârlığın Eleştirisi
Fırat Mollaer'in Tekno Muhafazakârlığın Eleştirisi adlı incelemesi İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor. Mollaer, günümüzde muhafazakâr düşüncenin modernite eleştirisini "kültür" kavramı üzerinden gerçekleştirmesinin bir hesaplaşmayı engellediği fikrini öne sürerken, aynı zamanda Nurettin Topçu'yu, Cemil Meriç'i ve Oğuz Atay'ı yeniden okuyor, muhafazakâr dünyada bir idol olarak görülen Necip Fazıl'ı inceliyor ve muhafazakâr söylemin geçmişten bugüne uzanan bir dökümünü sunuyor.
İletişim'den Cemil Meriç'in Bütün Çevirileri dizisi
Arka kapaktan
Türk muhafazakârlığı üzerine sistemli çalışmasıyla bilinen Fırat Mollaer, panoramik bir "durum raporu" çıkartıyor. Nurettin Topçu'yu, Cemil Meriç'i ve Oğuz Atay'ı yeniden okuyarak... Bir idol olarak Necip Fazıl'ı inceleyerek... "Şarkiyatçılık istismarı"ndan mağduriyete, "nesil" ideallerinden milliyetçilik tasarımlarına, ideolojik söylem haritasını tarayarak...
Ekonomi-teknoloji meselesiyle hesaplaşmak yerine modernlik eleştirisini Kültür'ün sırtına yıkan muhafazakârlığın, "maddi gelişmesinin bedelini poetik sefaletle ödediğini" düşünüyor Mollaer. Muhafazakârlığın günümüzdeki suretleri hakkında denemeler.
Kitaptan alıntı
"Liberal muhafazakârlık, Türkiye'de kendi tarihi açısından mantıksal sonucuna ulaşarak, tekno-muhafazakârlık biçiminde, hegemonik bir form ve pratik olarak iyice olgunlaştı. Bir metafora başvurulursa, bu terimle, muhafazakârların araçsal rasyonellik ve kapitalizmle uzun erimli flörtünün evlilik aşamasına ulaştığını anlatmaya çalışıyorum. Bu durumda, çağdaş egemenlik ilişkileri açısından bakıldığında muhafazakârlığı halkın ve çevrenin ideolojisi biçiminde konumlandırmak yanıltıcı olmak bir yana, politik zekâya hakaret anlamına da gelir."