Feminist klasik Kurtlarla Koşan Kadınlar Türkçe'de 23. baskıya ulaştı
"Gülme, kadın cinselliğinin gizli tarafıdır; fizikseldir, temeldir, tutkuludur, hayat vericidir ve bu yüzden uyarıcıdır". Feminist yazının klasiklerinden Clarissa Pinkola Estés'in sıra dışı kitabı Kurtlarla Koşan Kadınları, Türkçe'de ilk kez basıldığı 2003'ten bugüne 23. baskısına ulaştı.
Feminist yazının klasikleri arasında yer alan ve ilk yayınlandığında büyük övgüler alan Clarissa Pinkola Estés'in sıra dışı kitabı Kurtlarla Koşan Kadınlar'ı, Hakan Atalay'ın çevirisiyle Türkçe'de okurla buluşturan Ayrıntı Yayınları, kitabın 23. baskısına ulaştı.
Estés'in, kurtlarla kadınlar arasında, vahşilikleri, zarafetleri ve içinde yaşadıkları topluluğun üyelerine duydukları bağ açısından psişik bir benzerliği kurarak, farklı kültürlerden derlenen masallar üzerinden kadınların ilişkileri, kişisel imgeleri ve bağımlılık gibi temaları geliştirdiği kitabı, vazgeçilmez bir rehber olma özelliğini sürdürüyor.
Dünyadaki özgürlükçü ve eşitlikçi fikir akımlarını, yazarları Türkiye'nin kültür hayatına taşıyan yayınevlerinden biri olan Ayrıntı Yayınları, benzeri pek çok yayınevinin yöneldiği çocuk yazınına da yeni kitapları arasında yer verdi. Ayrıntı Yayınları, şair Yaşar Miraç'ın kocaman bir tırtıl ailesinin serüvenini anlattığı "21 Tırtıl Nereye Gidiyordu?"yu ve Tove Jansson'un bilmeceler ve çıkartmaların da yer aldığı kitabı "Bir Dünya Çıkartma"yı çocukların beğenisine sundu. Yeraltı edebiyatı dizisinden de Philippe Djian'ın "İntikamlar"ı Hakan Tansel'in çevirisiyle ve Aydın Çavdar'ın çevirdiği Joyce Johnson'un "Jack Kerouac'ın Yalnız Hayatı" da yayınevinden çıktı. Yayınevi, Irvin D. Yalom'un sürükleyici düşünce romanı "Nietzsche Ağladığında"nın ve Çetin Balanuye'nin "Spinoza'nın Sevinci Nereden Geliyor?"unun; Louis Gardet ve Georges Anawati'nin karşılaştırmalı teoloji denemesi "İslam Teolojisine Giriş"inin; Modern İran edebiyatının kurucu isimlerinden Sâdık Hidâyet'in Mehmet Kanar'ın çevirdiği kitabı "Kör Baykuş"un ve Vedat Türkali'nin "Yalancı Tanıklar Kahvesi"nin yeni basımlarını da okurla buluşturdu.
Bilim insanları 'Evrim mi Yaratılış mı?'da tartışıyor
Kurtlarla Koşan Kadınlar
İnsanlık tarihi boyunca bastırılmış ve örselenmiş kadınların durumunu sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan ele alan çok sayıda inceleme yapıldı. Her inceleme, kadınları "tanımlama ve çözme" açısından farklı yöntemler önerdi. Bu önermelerin ne ölçüde kadının doğasına ilişkin isabetli tespitler yaptığı ve alternatifler sunduğu ise tartışmalı bir konudur.
Clarissa P. Estés, Kurtlarla Koşan Kadınlar'da gerçekten farklı bir önermede bulunuyor; kadınlar için yalın, uygulanabilir ve doğal çözümler öneriyor. 19. yüzyılla birlikte insanlığın doğadan kopuşu ve duygulara yer vermeyen kapitalist bir endüstri çarkının içinde kayboluşundan yola çıkarak, kadınların yapması gereken ilk şeyin içlerindeki doğal sesi keşfetmek olduğunu söylüyor ve kadınların içlerinde yatan sınırsız güç ve yaratıcılığın, kurtların doğal yabanıllığında yattığı savını ileri sürüyor.
Anayasal kuruluşun iki karşıt fikri Bir Devlet İki Cumhuriyet'te
Kadınların çoğu zaman farkında olmadan içselleştirmek zorunda bırakıldıkları eziklik ve yetersizlik duygusuna, bastırılmış cinsel güdülerine çok değişik bir malzemeden yaklaşıyor: masallar!
İnsanlığın ortak bilinçaltının aynaları olduğunu düşündüğü masallar aracılığıyla kadın psişesinin derinliklerine iniyor ve birçok açmazdan kurtulmalarına yardımcı olacak masal tadında terapiler uyguluyor. Estés'e göre, kurtlarla kadınlar arasında, vahşilikleri, zarafetleri ve içinde yaşadıkları topluluğun üyelerine duydukları bağ açısından psişik bir benzerlik vardır.
Kurtlar ve kadınlar arasındaki bu benzerlik, Vahşi Kadın arketipinde ortaya çıkar. Estés'in ilginç örneklerle betimlediği bu arketip, doğayla bağlarını koparmamış ve seçimlerini yaparken duygularını temel alan kadınları içeriyor.
Kitaptaki farklı kültürlerden derlenen masallar, kadınların ilişkileri, kişisel imgeleri ve hatta bağımlılık gibi temalar çevresinde gelişiyor. Örneğin Afrika kökenli bir öykü, kadının ikili doğasını yansıtıyor; Ortadoğu'ya ait bir masal, sıradan bir kilim gibi görünen büyülü bir halının toplumun önyargılarını ve görünüşe ne kadar kolay aldandığını ortaya koyuyor.
Yayımlandığında büyük övgüler almış bu sıradışı kitap, okuru kadınları vahşi derinliklerine doğru heyecanlı bir yolculuğa çağırırken, kadın psişesinin bugüne dek hazırlanmış en büyük sözlüğü olarak da okunabilir. Kurtlarla Koşan Kadınlar, kadınlarla vahşi bir noktada buluşmak isteyen erkekler için de vazgeçilmez bir rehber özelliği taşıyor.
Eski zamanlarda yazılmış bir hikaye hazinesi: Yüzbir Gece Masalları
"Gülme, kadın cinselliğinin gizli tarafıdır; fizikseldir, temeldir, tutkuludur, hayat vericidir ve bu yüzden uyarıcıdır. Genital uyarılma gibi bir hedefi olmayan bir cinsellik türüdür. Sadece o an için, bir sevincin cinselliğidir; özgürce uçan, yaşayıp ölen ve kendi enerjisiyle yeniden yaşayan hakiki ve şehevi bir sevgidir. Kutsaldır; çünkü fazlasıyla iyileştiricidir. Şehevidir; çünkü bedeni ve onun duygularını uyandırır. Cinseldir; çünkü heyecan vericidir ve haz dalgalarına neden olur. Tek boyutlu değildir; çünkü gülme insanın kendisi kadar başkalarıyla da paylaştığı bir şeydir. Bir kadının en vahşi cinselliğidir."
Henry James'in başyapıtı Amerikalı Türkçe'de
21 Tırtıl Nereye Gidiyordu?
Bir yolculuktur tırtılların hayatı... Yumurtalarından çıkarlar yerler, gezerler yerler, oynarlar yerler. Onların hayatı yeşil yapraklardır... Nihayetinde büyüyüp bir ağaç dalına ulaşır ve pamuk gibi kozalarını örüp, hayata bir kelebek olarak yeniden dönmek üzere beklemeye başlarlar... İşte 21 Tırtıl Nereye Gidiyordu? kitabında tam da bu yolculuğu anlatıyor ozan Yaşar Miraç. Ama biraz renkli, oyunlu ve maceralı bir yolculuk bu. Önce tırtıllar buluşuyor, arkadaş oluyorlar. Sonra birdirbir ve körebe oynuyor; koca bir gölü karşıdan karşıya geçiyor, bir kurbağanın yaralı dizini tedavi ediyorlar... Tüm üyelerinin kendine özgü özelliği olan bu kocaman tırtıl ailesiyle tanışmaya ve onların serüvenine katılmaya hazır mısın?
Bir Dünya Çıkartma
Mumi Vadisi'nde her zaman yapacak bir şeyler vardır! Elma toplayabilir, atkı örebilir veya dans edebilirsin! Birileri suya girmeden önce mayosunu mu unutmuş? Peki resimlerdeki tuhaf şeyleri fark ettin mi? Bu eğlenceli kitaptaki bilmeceleri, çıkartmaları kullanarak çözebilirsin. Kendine rahat bir yer bul, yerine yerleş ve hemen kitabına başla!
İntikamlar
Marc bir sabah metroda alkol komasının eşiğinde olan bir kıza rastlar; kızı alıp evine götürür. Kız birkaç saat sonra ortadan kaybolur. Kimdir bu esrarengiz kız? Evdeki her şeyi neden kırıp dökmüştür? Marc niçin onu yeniden görme ihtiyacı hissetmiştir? İntikamlar hiçbir şeyi kadere borçlu olmadığımızı ortaya seren, beklenmedik çarpışmalarla yol alan müthiş bir anlatı...
Fransa'nın "rock" yazarı Djian'ın asıl dehası, tek bir cümleyle metnine kazandırdığı, bisiklet sürmeyi bilmeyen birinin hissettiği itkiye benzer hızdan ileri gelir: durursan düşersin. Ama Djian okurken durulmaz, rüzgârın tokadıyla sürüklenilir belki ama geri dönüp bakılmaz. Soluklanacak zaman kalmaz. Elbette kendine mahsus anlatı yollarına başvurur. Boşlukları, okurun hayal gücü tamamlar. Djian'ın sanatı her cümlesinde açığa çıkar, bunlar o kadar duru ve okuması öyle kolay cümlelerdir ki, gizledikleri gayret asla göze çarpmaz. İntikamlar sade olandaki güzelliği ve derin anlamları okurun bakışına sunmakta, hep olduğu gibi yetenek ve zekânın ince işçiliğine yaslanarak...
Jack Kerouac'ın Yalnız Hayatı
1958 yılında, Yolda'nın yayımlanmasından sonra Allen Ginsberg, Jack Kerouac'ın yazma metodunu "spontan bop ölçüsü" olarak tanımladığında bu terim hemen tutulurken, yanıltıcı olduğu da ortaya çıkacaktı. Şarkıcı Patti Smith gibi yanlış bilgilendirilmiş Kerouac hayranları, "Kelimeleri kâğıda püskürttü yalnızca!" diye çığlıklar attılar bugüne kadar. Eğer kelimeler yalnızca püskürtülmüş olsaydı, şu an onları okuyor olmazdık. Jack'in edebi şöhreti açısından olumsuz yargılar doğuran spontan yazı fikri, sürecin kolay olduğunu getiriyordu akla; işin içindeki muazzam disiplini, Jack'in iki dilliliğinden doğan olağandışı dilsel hassasiyetini, yazarlığını şekillendiren içgüdüsel ve öğrenilmiş estetik yargılarını ve nihayetinde "penceresinden" atlayıp uçsuz bucaksız Amerikan topraklarına ve roman yazımındaki bilinmeyen bölgeye çıkmasını sağlayan tüm çalışmalarını, kolay görünen ip cambazlığının öncesindeki tüm provalarını görmezden geliyordu.
Bambaşka bir hayattı onunki. Yakışıklı ve sert yüz hatlarının ardında ıstırap içinde bir ruh ve bir melankoli bulutu dolanırdı. Teselliyi alkol, uyuşturucu, cinsellik, caz ve edebiyatta aradı. Göçmen bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiği Amerika'da kıtanın bir ucundan diğerine savrulan bedeni gibi ruhu da dinginliği hiçbir zaman bulamadı.
Nietzsche Ağladığında
Yoğun ve sürükleyici olan yeni bir düşünce romanı sunuyoruz: Nietzsche Ağladığında. Edebiyatla da düşünülebileceğini gösteren müthiş bir örnek...
SAHNE Psikanalizin doğumu arifesindeki 19. yüzyıl Viyana'sı. Entelektüel ortamlar. Hava soğuk.
AKTÖRLER Nietzsche: Henüz iki kitabı yayımlanmış, kimsenin tanımadığı bir filozof. Yalnızlığı seçmiş. Acılarıyla barışmış. İhaneti tatmış. Tek sahip olduğu şey, valizi ve kafasında tasarladığı kitaplar. Karısı, toplumsal görevleri ve vatanı yok. İnzivayı seviyor. Tanrı'yı öldürmüş. "Ümit kötülüklerin en kötüsüdür çünkü işkenceyi uzatır" diyor. Daha sonra, "Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: Önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?" diyecek. Ümitsiz.
Breuer: Efsanevi bir teşhis dehası. Ümitsizlerin kapısını çaldığı doktor. Psikanalizin ilk kurucularından. Kırkında, bütün Avrupalı sanatçı ve düşünürlerin doktoru olmayı başarmış. Güzel bir karısı ve beş çocuğu var. Zengin. Saygın. Hayatı boyunca "ama" pozisyonunda yaşamış biri. Freud: Breuer'in arkadaşı. Henüz genç. Geleceği parlak. Şimdi yoksul. Salomé: Erkeklerin başını döndüren kadın. Çekici. Özgür. Evliliğe inanmıyor. Bazen aynı anda birçok erkekle beraber oluyor. Sanatçıları ve düşünürleri tercih ediyor. Kırbacı var.
KONU Ümitsizlik.
Bir gün, erkeklerin başını döndüren kadın, Salomé, Nietzsche'den habersiz Breuer'e gelir. "Avrupa'nın kültürel geleceği tehlikede, Nietzsche ümitsiz. Ona yardım edin" der. Breuer, Salomé'yi tekrar görebilmek umuduyla "peki" der. Böylece varoluşun kader, inanç, hakikat, huzur, mutluluk, acı, özgürlük, irade... ve neden, nasıl gibi en önemli duraklarından geçen bir yolculuk başlar...
Kendisiyle ve hayatla yüzleşmekten çekinmeyenlere...
Spinoza'nın Sevinci Nereden Geliyor?
"Spinoza'nın bu kadar güzel anlatıldığı bir kitap okumamıştım."
(Dr. Saffet Murat Tura, Psikiyatrist)
"Bu kitap, hüzne âşık bir iklimde sevinci yüceltiyor. Sevinci çoğaltmak için muhakkak okumamız, üzerine düşünmemiz gereken bir kitap..."
(Doç. Dr. Selçuk Şirin, Eğitim Uzmanı-Psikolog)
"Çetin Balanuye, Spinoza'nın Sevinci Nereden Geliyor?'da, hüzünlere hapsedildiğimiz bir dünyada, Spinoza'nın rehberliğinde hakiki bir sevinci nasıl yaratabileceğimizi, 'sevince dönüşme'yi nasıl başarabileceğimizi sorguluyor."
(Dr. Eylem Canaslan, Felsefeci)
"Sık sık kedere battığımız şu zamanda okunacak kitap; sevince dönüşmenin mümkün olduğunu anlatıyor. Hem de ne güzel anlatıyor..."
(Prof. Dr. Haluk Şahin, Gazeteci-Yazar)
"Çetin Balanuye, felsefenin çetin meselelerini günlük dille, sokaktaki insana anlatmaktadır. Mutluluk kaygısı olan her bireyin okuması gereken mükemmel bir kitap."
(Prof. Dr. Yasin Ceylan, Felsefeci)